1

191 18 6
                                    

Yeni kurgu çünkü neden olmasın ehe

bu kurgu diğer kurgularıma göre daha kısa

çok önceden yazmıştım tesadüfen gördüm ve yayınlamaya karar verdim umarım beğenirsiniz

seviliyorsunuz :3

*

Boğuk bir öksürük sesi yankılandı, küçük ve karanlık odada. Zaman geçtikçe tek tük duyulan derin öksürükleri artmaya ve acı verici olmaya başladı. Gecenin derin bir karanlığa esir olduğu bu geç saatte, ses çıkararak yan odadaki hastayı uyandırmak istediği son şey olabilirdi. Uzandığı yataktan zorlukla doğruldu ve uykunun getirmiş olduğu sersemlik ile terliklerini ayağına geçirmeden ve titreyen bacaklarına aldırmadan cama doğru yöneldi. Tafta ve ipekten yapılmış lacivert perdeyi açarak ayın tenha geceyi aydınlattığı gibi kendi karanlık odasını da aydınlatmasına izin verdi.

Ay ışığının zar zor aydınlatmayı başardığı küçük odasında, yatmadan önce yere fırlattığı su şişesini aramaya başladı. Fakat ardı arkası kesilmeyen sert ve boğuk öksürükleri ona engel oluyordu.

Uykumun kesildiği yetmiyormuş gibi birde gece gece su şişesi arıyorum. Ne şans ama! Bari yan odadaki yaşlı teyze uyanmasa...

Hırçın düşüncelerine eşlik eden agresif hareketleri, çoktan uykusunun kaçtığını haber veriyordu. Bir türlü bulamadığı su şişesini aramaktan vazgeçerek biraz temiz hava almak umuduyla camı açtı. Açılan camla birlikte sert ve keskin bir rüzgâr tenini delip geçti. Soğuk rüzgâr, uzun saçları arasında turlarken ve soluk teni ile buluşurken kendini olduğu yere bıraktı ve sırtını yatağa yasladı. Kendini sıktığı için boğuk çıkan öksürükleri azalırken odayı artık sadece çocuğun derin nefes alışverişleri ve rüzgârın sesi dolduruyordu. Vücudunda hissettiği rüzgârın soğuğu tenini sıyırırken öksürüklerinin getirdiği bir sancı ile elini göğsüne koydu ve yüzünü buruşturdu. Ağrının dinmesini bekledi bir süre fakat git gide artan ağrı ile tişörtünü sıktı ve gözlerini acıyla yumdu.

Bundan nefret ediyorum...

Sanki damarlarındaki kan çekilmişçesine soluk olan beyaz teni, göğüs ağrısının getirdiği acı sessizliğe rağmen esen keskin rüzgâr ile kızarmaya başlamıştı. Rüzgârın, teni ile buluştuğu her noktada damarlarına işleyen bir ölüm soğukluğu vardı sanki. Donuk gözlerle duvarı izlemeye başladı. Damarlarında dolaşan ölüm hissine karşı koymayı bırakalı çok olmuştu. Evet, yaşamak istiyordu. Ama neden yaşayacaktı ki? Onu hayata bağlayan ne bir hayali ne de bir umudu vardı. Çocukça düşüncelerden vazgeçeli hayli zaman geçmişti.

Hayal gibi sıkça rastlanan ve umut gibi hayatı katlanabilir kılan şeylere sahip olamamak ne kadar da acınası. Her geçen gün daha da acınası bir hale geliyorsun Choi Yeonjun...

Gerçekleşebilecek çocukluk hayalleri geldi aklına. Tüyleri ürperdi. O çocukça hayaller için annesine sırt çevirmişti. Oysa böyle olacağını bilse bırakır mıydı, onu? Göz göre göre annesinden uzaklaşır mıydı? Bir zamanlar hayallerini gerçekleştirme arzusuyla yanıp tutuşan kalbi ne ara hayal kurmayı unutmuştu?

Belki de bana hayal kurmayı öğreten kadın arkasına bile bakmadan çekip gittiği içindir.

Sorunlarına rağmen mutlu geçirdiği eski günleri ve tutkuyla bağlı olduğu hayalleri, yaptığı hatalar yüzünden siyaha boyanmış ve "geçmiş" diye adlandırdığı karanlıkta kaybolmuştu. Hayallerini kaybetmenin acısıyla fark etmeden geleceğinin yansımasını da zehirlemişti. Şimdi denen zaman dilimi ise zihninin bir köşesinde 'bekleyiş' adını alarak işkencesi haline gelmişti.

Bohemian, Yeongyu|Beomjun✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin