3.1

26K 1.8K 368
                                    

Kutay: Geldim

Kutay'ın mesajıyla birlikte bizim çocuklara döndüm. Hala kimin hangi arabayla gideceğine karar veremediklerinden tartışmaya devam ediyorlardı. Aramızda arabası olanlar sadece Göktuğ ve Aras'tı, bugün o kişilere Kutay da eklenmişti. İşte buna çok şükürdü. Çünkü Göktuğ, Beste'yle yalnız gitmeyi tercih ettiğinden Aras tek kalmıştı. Hepimizin onun arabasına sığması da pek olası değildi. Oldukça kalabalık bir grubumuz vardı.

Derin, söylediği gibi kuzeniyle gelmişti. Duru'yu önceden de tanıyorduk. Bizden iki yaş küçüktü ve hemşirelik okuyordu. Sarı saçları ve buğday teniyle, Derin'in kuzeni değil de kardeşi gibiydi. Doruk, yanında birini getirmeye çok çalışmıştı ancak çevresindeki kimse onun kadar doğa düşkünü çıkmamıştı. Ben de pek haz etmezdim. Bu iş öyle fotoğraflarda görüldüğü gibi toz pembe olmuyordu. Her yer böcek kaynıyor, sivrisinekler sizi iki saniye de bir ısırıyordu. Bir de üstüne artık Doruk'un aklıma soktuğu ayı meselesi vardı. Gece orada uyumak şimdiden haram olmuştu bana. Benim gibi doğadan haz etmeyen bir diğer isim ise Cenk'ti. Canım arkadaşım için sabahın bu saatinde burada dikiliyor olmak bile ölümden beterdi. Bir de dağ tepe dolanıp fotoğraf çekecekti güya. Oysa şimdiden enerjisi bitmiş görünüyordu. Kapüşonlusunu kafasına geçirmiş, tartışmaya dahil olmak yerine bankta uyuklamayı seçmişti. Yine de arada bir ona dönen kafalara başını sallamayı ihmal etmiyordu. Neleri onayladığından haberi olmadığına emindim.

Okulumuz öğrenciler için üç otobüs tutmuştu. Fakat bizim yaptığımız şekilde kendi arabalarıyla gelenler de olacaktı. Kamp alanını şimdiden hayal edebiliyordum. Daha önce okulumla kampa gitmesem de geçen senelerdeki etkinliklerin hepsi okul sitesinde yayınlanmıştı. Çoğunlukla şenlik tarzında geçiyordu. Ufak tefek yarışmalar, yoga ve pilates programları, voleybol karşılaşmaları, akşamları da ateş için ayrılan alanda şarkılarla gün sonlanıyordu. Bir hayli eğlenceli ve yorucuydu. Vahşi doğa hayranı olmasam da heyecanlıydım.

Hocalarımız gelen kişilerin isimlerini son kez kontrol ettiğinde, otobüsler artık kalkış yapmaya hazırlanıyorlardı. Onların yola çıkışlarını izlediğim sırada park alanına siyah sedan bir araç giriş yaptı. Kim olduğunu bildiğimden gülümsedim. Arabasını ağır ağır yanımıza kadar sürüp tam olarak önümde durdurdu. Kapısını açıp çıktığında sabahın o bütün ayazı tuzla buz olmuştu. Sanki bir yerlerde ikinci bir güneş açmış gibiydi, bu ne sıcaktı. Üzerime aldığım hırkamı fırlatmama ramak kalmıştı.

Giymiş olduğu deri ceketi, altındaki kot pantolonu, rüzgârın ona selam verir gibi dağıttığı siyah saçlarıyla fazla göz alıcı duruyordu. Onu izlemeye daldığım esnada bana attığı serseri gülüşü ise boğazımı kurutmuştu. Bu adamın insanların üstünde çok tehlikeli etkileri vardı. Dayanamayıp bakışlarımı kaçırdım fakat bu sefer de heybetli bedeninin gölgesi düştü üzerime. Yanıma gelmiş, başını omzuna eğerek ona dönmemi bekliyordu.

"Selam," dediğinde tekrar yüzüne kitlendiğimi fark ederek kendime gelmeye çalıştım. Gülüşü hala dudaklarındaydı ve aşırı dikkat dağıtıcıydı.

"Selam." Neredeydi benim sesim yine? Hafif öksürerek düzeltmeye çalıştım.

"Üşüyor musun?" Öksürüğümü farklı yorumlamış olacak ki eliyle yanağıma dokunup kontrol etti. Çok yanlış bir hamleydi, yüzüm gözüm yangınlardaydı şu an. Bana dokunduğunda sıcaklığımla kafası karıştığından kaşları çatıldı.

"Üşümedim, diğerlerinin yanına gidelim." Hızla ondan uzaklaşıp peşimden gelmesini bekledim. Sorgulamayarak beni takip ettiğini gördüğümdeyse rahatlamıştım. Kendimde dahil kimseye mantıklı bir açıklamam yoktu.

Arkadaşlarım bize döndüklerinde artık Kutay'ı kabullenmiş olmalarının sıcaklığıyla selamladılar onu. Duru'yla ilk defa karşılaştığından ikisi ayaküstü birbirleriyle tanıştılar. Sahte sevgilim hayatıma yavaşça nüfus ediyordu resmen. Hatta belki fazlaca ediyordu. Çünkü Doruk, sevgilimi gördüğü dakika anında dibimizde biterek poposuyla beni kenara itelemişti.

Uzak'a Yakın | TextingTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon