"Bazen hissedersin, bu bilmekten öte bir şeydir."
''Aman dikkat et abi onlara, eşya var içinde.''
Söylediklerime kafasını sallayan adam, bana bakmadan elindeki koliyi içeriye taşımaya devam etti. Bir haftadır taşınma işleri ile uzaktan uğraşıyordum ve bugün de nakliyat kamyonu gelmişti. Eşyaları istersem değiştirebileceğimi söyleyen Cemal Amcam ile sadece yatakları değiştirmiştim.
Gözlerim eşyalarımı taşıyan adamlarda dolanırken, ellerimi belime koyarak, uzakta olan ancak yine de görünen diğer evlere göz gezdirdim. Birkaç ev sakini pencerelerinden ya da balkonlarından aşağı sarkmış adamların başında durmuş olan bana doğru bakıyordu, birkaç kişi çekirdek bile çitliyordu hatta.
"Yerleştin mi kızım?" Gözlerimi buraya adımlamış ve konuşan Cemal Amcaya doğru çevirirken, kocaman gülümsedim. "Yerleşiyorum, yerleşiyorum Cemal Amcam. Sen olmasan ne yapardım ben?"
"Ah, deme öyle kızım. Sen ben olmasam da yapardın her bir şeyciği." Kırışmış göz kenarlarıyla hızlıca etrafa bakarken bana doğru eğildi. ''Aman kızım herkese yiğenim dedim. Sakın kaçırma ağzından emi. Hele, Savaş Bey'im hiç öğrenmesin, yoksa ikimizi de sürer bu şehirden.''
Konuşan Cemal Amca'ya bakarken kafamı salladım. Aslında Cemal Amca ile yakınan bir akrabalığımız yoktu ancak Bey konağında yaşayan konak sahiplerinden küçük Ömer'e piyano öğretmeni gerekli olmuştu. Bunu duyan ben, şuanda yataklara düşmüş olan babama söylemiştim ve babam da eskiden asker arkadaşı olan ve yıllardır o konakta çalışan Cemal Amca'dan rica etmişti, burada çalışma hususunda.
Aynı şehir de ancak şehrin diğer ucunda yaşarken, Bey konağındaki işim kesinleşince buraya doğru yola çıkmış, kasabanın içinden bir ev satın almıştık. Aslında babamın bedeni halen dinç olsa ve hastalıktan muzdarip olmasa benim çalışmama gerek kalmayacak bir gelirimiz olacaktı lakin şimdilerde nükseden şiddetli öksürüğü ile ona istirahat etmesini söylemiş ve Bey konağında çalışmanın benim için iyi olacağını söylemiştim. Evin tek kızı olarak, bazı yükleri omuzuma yüklemiş ve bu kasabaya öyle gelmiştim.
''Söylemem Amcam sen hiç merak etme, ağzım sıkıdır benim.'' dedim ona gülerek bakarken. Her ne kadar zayıflarsam zayıflayayım gitmeyen tombul yanaklarım, uzun süre dışarda olduğumdan kızarmış, açık saçlarım boynuma yapışmıştı. Mavi büzgülü elbisem ve beyaz rugan küçük topuklu ayakkabılarımla karşısında duruyordum.
''Ben bir babana bakayım o zaman kızım.'' Onu kafamla onaylarken, yaşlanmış ve bükülmüş bedeni içeriye doğru geçmişti. Nakliyatçıların içeriye her şeyi taşımalarının ardından biriktirmiş olduğum, gerektiğinde harcayacağım parayı çıkararak ödemeyi yaptım. Topuklu ayakkabılarımı ayağımdan çıkarıp içeriye girerken, eşarbını örtmüş olan annem Cemal Amcama doğru gülümsüyor ve onunla konuşuyordu.
''Ah, Cemal çok sağolasın. Ne muradın varsa versin Allahım.'' Sözleriyle, kırışmış yüzünde mahçup bir ifade oluştu Cemal Amca'nın. ''Keşke daha fazlası gelse elimden Birgül bacım, ancak hep beraber toparlanacağız inşallah.'' diyerek yüzünde yeni kapılara açılan umutlu tebessümle gülümsedi.
''Ben alayım Aden'i buradan, görsün bir Bey'im akşama doğru yine arabayla bırakırız emi. Çalışmaya yarın başlar zaten.''
''Tamam Cemal, dikkat edin.'' Babam onu kafasıyla onaylarken, öksürüklerinin arasından konuştu, mutsuz ama umutlu gözlerimi ondan uzağa çevirdim. Gözlerimde olan bu bakışın babamı üzdüğünü bildiğimden ona bakmadım, bakamadım. Açık kahvelerim anneme dönerken, gözleriyle dikkatli olmamı söylüyordu. Kendi halinde olan ailesiyle, çokça mutlu ve umutluydu annem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLDÂDE / Savaş Bey
General FictionAden Asi Çağlayan, Bey konağındaki küçük bir çocuğa piyano öğretirken, konak sahibi Savaş Bey'in kendisine aşık olacağından habersizdi. "Ey nazlı gül, Cennet bahçem. Sanır mısın ki benim bu aciz bedenim, önemlidir. Ben bir aşk için bu ömrü ve aci...