2. Abimden bahsedeyim. Onla pek çok kavgamız, pek çok gürültümüz, güzel anılarımız vardı. Mesela, dişimi kırmıştı, ahahah unutamıyorum o güzel günleri. Ama bana bir şey olursa, tüm dünyayı birbirine katacak kadar güçlü biri, kalbini istesem verir ama kıyafetlerini asla. Baya asabi biridir, sinirlidir. Benim gibi, o da dik başlı, vurdumduymaz biridir ama çok sevecendir. Kimseyi yüz üstü bırakmaz, bildim bileli dürüst biridir. O da erkeklere pek güvenmezdi, beni de bu konuda uyarırdı. O da abim gibi küçük yaşlarda çalışmaya başlamıştı.Bana, anneme bakmak için o da çok savaşlar vermişti içinde. Onun millet içinde ağladığını görmemiştim ben, ama karanlık bir yere çekilip yalnız kalınca o da ağlardı. Bana, kendisine, anneme, abime, ablama hep Allah'a yalvarırdı, işlerinin yoluna girmesi için. O hep futbolla uğraşırdı, Iğdır'da 1. olmuştu. Benim abim askerdi, şimdi yakışıklı bir asker gelmesine 8-9 gün kalmıştı, ama bizim eve gelicekti... Özlüyor muyum? Evet, evde tek sen ve annen kalıyorsunuz, baban ise bazen sabah gelip akşam işe gidiyor, akşam gelip sabah işe gidiyordu.
Beni anlatayım size, 4 kardeşin en küçüğü olan ben, çok yaramaz, dik kafalı, laf sokan, her şeye cevabı olan biriyim. Bu huyumu kimse sevmese de, ben seviyorum. Ben okulu bıraktım, daha doğrusu salaklığım yüzünden olmuştu, ama hep annemi ablamı suçlamıştım, hatalarımı görmez, onların hatasıymış gibi söylenirdim. Bilir misiniz insanın başına ne geliyorsa, 'Dik başlığından gelirmiş.' En küçükleri demek istediğim, her şeyi yapmaları demekti istediğim. Her şeyi yaparlardı, ben çok şanslı bir kızdım, bunu bugün anlamış oldum. Şimdi kendi hedefime odaklanmıştım, herkese inat başarmam lazımdı. Kimse, benim bir dereceye geleceğime inanmıyor, ben nasıl bir çocukluk geçirmiştim anlatayım...
Prensesler gibi bir çocukluk geçirmiştim, yediğim önümde yemediğim arkamda misali hep istediğim şeyleri içimde bırakmazlardı, annem, abilerim ve ablam bana hep destek olmuşlardır. Onlara ben çok minnettarım, çünkü bana tırnağım kırılınca ağlamayı değil, en kötü şeylerde dik durmayı öğretmişlerdi. Ben hiç okulda kalmadım, hep derslerime çalıştım ama o kadar da sakin bir öğrenci değildim. Çok kavga eder, konuşurdum, haksızlığa boyun eğmezdim, ben adaletli biriydim. İnsan büyüdükçe artıyor muydu dertleri, yoksa zamanla mı anlıyordu gerçekleri bilemiyordum.
Bazen bazı dostluklar olur ya, bazıları kalben etkiler, bazıları da mantıken. Ben ikisinde de kararsız kalmıştım, büyük bir yalanın ortasında mıydım, yoksa bu yalanı ben mi kurmuştum? Yorgundum, hem de çok. Bu hayattan yorulmuştum, ben sabırlı ve merhametli olmaktan,bazı yalan sevgilerin sonunda mahvolmuştum. Düşmüştüm ya da düşürülmüştüm, bu sevgiye herkesi güler yüzüne kanmıştım, herkesi kendim gibi sanmıştım. Derler ya, 'Biz çoğu kişiye nasip olmayan sevginin kahramanlarıydık.' Şarkılar insanların ruhunu saklar, nasıl ruh halinde olduğunu bilir. Şarkıların en güzel yanı ise insanın içini anlatır, mesela şu şarkı sözü;
Kusur ise, her saniye,
Her yerde seni anmak,
Mecnun az mı, yemin etti
Leyla'nın başı için.Şarkılar, bizim ruhumuza göre değişir. Benim binbir ruh halim var, şarkıya göre değişen. Mutluluk insanın elindedir, onu tutarsan ömür boyu seninle olur ama elinden kaçarsa, ömür boyu mutsuzluğa mahkum kalırsın, yani her şey senin elindedir. Bazen sevgimiz, ruhumuza iyi gelir. Birinin seni sevmesi kalbini iyileştirir. Bazen bir çocuğun seni sevmesi, bazen ise bir bebeğin, bazen ise onun seni sevmesi gerekir. Biz dört kardeşin sevdikleri vardı, elbet bir yuva kurma hayali ile yanıp tutuşan kişiler de vardı aramızda.
Annemden bahsedeyim size. Benim annem dünyanın en güçlü kadınıydı, Hz. Eyüb'ün sabrı vardı annemde. Annem küçük yaşta evlenmişti, küçük yaşta anne olmuştu. Annem çocukken çocuğu büyütmüştü, annemin dört çocuğuyduk ve dört yarası gibiydik biz. Benim annem çok çileler, çok zulümler çekmişti. Benim annemde kimseye güvenmezdi, benim annemin de güveni yıkılmıştı, benim anneminde gönlünde kocaman bir yara açılmıştı ama hep güçlü durmuştu, daha doğrusu durmaya çalışmıştı, her zorluğa göğüs germişti. Büyük bir karmaşanın ortasında kalmıştı, benim annem. Dört çocuğu arasında en çok bende çile çekmişti, üzerimde titremişti, hastanelerde aylarca başımda beklemişti, çok gözyaşı dökmüştü benim için, iyi olmam için elinden geleni yapmıştı. İstediği tüm kıyafetleri bana giydirmişti, yemediğini yedirmişti. Annemin zorlandığını hissediyorum şimdiden, yüzündeki kırışıklıktan, saçındaki beyazlıktan görüyordum. Benim annem yıllar geçtikçe ellerimden kayıp gidiyor muydu bilemiyordum. Benim annem dünyanın en güzel kadınıydı, dünyanın en özel kadınıydı,işte bende bu kadının kızıyım, çilelerine rağmen mutlu görünen, güçlü görünen bir kadındı benim annem. Ne kadar iftiraya maruz kalmıştı, ne kadar kötü söze maruz kalmıştı, biz dört çocuğu izin vermedik. Bizim annemiz dünyanın en iyi insanıydı, böyle bir insanın bizim annemiz olması gurur vericiydi. İşte kaderi böyleydi annemin, acıydı.