Elimdeki karamın paketini açıp büyük bir ısırık alırken bakışlarımı mutfaktan çıkan Ahmet'e çevirdim.Elindeki büyük tabak ağzına kadar çorba doluydu. Yüzümü buruşturup önüme dönerken Ahmet önüme gelip çorbayı masanın üzerine koydu.Kaçamak bakışlarla bakarken birden elimdeki çikolata elimden alınınca kaşlarımı çattım. Kafamı kaldırıp ona baktığımda yarım kalan karamın hepsini ağzına atıp tepsiyi masadan aldığını gördüm.
"Ayısın sen ayı!" dediğimde ağzı dolu şekilde güldü.Tepsiyi kucağıma koyduğunda bu çorbanın mercimek çorbası olduğunu gördüm.Doktor'un bol bol sıvı tüketsin dediği günden beri her öğün çorba yiyordum.
"Midende mercimek ağacı çıkmazsa iyi." dedim kaşığı elime alıp çorbayı karıştırırken.
"Midemde şimdiye kadar çikolata ağacı çıkmadıysa mercimek ağacı hiç çıkmaz." diyerek kendini koltuğa bıraktı ve derin bir nefes aldı.Çorba kaşığını ağzıma götürürken ona baktım.
"Ahmet lütfen artık dinlen,kaç gündür harap oldun." dediğimde boynunu iki yana kırıp çıklattı.Gözleri bana döndüğünde göz kırptı.
"Senin için gerekirse perişan da oluruz yavru." diyerek havadan öpücük gönderdiğinde bir kaşık daha çorba içip ona el hareketi çektim.
Şakayla karışık kaşlarını çatıp;"Höst!" dediğinde kıkırdayarak önüme döndüm.
Bir iki dakika sessizlik oldu.Çorbamı sakin sakin içerken sessiz ortamda onun sesi yankılandı.
"Bugün dolapları düzeltirken bebeklik eldivenini buldum."
Söylediği şeyle kaskatı kesildim. Boğazımdaki çorba sanki bir anda buz gibi olurken yutkunarak ona baktım. Bana bakarak gülümsüyordu.
"Avucuma bir aldım resmen bir parmağım kadar.O kadar küçük ki." dediğinde gülümsemeye çalıştım. Tekrar önüme dönüp çorbadan bir kaşık daha alırken onun derin bir nefes alışını duydum."O zamanların geldi gözümün önüne,ben almıştım o eldiveni.İlk defa kardan adam yapıp omuzlarına çıkmaya çalışmıştın.O küçücük ellerinle havuçtan yaptığımız burnunu almıştın."
Onu dinlerken içtiğim çorba resmen boğazımda kalmıştı.Bunları anlatırken ona karşı hissettiğim duygulardan dolayı binbir pişman olmuştum ve olmaya devam ediyordum.Sanki bilerek yapıyordu, canımın yandığını bildiği hâlde yapıyordu bunu.
Ya da beni kendisinden soğutmaya çalışıyordu.En azından o anlamda.
"Güzel zamanlardı.." diye mırıldandım. Çorbamın son kaşığını içip ağzımı sildim ve gülerek ona döndüm."Ama artık eskide kaldı,büyüdüm."
Gözlerimin içine uzun uzun baktı. Bir iç geçirip tişörtünün kenarını düzeltirken bakışlarını kaçırdı."Ben senin o küçük burnuna,gözlerine ve ellerine her baktığımda o küçük Efe'yi görüyorum ama." dedi ve kafasını kaldırdı. "Benim gözümde değişmeyen tek şey bu."
Gözlerimin içine bakarak resmen benim hissettiğim duyguları itiyordu.
"Bende değişmesini istemedim." dedim kafamı iki yana sallayıp."Elimde olan bir şey olsa asla böyle bir şey olmasına izin vermezdim." dediğimde kaşlarını kaldırıp arkasına yaslandı.İki elini birleştirip karnına koyarken ona baktım.
"Bu hayatta bazı değişmeyecek şeyler vardır Efe biliyor musun?" dediğinde kafamı aşağı yukarı salladım. Omuzlarını silkip bir nefes verdi."Ya da değişmeyeceğini anladığın şeyleri kabullenip onlardan vazgeçmek."
O kadar keskin bir dille konuşuyordu ki içimdeki sözler dilime varmıyordu. Yüzümü buruşturup burnumu çektim ve kucağımdaki tepsiyi alıp önümdeki masaya koydum.
"Bilmem,ne zaman kabullenirsem o zaman vazgeçerim bende." dediğimde cevap vermedi.Üzerimdeki battaniyeyi kaldırıp koltuğun kenarına tutundum. Hafif bir acıyla ayaklanırken o da yerinden kalktı.
"Nereye Efe?" Bu sefer ben onun söylediği şeye cevap vermedim.Karnımı tutarak odama doğru adımlarken arkamdan geldi."Efe otursana şurada nereye?" dediğinde odamın kapısından girmeden önce ona baktım.
"Boşversene,belki de kabullenmenin zamanı gelmiştir.Onu yapmaya çalışırım tek başıma." dedik ve gülümsedim. Onun ifadesiz yüzüne bakıp odama girerken onu orada bırakarak kapımı kapattım.
-
-
-
Kremalı makarnanın da kendine has bir tadı var aslında
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARAMAZ (GAY)
Teen FictionBebekliğinden beri kendi elleriyle büyüttüğü çocuğun yaramazlıkları ile uğraşan bir adam. {TAMAMLANDI}