Yaşanmamışlık Oyunu 1

16 5 0
                                    

İlk üç gün Kerim işe gitmedi. İkimiz evde vakit geçirelim, birbirimizi tanıyalım diye annesi izin vermemişti gitmesine. Sözlendiğimiz zamandan beri bunu düşünmeyen kadın evlendikten sonra bunun derdine düşmüştü. Evimize sadece yemek ve çay getirmek için gelirdi. O günlerde hiç sorun yaşamadık Kerim ile. Ne desem hiç sorun etmez kabul ederdi, sohbet ederdik. O üç günde aslında onunla anlaşabileceğimizi bile düşünmüştüm. Ne saçma ama değil mi? Yani yaklaşık 2 aydır tanışıyoruz, istemeden de olsa evlendiğim adamla anlaşabileceğimi evliliğimin üçüncü gününde anlıyordum.

Birlikte yemek yapıyor sofrayı hazırlıyorduk, film izliyorduk, oyun bile oynadık yapacak bir şey kalmayınca. Üçüncü gün Kerim alışverişe gidip pasta malzemeleri aldı. Eve gelip bana pasta yapacağını söylediğide şaşırdım. İlk defa bir erkek bana pasta yapacaktı. Tayfun ve babamı zaten anlattım. Onlar bırakın pasta yapmayı hasta olsam bir tabak çorba getiren, bir bardak su uzatan insanlar değildi. Mutfağa girdik inanın beklentim hiç yüksek değildi mutfağı da pastayı da batırır, pastane işletiyor olması pasta yapabileceği anlamına gelmez diye düşündüm ama o beni yanılttı. Mutfakta o kadar temiz ve düzenli çalıştı ki ona da beni yanılttığını daha pastayı yemeden söylemiştim. Onun için dolaptan yumurta çıkarırken söylemiştim ona bunu. Kelimeler ağzımdan çıkmıştı ki elimdeki yumurtalardan biri yere düşüp kırıldı. Onu bu konuda överken kendim sakarlık yapıp mutfağı batırdım. Elinde bezle yeri silmeye çalışırken zil alacaklı gibi çalıyordu. Annesi gelmişti onu içeri alırken neye bu kadar güldüğümüzü merak edip geldiğini söylüyordu. Kerim Mutfaktan elinde bezle çıkınca kayınvalidemle ilk gerginliğimizi yaşamış olduk.

"Elindeki ne Kerim?!"

"Pasta yapıyorduk Feride ile, yumurta kırılınca sileyim dedim anne."

"Senin işin mi mutfağa girip pasta yapmak, pastanen var ama aklın yok oğlum senin. Feride ne işe yarıyor? İş mi yaptırıyor sana?"

O kadar bağırıyordu ki korkudan titremeye başlamıştım. Yani birbirimize yardım ediyor olmamız neden sorun oldu onun için hiç anlamamıştım. Beni yere ittirip evine gitti. Kerim gelip beni kaldırdı kapıyı kapatıp hiçbir şey olmamış gibi pasta yapmaya devam etti. Onun gibi mi davranmalıydım bilmiyordum. Kerim'in mutfağa girip pasta yapması, bizim bu şekilde vakit geçirmemiz neden sorun oldu anlamamıştım. O gün bu olayı hiç konuşmadık. Bu evimizde yazılı olmayan bir kuraldı, yaşanan olaylar asla konuşulmaz yaşanmadı sayılırdı. ilk ayımız Kerim'le sorunsuz geçti. İyi bir eş diyebilirdim ona, annesi karışmasa tabi. Kerim işe tekrar başladığında bende mecburen annesinin yanına gitmeye başladım. Kerim işe giderdi yaklaşık bir saat sonra yukarı çıkardım. Kayınvalidem uyur olurdu o sırada, kahvaltı hazırlar, uyanmasını beklerdim. Kahvaltımızı yaptıktan sonra kayınvalidem koltuğuna kurulur televizyon izlerdi. Bende ev temizliğini yapar daha dinlenmeye vakit bulmadan yemek yapmaya başlardım. Kerim eve gelinceye kadar hiç durmadan çalıştırırdı beni kayınvalidem. Oturacak olsam bir iş bulup yaptırırdı. Bir gece ertesi günü işim bittikten sonra annemi görmek için evden çıkacağımı söylemiştim Kerim'e, o da onay verdi tabi. Sabah Kerim işe gitti bende her zamanki gibi yukarı çıkıp kahvaltıyı kurdum ve bekledim. Kayınvalidem uyandı, yumurta yapmıştım yatağından çıkamayıp yumurtayı soğutmuştu ama tek söylediği beceriksiz olduğumdu. Ağıza alınmayacak şeyler söyledi ama ben tek kelime etmedim. Edemedim. Kerim annem üzülürse bende üzülürüm demişti ve ben Kerim'i üzmek istemezdim. Sessiz sedasız masayı toplayıp işe başladım. Erkenden işi bitirdim. Kayınvalideme anneme gideceğimi söyleyince gözü döndü resmen.

" Ne annesi, gelin kısmı annesini fazla görmez. Ben tam 1 yıl annemi göremedim, otur evinde. Kerim'e söylerim yemin ederim kıyameti koparır duyarsa."

"Eşimden habersiz bir şey yapmadım ki anne, Kerim'in haberi var tabi."

