14 • Kurtboğan

394 49 28
                                    

1 hafta önceki yoldaşlık toplantısından sonra kendini düşünmeye vermişti Anne. Regulus'un omzundaki yükü olabildiğince azaltmaya çalışıyordu. Nagini'nin hortkuluklardan biri olduğuna eminlerdi. Peki ya gerisi?

Gerisini bulmak için Remus'tan Büyücülük tarihi için önem arz eden eşyalarla ilgili kitaplar istemişti. Sonuçta buldukları ilk hortkuluk Salazar Slytherin'in Madalyonuydu. Önemli eşyaları veya canlıları hortkuluk yaptığı kesindi.

Remus da hem kendi evindeki kütüphanesinden hem de Hogwarts kütüphanesinden Anne'nin ihtiyacı olan kitapları iki gün önce getirmişti. Anne teşekkür amaçlı kahve ve kek teklif etse de Remus; başka zaman, deyip gitmişti. Anne teklifi reddetmesi için mantıklı bir açıklama arasa da bulamamıştı, ayrıca oldukça bitkin gözükmesi dikkatinden kaçmamıştı.

Hem Remus'un hali hem de okuduğu paragraf kafasını karıştırırken ofladı Anne. Mutfak masasına oturmuş hem kitap okuyor hem de büyük bir kupaya doldurmuş olduğu sıcak çikolatasını yudumluyordu.

Az önce okuduğu paragrafı tekrar okumaya başladığında duyduğu yüksek sesli kahkaha ile başını kitaptan kaldırdı Anne. James kapıya yaslanmış karnını tutarak gülüyordu. Öldürücü bakışlarını James'e yollarken neye güldüğünü anlamaya çalışıyordu.

James sonunda gülmesini durdurabildiğinde kapıya yaslanmayı bıraktı. Elini Anne'ye doğru salladı. "Neden böylesin?" diye sordu. Anne kendisine baktı; üstünde kendisine oldukça büyük olan ama kırmızı kalın bir hırka, bacaklarında siyah bir eşofman ve alt bacağının yarısına kadar gelen kalın pembe çorapları vardı. "Nasılım ki?" diye sordu anlamazca, sesi istemsizce sert çıkmıştı.

James, kaşları çatık bir şekilde kendisine bakan Anne'ye baktı tekrardan. Giymiş olduğu kalın kırmızı hırka kendisine aitti ve bunu Anne'nin giymiş olması için olağanüstü bir şey olması lazımdı. James'in bakışları Anne'nin elindeki sıcak çikolata dolu kupayı bulduğunda olan olağanüstü şeyi anlamıştı.

Kendisini sevdiği için sanki az önce delilerce gülmemiş gibi omuz silkti. "Hiç." Anne cevaptan tatmin olmasa da uzatmadı. "Peki." Karın ağrısı ve okuduğu kitap daha önemliydi. James'in hâlâ kapının orada dikildiğini fark edince tekrar ona baktı.

"Benim bir işim var, sabaha karşı gelirim." dedi James. Remus'un tüylü sorunu ile ilgilenecekti, detayları Anne'nin bilmesine gerek yoktu. "Tamam." Anne tekrar kitabına dönerken James de salondan ceketini alıp cisimlenmişti.

Anne okuduğu sayfayı çevirirken sıcak çikolatasından büyük bir yudum aldı. Sayfanın başındaki başlığı okudu. Rowena Ravenclaw'un Diademi. Anne diademin asırlardır kayıp olduğunu biliyordu. Ama? Evde bulduğu muggleların kullandığı tükenmez kalem ile not defterine diademi not etti.

Okumaya, araştırmaya devam etmek istese de karnına giren sancı ile bunun mümkün olmadığını anlamıştı. Yaşadığı sinir ve stres yüzünden regl olmamıştı. Geciken reglini olduğunda ise on katı acı verici bir şekilde olmuştu.

Ayağa kalkıp mutfaktan çıktı. Kendini yormayıp salonda oturabilirdi, ama en son salonda oturduğunda uyuya kalıp kabus gördüğü için bu fikirden vazgeçti. Zaten onu kabusundan uyandıracak bir James de yoktu. Yavaş yavaş merdivenleri çıkıp odasına girdi. Yatağına girip yorganın altında cenin pozisyonu almıştı.

Kendi evinde olmadığı için ağrısını hafifleten iksirleri yoktu. Kendi yaptığı bu iksir, aynı amaçla satılan diğer iksirlerden çok daha iyiydi. Lakin şuan yanında iksirleri olmadığı için ne kadar iyi olduklarını övmesi bir işe yaramıyordu.

Gözlerini yumup uyumaya çalıştı. Yarım saat kadar uyuduktan sonra uyanmıştı. Karnına saplanan bu ağır sancılar yüzünden onun bu acıyı çekmesine sebep olan herkese küfretmeye başladı.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

"Orospu çocukları." Dişlerinin arasından çıkan küfür odada yankılanmıştı. Yatakta biraz dikleşip camdan dışarıya baktı. "Yatacak yerin yok baba." Onun yüzünden bu haldeydi. Karanlık Lord'a duyduğu nefretten daha çok nefret duyuyordu babasına. Ve annesine.

Bulutsuz gökyüzündeki dolunaya baktı Anne. Çok güzel görünüyordu. Çevresindeki parıl parıl parıldayan yıldızlar ile çok güzel bir uyumu vardı. En sevdiği ay konumu dolunay olabilirdi, çünkü ay dolunay olduğu zaman gökyüzünün tamamlandığını hissediyordu.

Kendisi ne kadar severse sevsin, kendisinin sevdiği kadar hatta daha fazla dolunaydan nefret edenlerin olduğunu biliyordu Anne. Babasının kendisi küçükken anlattığı masallardaki kötü karakterler yani kurtadamlar nefret ederlerdi dolunaydan. Bir canavara dönüştürürdü çünkü dolunay onları. Kurtadam olmayı seven hatta gurur duyan kurtadamlar da vardı, Anne bunu biliyordu. Ama kurtadam olmayı sevmeyen, istemeyenlerin de olduğunu biliyordu. Okuduğu romanlarda öyleydi en azından. Romantik olanlarında.

Aklına Greyback gelirken midesinin bulandığını hissetti Anne. Şu dünyada görmekten en nefret ettiği kişiydi. İğrenç birisiydi. Adam kurtadam değildi, saf kötülüktü.

Greyback'i aklından uzaklaştırmak adına başka şeyler düşünmeye başladı. Remus geldi aklına. Remus neden bitkindi? Regl olamazdı. ELBETTE. Neden diye düşünürken cevabın aslında ne kadar da yakında olduğunu bilmiyordu şuanlık.

Sorusuna cevap bulamazken başka bir şey düşünmeye başladı. James nereye gitmişti? Arkadaşlarının yanına gittiği zaman söylüyor hatta kendisinin de gelmesini söylüyordu. Yani arkadaşlarının yanında olamazdı. Genel ev? Belki. Ama James'in o tip bir erkek olmadığını biliyordu. O yüzden bu seçeneği de elemişti.

Aklına bir kere daha herhangi bir detay vermeden sadece aynı şekilde gittiği gelmişti. Ne zamandı? Doğum gününden 1-2 gün önceydi. Yani tam bir ay önce. Ayda bir nereye gidiyor olabilirdi? Birinin ölüm yıl dönümü müydü acaba? Ama neden akşam gidip sabah dönsün? Deli miydi? Kesinlikle. Gece mezarlığa gidecek kadar deli miydi? Hayır.

Anne bu sorusuna da cevap bulamazken bıkkınlıkla bakışlarını tekrar aya çevirdi. Kafasındaki çarklar yerine otururken yattığı yerden doğruldu. Olabilir miydi? Peki, ne zamandan beri?

Remus hatırladığı en eski zamanda bile yüzünde yara izi olan bir çocuktu. Ortak olan derslerde arada sırada olmadığını hatırladı. Bu zamana kadar nasıl dikkatini çekmemişti? Gözünden nasıl kaçmıştı bu? Bir de kendisini dikkatli bir insan olarak nitelendirirdi. Gözden kaçırdığı daha ne detaylar vardı kim bilir?

Remus'un küçüklüğünden beri bu lanetle uğraştığını anladığında içinde büyüyen şefkat duygusuyla gözleri dolmuştu. "Yazık ya!" Sırtını yatak başlığına yaslayıp göz yaşlarını sildi.

Arkadaş grupları içerisindeki lakabını şimdi anlamıştı. Aylak. Çok mantıklıydı. Peki diğerlerinin lakaplarının manası neydi? Çatalak, Patiayak ve Kılkuyruk. Nasıl yardımcı oluyorlardı Remus'a?

Kendisi de yardımcı olmak istemişti Remus'a. Nasıl bir yardımda bulunabilirim diye düşünmeye başladı. Kurtboğan iksiri kullanıyor muydu acaba? Çok maliyetli bir iksirdi. Ben yapabilirim, diye geçirdi içinden Anne. Kendisine yardımcı olan bu insanlara yardımcı olmak istiyordu.

⏳️

Gece düşünmekten ve ağrıdan uyuyamadığı için öğlene kadar uyumuştu. Ayıldıktan sonra lavaboya girmiş sonrasında da aşağıya inmişti. Koltukta oturmuş gazete okuyan James'e baktı. Ne ara uyuyup uyanmıştı? "Günaydın." dedi mutfağa girmeden önce. "Günaydın." diye arkasından seslendi James.

cynefin • james potterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin