2- Ölüler şehri

26 7 10
                                    

Bacaklarımı tekrar hissetmeye başladığımda, yaptığım seçimin doğruluğundan bir an bile şüphe etmiyordum. Doktorla gücümü geliştirmek, onu kontrollü -duygularımla değil irademle-yönetebilmek için gerçekten çok çabalıyordum. Bir haftanın sonunda biraz öğrenmiştim,-bu süre zarfınca laboratuvarda kalmıştım.- elektriksel bir akım oluşturarak bir süreliğine görünmez olabiliyordum. Şimdi ise kendimi korumak için, kendi etrafımda, bir küre gibi elektriksel akım oluşturmaya çalışıyordum.

Laboratuvarın kapısının kilidi açıldı ve elinde bir torbayla içeriye doktor girdi. Odağımı bozmadan etrafıma ördüğüm elektriksel duvarı korumaya devam ettim. ''Gün geçtikçe kendini daha çok geliştirdin.'' dedi doktor gurur dolu bir sesle, onun bu övgüsü içimde bir yerlerde, kendime güvenmemi sağladı. Duvarı genişleterek büyüttüm.

''Artık bir şeyler yesen iyi olur.'' dedi doktor, bunun üzerine yaptığım kalkanı küçülterek yok ettim, doktor elindekileri masaya koydu.

''Artık yeterince geliştiğini düşünüyorum, Ender.'' dedi doktor elindeki içeceği masaya bırakırken. ''Daha öğrenecek çok şeyim var doktor.'' dedim. ''Sadece gücün bile onları korkutmaya yetecek, bu gün son olarak gücünle, kılıç yapmanı istiyorum, kılıcın ne olduğunu biliyorsun değil mi?'' ''Evet biliyorum ama bunu nasıl yapacağım?'' '' Hayal ettiğin her şeyi, gücünle yapabilirsin. Kılıç bunlardan sadece biri. Kılıç yüz yıllar önce, gücün, adaletin ve yok etmenin temsilcisiydi. Şimdi de öyle olacak, suikast için gerekli olan her şeyi hazırladım, lakabın kılıç, suikastı gerçekleştirecek olan sensin.'' son kelimeyi vurgulayarak söylemişti, yediğim lokmayı yutmakta zorlandım. ''Pekala anlıyorum.'' diyerek konuyu geçiştirmeye çalıştım fakat doktor gözlerindeki parıltıyla konuşmasına devam etti. ''Bunu yarın gerçekleştirmeyi planlıyorum. karşımızda hiç bir zorluk yok. Bu işi halletmemiz çok kolay olacak, için rahat olsun. Bizim tarafımızda olan çok fazla insan var. '' dedi fakat onun rahatlığına karşılık benim içimi kemiren bir şeyler vardı, ''Ya masum birilerine zarar verirsem?'' dediğimde doktor afallamış görünüyordu. ''Kimin masum, kimin suçlu olduğunu bilemeyiz.'' dedi, gözlerindeki parıltıdan eser kalmamıştı. Kan beynime sıçradı, ''Adaleti sağlamanın yolu, yakıp yok etmek değil, başka bir yol da bulabiliriz.''dedim, günlerdir ona bunları defalarca söylemiştim ama hiç birinde bu kadar ısrarcı değildim, ben işin ciddiyetinin, şimdiye dek, farkında bile değildim.

Doktorun kaşları çatıldı, ''Başka yol yok!'' diye kükredi.''Bir yerde, bir hastalık baş gösterirse, tüm bölge karantinaya alınır. Bir yerde bir adaletsizlik varsa da, tüm bölge arındırılır. Çünkü adaletsizlik de tıpkı bir hastalık gibi çoğalarak, bireylere yayılır.''

''Bak Ender, eğer yönetim kadrosundan, birilerini sağ bırakacak olursan, bir gün birisi karşına çıkıp, sana yaptıklarının hesabını sorar ve bunu kibarca yapmaz, anlıyor musun beni? O gün geldiğinde, sana kötülük edecek insanların işini şimdiden bitireceksin. Hepsi bu kadar, başka çözüm yok, bu benim hayatımı adadığım görev ve senin zayıflığının bunu aksatmasına izin veremem. Eğer yapamayacak-''

''Yapacağım doktor, diğer ihtimalden bahsetmene gerek yok. Artık anlıyorum, haklısın, yönetim binasını tamamen yok edeceğim''

''Ve içindekileri..'' diye ekledi doktor. ''Ve içindekileri...'' diyerek onu tasdiklerken sesimin cızırtılı çıkmasına mani olamamıştım.

...

Akşam karanlığı çökmüş olmalıydı, doktor gideli uzun zaman olmuştu, o gittiğinden beri geçen her saniye bedenime ufak iğneler halinde saplanıyormuş gibi acı veriyordu. Geçen her saniye belki de beni bir sona hazırlıyordu ve geçen her saniye suçunu bana yüklüyordu yalnız ben öylece oturmuş ne yapacağımı bilemez halde duvarı izliyordum.

GÜCÜN MAHKUMUWo Geschichten leben. Entdecke jetzt