" Nasıl izin verir o densiz. Otur evinde Feride gidemezsin bir yere işin var senin. Çok istiyorsan çağır annen buraya gelsin yalnız gidemezsin."

O zaman çok üzülmüştüm. Sanki bana karışmaya hakkı varmış gibi susup onu dinlemiştim. Hala zoruma gider o olay aklıma gelince. Gözlerim dolu dolu anca banyoya atabildim kendimi. Ben yüzümü yıkayayım kendime geleyim derken mutfaktan bir ses geldi. Koşarak mutfağa geldiğimde kayınvalidem elinde kavanoz kapağıyla masanın yanında duruyordu.

"Elimden kaydı kızım, pirinçleri ayıklayayım derken kavanoz düşüp kırıldı; temizleyiver de şurayı, dikkat et elini kesme. Canın yanar!"

Canın yanar derken harflerin üstüne basa basa konuşuyordu. Bilerek yapmıştı. Biliyordum, o zamanda ama ne diyebilirdim ki? Kalkıp camları toplayıp elektrikli süpürgeyle etrafı toparladım. O kadın hiç durmadı o gün. Kerim gelinceye kadar bana iş çıkardı durdu. Her zaman böyleydi ama bugün bile isteye etrafı dağıtıp kirletiyor ve böylelikle bana iş çıkarıyordu. Akşam Kerim geldiğinde ben yemekleri yapmış salatayı hazırlıyordum ki arkamdan biri ellerini saçıma doladı. Çığlık atarak kim olduğuna bakmaya çalıştığımda kafamı dolaba yaslayıp konuştu.

"Ne dedim ben sana Feride?! Daha yüzükleri parmağımıza takmadan konuşmadım mı ben seninle?! Annem üzülmeyecek dedim sana ben!"

Her kelime geçişinde kafamı dolaba vuruyordu. O kadın Kerim'e ne dedi bilmiyorum ama yan odadan ağlama sesi geliyordu.

" Kerim yemin ederim annene bir şey demedim ben. Annene çıtımı çıkarmadım. Sana ne söyledi bilmiyorum valla sakin ol otur da konuşalım ne demişim ben sen söyle."

"Anneme şimdi de yalancı mı diyorsun sen?!"

Bir eliyle kafamı dolaba vuruyorken diğer eli de boğazımdaydı.

"Kerim yalvarıyorum canım acıyor yapma, ben yalancı demedim beni yanlış anlamış da olabilir nolursun sakin ol konuşalım. Hatam varsa gider özür dilerim."

Yalvarıyordum ona beni bırakması için. Ama gözü öyle dönmüştü ki beni duymuyordu. En sonunda sesimizi duyan Sultan abla koşup yardım etti bana. Evime götürüp Kerim'i ve annesini benden uzaklaştırdı. Ailedeki en normal kişi Sultan ablaydı. Diğerleri gibi beni sıkıntı içine sokmaz tam tersine onların yaptıklarına karşı yanımda olurdu, hep yanımda oldu onlarla geçen son günüme kadar. Eve geldik bana su getirdi sakinleşmemi sonra da uyumamı bekledi. Ben uyuduktan sonra ne oldu bilmiyorum. Dediğim gibi olaylar konuşulmazdı o evde herkes yaşanmamış sayardı. Sabah uyandığımda Kerim yanımda uyuyordu. Pazar günü olduğu için işe gitmemişti. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım döndüğümde Kerim de uyanmıştı.

"Yukarı çıkma bugün. Annem Sultan ablamlarda kahvaltı yapacakmış, biz burda yapalım. Hatta dur bende kalkayım birlikte hazırlarız."

"Olmaz!" sesim öyle yüksek çıkmıştı ki ben bile şaşırmıştım.

"Annen gelir görürse kızar tekrar, sen uyu ben hazırlarım."

"Annem gelmez Feride, ayrıca annemi sen sinirlendirmediğin sürece o da sana ters düşmez."

Annesi hassas noktası olduğundan hiç laf etmedim. Mutfağa girdik. O omlet ve krep yaptı bende masayı hazırladım. Sohbet ede ede hazırladığımızdan neredeyse bir saat kadar oyalanmıştık. Oturup kahvaltımızı yaptık o gün birlikte evi bile temizledik inanabiliyor musunuz? Annesi olmayınca Kerim gerçekten iyi bir eşti. O gün hiç bu olayı konuşmadık. Ben bekledim aslında konuyu açmasını konuşmamızı ama ne o açtı ne ben açabildim konuyu. Kırgındım da ona canımı yaktı diye ama kahvaltı yaptığımız gün pişmanmış gibi davranınca affetmiştim onu.

Bu arada Hazal ile Tayfun birbirlerini seviyorlarmış ve ailelerin görüşmesiyle evliliklerine onay vermişler. Bunları annemle kısa süren konuşmalarımızdan ve kayınvalidemden duydum. Kendi kardeşimin sözüne bile gidememiştim. Gün almışlar, düğünde yakındı tabi. Bu meselenin hemen halledilmesi beni şaşırtmıştı aslında. Kardeşim de olsa kırk defa düşünür insan bu adama kız verilir mi diye. Ama kız tarafı düşünmeden hemen onaylamışlar. Aceleleri varmış gibi düğün hazırlıklarına başlamıştılar.

Cemal Süreya Dedi Ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin