9

9.8K 632 93
                                    

Günün ikinci bölümü bebekler, önceki bölümü kaçırmayın. Öpüyorum sizi, iyi okumalarr.

"Balayına gidiyormuşuz haftaya"

Duyduğum cümle ile başımı gömdüğüm yorganın içinden çıkarıp kaşlarımı kaldırarak ne diyorsun sen bakışları atmaya başlamıştım. Aynadan bana bakan adamın dudaklarının ucu hafifçe kıvrılırken devam etti konuşmasına.

"Sen herkese aşırı muhteşem bir ilişkimiz varmış gibi anlatınca, bizimkiler de bana dedi ki hani baş başa tatil? Ben de dedim karıcığımı kırmayayım, patlatalım bir balayı" diyerek gülümsemesi genişlediğinde benim suratım da aynı oranda düşmeye başlamıştı. "Karıcığın siksin seni!" Diye tıslarken Adar yavaşça bana doğru gelmeye başlamıştı.

"Ne var aşkım, ihtiyacımız var bence şöyle baş başa, kafa dinleyeceğimiz bir tatile. Hem bakarsın başka ihtiyaçlar da karşılanır" diyerek göz kırpıp, cilveyle gelen çocuğa göz devirmiştim ben de. Şu bir haftada öğrendiğim bir şey varsa o da Adar'ın gerçekten cilve konusunda çok fena olduğuydu. İş rol yapmaya gelince, özellikle beni deli etmek olduğu zaman çok güzel rolünü oynuyor, beni sinir ediyordu. Biraz da alışmıştım bu hallerine ama bu da çok normaldi canım, sonuçta kim sürekli yan yana olduğu kişiye alışmazdı ki?

"Hiç ihtiyacımız yok aşkım, biz yuvamızda mutluyuz" dediğimde yatağa oturmuş ve yorganı ellerimin arasından çekip yüzümü soğuk havayla buluşturmuştu.

Hasta olmuştum galiba, dün gece salak gibi uyumak yerine saatlerce göt donduran soğuğun ortasında kitap okursam olacağı buydu.

Burnumu çekerek tam cevap verecekken Adar'ın elini alnımda hissetmemle bir anda donakalmıştım. Avcunun sıcaklığı tüm bedenimi titretirken, tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiş, belimden yukarıya doğru bir ürperti akıp gitmişti.

Ateşim vardı. Ateşim olmasa böyle hissetmezdim. Neden hasta olmuştum ki şimdi!?

"Sen hasta mısın?" Diyen adamla yüzümü buruşturup çektiği yorganı tekrar üzerime aldım ve sadece gözlerim görünecek kadar açıklık bıraktım. Kafamı olumsuz anlamda sallarken o da sıcacık avcunu çekmişti alnımdan. Bununla birlikte yine bir ürperti alıvermişti bedenimi ama bu sefer soğuk ve tatsızdı.

"Ne alaka, birazcık kırgınım o kadar" dediğimde alayla kaldırmıştı kaşlarını. Mimiklerini kullanırken kaşlarını çok aktif kullanıyordu, bir de dudaklarını çok fazla yalıyordu. "Kırgınmış beyefendi" diyerek beni taklit edip ayağa kalktı. Kapıya doğru ilerlerken içimden onun gitmemesi için yalvarmak istiyordum.

Küçükken hasta olduğum zamanlar annem bakardı bana, sonra babam evden başka bir kadın için bizi terk ettiği zaman, yani çalışmaya başladığında artık eskisi kadar bize bakamaz olmuştu. Zaten ben biraz daha para kazanabilmek adına başka şehre gittiğimde tümden yalnız kalmıştım ve neredeyse yıllardır hasta olduğum için yanımda olan, benimle ilgilenen kimse olmamıştı. Bundan sonra da olmayacaktı ama işte içimde öyle bir his vardı ki bu sefer yalnız olmak istemiyordum. Biri bana baksın, birazcık ilgilensin istiyordum.

"Ben Ayten ablaya söylerim sana sıcak bir çorba yapar. İlaçları da akşam olduğunda getiririm. Tamam mı karıcığım?" Diyerek işe götürdüğü çantasını alıp kapının kolunu indirmeden önce bana baktı. Fazla umursamadan kafamı sallayıp kendimi daha fazla yatağa gömdüm. O da bana küçük bir gülümseme bıraktıktan sonra kapıyı kapatarak odadan çıkmıştı.

Sessiz odada bir başıma kalırken gözlerimin dolduğunu hissediyordum.

Normal zamanlarda yalnız olmak beni üzmezdi, yalnızlığa alışmıştım. Her zaman her işi tek başıma üstlenmeye, her zorlukta bir başıma olmaya alışıktım ama neden bu sefer çok daha yalnız hissediyordum?

İlk defa yanımda biri olsun, biri benimle ilgilensin istemiştim. Aslında saçmaydı onu beklemem çünkü baştan beri ikimiz de birbirimizi sevmemiş, hatta sürekli zarar vermiştik. Ulan adamın burnunu kırmıştım nasıl gelip de hastayım diye başımda beklesin?

Gözümden bir damla yaş akıp yastığa düşerken sinirle diğer tarafa döndürdüm bedenimi. Salak vücut, iki dakika soğuk gördü diye hemen hasta oluyorduk. Evin içinde kala kala iyice prensese benzemeye başlamıştım ben. Yok yok en kısa zamanda evden çıkıp, iş olmasa bile en azından gezip dolaşmam lazımdı.

Bir süre yarı uyur, yarı uyanık vaziyette yatakta kıvrandıktan sonra açılan kapıyla birlikte hevesle gelene baktığımda karşımda dikilen Ayten ablayı görmemle yüzüm ciddi bir biçimde düşmüştü. Bunu fark eden kadın da gülümseyerek yanıma geldi.

"Üzülme oğlum, kocanın işleri çok yoğun ondan seninle ilgilenecek vakti olmamıştır. Bu aralar biraz da önemli işleri varmış, hem belki erkenden bitirip gelir yanına" derken elindeki tepsiyi komodine bırakmıştı. Resmen çocuk avutur gibi konuşuyordu ama benim içim çok kırgındı. Konuşarak geçemeyecek kadar hem de.

"Benden önemli mi?"

Sorduğum soruyla dudaklarımı anında birbirine kapattım. Allah'ım inşallah duymamıştır bu kadın dediğimi! İnşallah kimse duymaz, Amin Allah'ım!

"Senden önemli değil tabiki canım, olur mu öyle şey!?" derken o da gülmemek için dudaklarını büzmeye çalışıyordu ama başaramadı ve kocaman gülümsedi. "Daha yeni evlendiniz kuzum, ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyor. O da tam bilememiştir ne yapacağını" sesini kısarak devam etti. "Aramızda kalsın biraz da öküz bir kocan var, geç anlar o" dese de umrumda değildi. O öküzün yanımda olup benimle ilgilenmesini istiyordum işte.

"Tamam abla boşver sen beni, alışığım zaten böyle hasta olmaya ben" burnumu çekip devam ettim. "Sen de işine bak, yer sonra uyurum biraz" dememle "Tamam" demiş ve odadan çıkmıştı.

Ben de onu dinlemeden tekrar uykuya bırakmıştım kendimi. Sonuçta yalnızdım ve yalnız olduğum zamanlarda yapmayı en sevdiğim şeye sarılmıştım yine: Uykuya.

Artık yavaş yavaş başlasınlar bir şey hissetmeye anam yoksa kırk bölüm sonra falan ancak anlayacaklar salaklar sjfkwf

AĞA / BERDEL / [BXB]Where stories live. Discover now