Gururuna Düşman/12

1K 70 172
                                    

Helüüüüüüüüü

Minnak bir aradan sonra tekrar birlikteyiz🥹 

Yoğun ısrar üzerine yazılan bir bölüm oldu. Hiç içime sinmeyen çok kötü bir bölüm oldu gerçekten... Ve bunun suçlusu da tamamen sizsiniz, üzgünüm🥹

Keyifli okumalar olur umarım🤍 Kontrol etmeden atıyorum aşırı yorgunum kusur varsa af ola🤍

------------------------🍃----------------------

Meydanda yürüyen Gonca yanından geçerek kendisine selam veren kadına karşılık haç çıkartarak selam verdi ve yoluna devam etti. Bir yandan alttan alttan etrafı kolaçan ederken bir yandan da içinden bildiği tüm duaları okuyordu. Bedenindeki korkunun haddi hesabı yoktu. Bu kale girilmesi zor yerlerden biriydi. Şimdiye kadar buraya hiç girmemiş, hiçbir malumat almamıştı. Nereye gideceğini bilmez, neyi nasıl edeceğini heç bilmezdi. 

Yalnız kendini değil beraberindekileri de sonu belirsiz bir kuyuya atmıştı Gonca. Zira burada attığı her adım imdi karar verdiği şeylerin sonucunda gerçekleşirdi. Çürük bir tahtaya denk gelirse adımları... İşte o vakit sonları dibi görünmeyen bir uçurumdu. 

Gonca yanında geçerken kendisine haç çıkaran birine aynı karşılığı vermiş ve önündeki sapaktan dönmüştü. 

"Yüce İsa bizi kutsasın" diyen bir adam Gonca'ya bakarak istavroz çıkarınca Gonca da gülümseyip aynı karşılığı verdi. "Yüce İsa kutlu Roma'yı kutsasın" 

Meydandaki kumaş tezgahına doğru yaklaştığında tezgah başındaki adama başıyla selam verip tepeden sarkan kumaşları yararak tezgahın arka kısmına, gizli bölümüne geçti. 

Kumaşlar açıldığı an pusatlarına davranmış olan arkadaşları onu gördüklerinde kınına geri soktular pusatları. 

"Her şey tamam mıdır?" diye sordu Gonca karşısındakilere bakarak. Aykız da tıpkı onun gibi bir rahibe kılığındaydı. Fatma ve Ceren, birer hizmetli kılığına bürünmüşlerdi. Baysungur, seyis kisvesi giymişti. Doğan ise kumaş tezgahında tüccar olmuştu. 

Dün gece saraydan kaçtıktan sonra atlarını heç dinlendirmeden Karlıca'ya sürmüşlerdi. Gece vakitlerinde vardıkları yere sabah saatlerinde anca girebilmişlerdi. Zira oldukça eyi korunuyordu kale. Oldukça zor olmuştu içeri girmek lakin başarmışlardı nihayet. Girmek bu kadar zor ise çıkmanın nasıl olacağını heç biri bilmezdi. Kaleye geldikleri vakit ortalıkta tam bir şölen havası hakim idi. Zira Türkler bozguna uğratılmış, komutanlar esir alınmıştı. Bunlarla birlikte bir de büyük bir Moğol ordusu Türklerin üzerine giderdi. İşte tüm bunlar onları o kadar keyiflendirirdi ki bir bayram coşkusu oluşmuştu. 

"Hazır sayılır Gül bacım, hazır sayılır da... Nasıl edecez senin bu dediğini?" diye sordu Aykız sıkıntıyla. 

"Aykız doğru der yenge. Bu ettiğimiz pek tehlikelidir." dedi Fatma da. 

"Bunları ben de bilirim elbet! Lakin deyin hele bana, aklınızda başka bir çare var mıdır?" Herkese tek tek baktı lakin heç kimse konuşmadı. Gonca'nın dik tutmak için direndiği omuzları düştü, sesi yorgunlukla bezenmişti. "Onları idam edecekler Fatma" dedi fısıltıyla. Gözleri dolmuştu. 

"Meydandaki cellatları görmediniz mi? Alaeddin'imi, ağabeyimi..." gözünden akan yaşı silip derin bir nefes aldı ve yumduğu gözlerini açtı. "Bugün gün batışına yakın idam edecekler onları! Ya ölümüne savaşıp alacağız erlerimizi yahut da birer korkak gibi dönüp gideceğiz! Buraya gelirken her biriniz bilirdiniz bu yolun ölüm ile bezeli olduğunu lakin yine de kalkıp geldiniz. Bilirim, telaşınız kendiniz içün değil yanınızdakiler içündür lakin gayrı dönüşü yoktur. Planımız da tehlikelidir bilirim lakin edecek bir şey yoktur. Gayrı ölmek var dönmek yok!" dedi Gonca net bir şekilde. 

AlGon🌼🤍Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu