Tanıtım

18 5 0
                                    

Bu kurgu aynı isim ile kitap olarak florakitap.com da satıştadır. Kitap bana aittir. Burada asıl hali ile isimleri değiştirmeden yayınlamak istedim çünkü baskı halinde isimleri değiştirmek zorunda kaldım. Yine de almak isterseniz "Aydınlığa Methiyeler - Vaice" şeklinde bulabilir ve bir taekook kurgusunu kitaplığınızda saklayabilirsiniz!

Giriş

Derler ki: İnsanoğlu dünyaya üç kez gelirmiş. Şanslı olursan eğer ilk yaşamında bile canlı olur, nefes alır ve duyguların olur. İkinci yaşamın kısa olur. Zamansız ayrılırsın bu dünyadan ve tanrı özür amaçlı tekrar bir şans verir. Fakat eğer özür amaçlı verilmişse bu üçüncü yaşam, benim ona inanmam için şans dilemesi gerekmez miydi? Peki, şu an yaşadığım benim hangi hayatımdı?

Henüz gençliğimin baharında dökülen yapraklarımın hesabını verebilecek miydi tanrı bana veyahut güneş gibi parlaması gereken gözlerimde fırtınalar esmesine göz yumduğu için vicdanı rahat edecek miydi? Sonbaharın ayazı uzandığım kiraz ağacı altında yüzüme eserken dallarından dökülen yapraklar altında, ıslak meltem kokusunu içime çekerken yazmam gereken şiirlerim olacaktı oysa ki... Sırtımın altında ezilen çimenlerin lekesi yüzünden annemin attığı terliklerden kahkahalar atarak kaçarken özürler dileyecektim, verilen ödevleri yapmadan gittiğim okulumda öğretmenlerimden azar işitecektim. Aslında ben sadece normal bir hayat yaşayacaktım. Poyrazın kokusu yerine hücremin olduğu koridordan gelen kan kokusunu koklamak değildi hayalim, annemin tatlı sinirleri ile attığı terlikler yerine kurşunlardan kaçmak, öğretmenlerimin azarlarını utanarak dinlemek yerine korku içinde bizlere verilen emirleri dinlemek hiç değildi.

On yedi yaşımın ilk ve son günlerine kadar sorguladım bu soruyu: ''Bu benim hangi yaşamımdı, tanrı benden özür dilemeye cesaret edebilecek miydi?''

''Bayım?''

Kısık sesi yorgundu. Tıpkı genç bedeni, ruhu gibi yorgun sesi ile mırıldandı. Pastan, rutubetten dolayı hücrenin ağır kokusunun asıl sebebi olan eski demir kapının arkasında derin bir nefes verdi boş duvarlara. Rengi solmuş, yer yer eski boyası dökülmüş olan kapının orta kısımlarındaki üç parmaklı kare pencereye yetişemediği için yorgun bedenini yasladığı soğuk duvardan ayırmaya gerek duymamıştı. Yine de gelen kişiyi adım seslerinden tanımıştı.

Her zaman tanırdı.

''Bayım, şiir sever misiniz?''

---

Japonya ve Kore çekişmeleri çok eskiye dayansa da 1910-1945 yılları arasında japonya'nın koreyi işgali ve japonların işledikleri savaş suçları nedeniyle kemikleşmiş olan düşmanlık var. işgal sırasında korelilere japon isimlerinin konulması zorunlu kılınmış, 2. dünya savaşında koreli kadınlar seks köleleri olarak kullanılmış, 2 milyondan fazla koreli zorunlu çalışma için japonya'ya götürülmüş.

Çoğunlukla kendi hayal dünyamda olan şeyler olacak. 

Bu kurgumda edebiyat aşığı Jungkooka yapılan haksızlık, devrimci bir genç olan Namjoonun çaresiz çırpınmaları ve pişmanlık dolu hayatı ile Taehyungu göreceksiniz. Diğer üyeler de yavaş yavaş eklenecek. Bu kurguda aşk yerine farklı bir bağ göreceksiniz.

Son olarak hikayede herkesin Japonca isimleri olacak ama yine korece isimlerini kullanmaya devam edeceğim ayrıca reşit olma yaşı 18'dir.

İsimleri ve anlamları:

Jungkook: "Junpei" Masum ve saf
Jimin: "Yuri" Kar
Namjoon: "Ryuichi" Ejderhanın ilk oğlu
Taehyung :"Tsukiya" Beyaz ay
Hoseok: "Hikaru" Işık veya parlaklık
SeokJin: "Sanjiro" Hayran olunan ya da övülen
Yoongi: "Yukio" Ne isterse alır, Tanrı tarafından beslenir



Aydınlığa Methiyeler - TaekookWhere stories live. Discover now