Bölüm 15

301 17 0
                                    

Mira arabayı çoktan çalıştırmış iskeleye doğru yol alıyordu. İkimizden de çıt çıkmıyordu. Sessizliği bozmak için arabaya bağlı olan Mira'nın telefonuna uzandım. "Sorun yok di mi?" gülümseyerek cevapladı. "Senden saklım yok bitanem, şifre 1903."

Gülümseyerek şifreyi girdim. İkimizin de Beşiktaşlı olması acayip hoşuma gidiyordu. Spotify'a girdiğimde 6 tane playlist karşılamıştı beni. Rastgele bir tanesine girerek Ferdi Özbeğin'den bir parçayı tercih ettim.

Doğrusunu sence kim bilir?
Aşk nedir, nerdedir?
İnanmaktır diyorsan bana
Zor gelir, çok zor gelir

"Benimki yanımda." diye mırıldandı Mira. Anlamamazlıktan gelip "Efendim?" diye sordum. "Bir şey demedim." diyerek yola bakmaya devam etti.

En sonunda iskeleye giriş yaptığımızda Mert ve Deniz çoktan gelmişti. Deniz'e yaklaşıp "Sorun ne?" diye sordum. Zira yüzü bembeyaz olmuştu. "Sonra anlatırım." dedi. Bende fazla darlamak istemediğimden kafamla onayladım. Mira arabaya dönüp bahsettiği kabanı getirmişti. "Deniz'e açılacağız, hadi."

İtiraz etsem hiçbir işe yaramayacağından tuttuğu kabanı giydim. Deniz ve Mert teknenin yanına gittiğinde Mira yanıma yaklaştı. "Benim kıyafetlerimin içinde çok güzel duruyorsun. Adeta senin için tasarlanmış gibiler." diyerek daha da yaklaştı. Deniz ve Mert teknenin alt kısmına indikleri için bizi göremezlerdi. Burnunu burnuma sürtüp belimi tek eliyle kavradı ve kendine yasladı. Başını boynuma gömdüğünde kalp atışlarımı farketmemesi için dua ettim. "Bu koku alkole gerek kalmadan beni sarhoş ediyor." Karnımdaki kelebeklerin sayısı sayılmayacak duruma gelmişti herhalde. İçerden Mert'in sesini duymamla hemen geriye çekildim. Mira ise ağzında bir küfür geveleyerek "Geçelim hadi." dedi.

Tekneye girdiğimizde babamın bir sürü yiyecek bıraktığını gördüm. Oyalanarak gideceğimizden en az 3 saati bulurdu.

Kaptan köşküne geçerek rotayı işaretledim. Yaklaşık 5 dakika kadar sürdükten sonra yerimi kaptana bırakarak biraz yavaş gitmesini söyleyip güverteye geçtim. Derin nefesler aldığımda  ferahlatıcı koku ciğerlerimi sarmıştı. Biri belimden sarılınca irkildim ancak tanıdık koku burnuma geldiğinde gevşeyerek güverteye tutundum. "Kendini bana karşı çekme ne olur. Sürekli adım atıyorum tepki vermiyorsun ancak çekilmiyorsun da. Ne hissettiğini anlamıyorum Eylem." dedi.

"Ben zaten sana hislerimi açıklamıştım o gün. Seni anlamayan bendim. Şimdi sen mi oldun?" diyerek ona döndüğüm anda yüz yüze geldik. Yakınlığımız yarım karış boyutundaydı resmen. "Bende hislerimden emindim sadece seninkilerden emin olmalıydım." dedi gözlerime bakarak. "Emin misin?" diyerek sorduğumda bakışları dudaklarıma kaydı. "Eminim." dedi ve Deniz'in sesini duyduk. "Kanka şampanyalar nerde?"

Sabır dileyen Mira'dan uzaklaşarak kızarmış yüzümle buzdolabına ilerledim. Elime bir şampanya birde şarap alarak koltuğun bulunduğu yere ilerledim.

 Elime bir şampanya birde şarap alarak koltuğun bulunduğu yere ilerledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
          

*Şu şekilde hayal edebilirsiniz*

Koltuğa oturduğumda Mert koltuğun arka tarafındaki güneşlenme yerinde oturuyodu. Mira da yaklaşık 2 dakika sonra geldiğinde ayağa kalkarak şampanyayı patlatmıştım. Herkes kadehlerini uzattığında hepsini tek tek doldurdum.

Hepimiz keyifle sohbet ediyorduk. Neyse ki hava sıcaktı. Birde bu havada kaban giydirmişti Mira. Kazakla bile yanıyordum. Fazla dayanamayarak birden ayağa kalkıp kazağımı ve pantolonumu sıyırdım. Çoraplarımı, ayakkabılarımı da çıkardıktan sonra kimse napıyorsun demeye kalmadan balıklama suya atladım. Soğuk su cildime temas ettiğinde feci halde ürpermiştim. Su birazcık soğuktu. Yüzeye çıktığımda üçü de bana bakıyordu. Mira yüksek sesle "Kızım sen manyak mısın? Çık şu sudan hasta olacaksın." dedi. Ben ise onu hiç tınlamayarak suda kulaç atıyordum.

Kafamı kaldırdığımda Mira soyunmaya başlamıştı. Üstündeki son parçayı da çıkarıp sporcu sütyeniyle kaldığında o da balıklama atladı. Hızla yüzüye çıkıp beni kendine çektiğinde tenlerimizin her santimetresi birbirine temas ediyordu. Yanımıza bir atlama daha geldiğinde onun Deniz olduğunu anladım. Sonrasında Mert de atlayarak bize katıldı.

Mert ve Deniz arasında bir şey olmuştu eminim. Çok daha yakın gözüküyorlardı. Mira benim başımın ağrıdığını bildiği için beni belimden yönlendirerek tekneye çıkarmıştı. Mira aşağı odalara inmiş ve bize birer tane havlu getirmişti. Havluyu bedenime sardığında kendi havlusunu da sarmıştı. Eşyalarımızı tek eliyle alarak beni tekrar yönlendirmeye başlamıştı. Aşağı odaya geldiğimizde "Sen giyin ben dışardayım." deyip çıkacağı sırada onu durdurup "Saçmalama sende çok üşüdün. Arkamızı dönelim giyinelim." dedim.

Kafasını sallayarak arkasını döndü. Teknenin komodinlerinde mutlaka hem erkek hemde kadın iç çamaşırları bulunurdu. Oraya ilerleyerek birer çift aldım ve Mira'ya verdim. Üzerimizi sıkıntısız giydiğimizde yukarı doğru adımladık. Deniz ve Mert yeni çıkmış havluya sarılmışlardı. Biz çıktığımızda onlar girmişti. Bizde teknenin mutfağına gidiyorduk şimdi. Buzdolabını açtığımda hazır sandiviçler vardı. Onlardan 6 tane çıkartarak tabağa koydum. Koltuklara tekrar geldiğimizde hep beraber yemiştik.

Adalara varmıştık. Tekneden iner inmez bir çocuk yolumuzu kesip Mira'ya çiçek uzattı. "Yanındaki güzel ablaya almaz mısın ablam?" dediğinde Mira gülümseyerek beyaz gülü alıp çocuğa iki yüzlük verdi. Bana doğru döndüğünde gülü uzatarak kulağıma eğildi. "Dünyamın en güzel kızına." dedi ve yanağımdan öperek geri çekildi. Utançla "Teşekkür ederim." diyebildim sadece.

O çiçekçi çocuklar bu sefer Mert'e sarmıştı. Mert de Mira gibi iki yüzlük vererek çocuklardan gülü alıp gülümseyerek Deniz'e uzatmıştı.

Mira'nın koluna girdiğimde bana gülümseyerek önüne dönmüştü. Çocuklarla karar kıldık. 2li gruplarla gezme fikri cazip gelmişti hepimize. Mira ile birlikte güzel bir kafeye oturmuştuk şimdi. Çok tatlı ve küçük bir kafeydi burası. Buranın limonatasını meşhur olduğunu duyunca ikimizde limonata siparişi verdik.

"Güvertede söylediklerinde samimi miydin?" diye sordum tedirginlikle. Mira karşımdan kalktı ve yanımdaki sandalyeye oturdu. Elimi tutarak kendi kucağına çekti. "Tabii ki ciddiydim. Ben buyum aslında, duygularımdan kaçarım kabul ediyorum ama onlar eğer her şeye baskın geliyorsa yapacağım hiçbir şey yok." dedi gözlerime kitlenerek. "Ben senden kaçamıyorum."

Gözlerim hafif dolduğunda kafamı camdan tarafına çevirdim. Kendime geldiğimde Mira'ya baktım. Beni izliyordu. Cevap vermemi bekliyordu ama ne söyleyeceğimi bilmiyordum. O zaten benim hislerimi biliyordu ki.

"Biraz daha zaman verelim bize. Ne kadar hislerimden emin olsam da bir ilişkiye hazır mıyım emin değilim." dedim. Mira anlayışla kafasını sallayarak ellerimi dudaklarına götürdü. Limonatalarımız geldiğinde Mira yeniden karşıya geçerek limonatayı yudumlamaya başladı.

Kafeden ayrılmıştık ve kol kola geziyorduk adalar sokaklarını. Az ilerde bir bisikletçi vardı. Heyecanla Mira'ya döndüm. "Kiralayalım mı nolur?" diye sorduğumda Mira'nın tek kaşı kalkmıştı. "Sürmeyi biliyorsun değil mi?" dedi.

Kafamı heyecanla sallayarak Mira'yı elinden tutarak yönlendirmeye başladım. Uzun zaman olmuştu binmeyeli. Abiyle anlaşıp bir mor birde mavi kiralamıştık. Mavi'ye ben binmiştim çünkü en sevdiğim renkti. Mira da mora bindiğinde ben önde Mira arkada geziyorduk adaların dar sokaklarını. En son Deniz'e çıkan bir sokağa denk geldiğimde bisikleti durdurarak deniz kenarına oturdum. "Çok güzel." dedim manzaraya bakarak. Mira da oturmuştu o ara. "Müthiş." dedi. Ona döndüğümde bana bakıyordu. Gözlerime bakarak şarkı mırıldanmaya başladı.

İsmin bir şarkı ve ben hep seni söylerim
Başkalarına baksa da seni arar gözlerim
Yabancıyım, uyumsuz, sıkılgan ve eğreti
Tüm bunlara rağmen hala benimlesin

Şarkı mırıldanmayı bıraktığında gözlerine bakarak "Her şeye rağmen seninleyim." dedim. Mira gülümseyerek beni kendine çekip sarıldı. Göğsüne yaslandım. Kalp atışlarını net bir şekilde duyabiliyordum. Hafif yağmur çiselemeye başlamıştı. Biraz daha öyle durup bisikletlerle aldığımız yere dönmüş ve teslim etmiştik.

Yağmur bu arada biraz daha artmıştı. Saat 17.00'a geliyordu. Mert'i arayıp yanımıza gelmelerini istemiştik. Şu an ise hepimiz bir restoranda oturmuş yemek yiyorduk. "Yağmur böyle devam ederse bu gece burdayız. Yarına okulu unutun." demişti kolunu omzuma atarken Mira. Mert de "Öyle gözüküyor kardeşim yemekleri yiyelim de direkt bir otel ayarlayalım ortada kalmayalım şimdi." Mira kafasını sallayarak arkasına yaslandı yemeğini bitirmişti. Ben hala önümdeki pizzayla cebelleşiyordum. Elimle Mira'ya dilimi uzattığımda ısırmıştı. O ısırdıktan sonra aynı yerden bende ısırmıştım. Mira'nın kulağına eğilerek "Tadı böyle daha güzelmiş." dedim. Mira ise yanağıma öpücükler bırakıyordu o ara. "Ay siz ne vıcık vıcık oldunuz ya." demişti Deniz.

İkimiz de ona aynı anda dil çıkarmıştık.
Hesabı ödeyip kalktığımızda bir otel bulmayı başarmıştık ancak 2 tane tek kişilik 1 tane çift kişilik oda vardı. "Tamam ben Deniz ile kalırım o zaman." dediğimde Mira anında itiraz ederek "Deniz tek kalmak istiyordu yolda öyle demişti di mi Deniz?" diye Deniz'e kaş göz yaptığında Deniz yeni hatırlamış gibi "Hee doğru kanka. Malum geceleri beni biliyorsun." dedi gülerek.

Mert ve ben ise Mira'nın bu haline gülüyorduk. Odalarımıza çıktığımızda otelde bulunan gecelik takımlarını giydik mecbur. Buraya gelmeden mağazaya da uğramıştık yarın geri dönüşte giyeceklerimizi almak için.

Yatağa geçtiğimde utanarak arkamı dönmüştüm. Yatak çöktüğünde Mira'nın da yattığını anladım. Belimden çekerek burnunu boynuma dayadığında içine kokumu çekiyordu. "Her seferinde sarhoş oluyorum." dediğinde ikimizden de çıt çıkmadı. Sanki konuşsak bütün büyü bozulacakmış gibi. En sonunda kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Herkese selamlar öncelikle. Okunmalar çok fazla düştü. Vote sayısı da aynı şekilde. Sizden ricam vote ve yorum atmanız hepinizi seviyorum💘

ETKİ | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin