★10. Bölüm★

60 14 146
                                    

Bir gözyaşı,
Bin duygu.

Bir gözyaşı,
Bin hayal kırıklığı.

Çokça gözyaşı,
Çokça sevgisizlik.

"Beni nasıl tanıdın?"

Hâlâ öğlen arasındaydık ve az önce yaşananları unutmaya çalışarak normal bir şekilde okula yakın bir yerde dolaşıyorduk. Yaklaşık 10 dakikadır ikimizden de çıt çıkmıyordu ve bir süre sonra bu beni huzursuz etmişti. Bu yüzden bir süredir cevabını merak ettiğim bir soru yönelttim Ayaz'a.

"Nasıl yani?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"İlk beni nerde gördün mesela? Nasıl tanıdın beni işte. Veya ne zamandır tanıyorsun?" diyerek açıkladım.

Eliyle hafif dağınık olan siyahımsı saçlarını düzeltirken konuştu. "İki ay önce..." derken araya girdim.

"İki ay mı?"

Şaşkınlığıma gülerek cevap verdi. "Evet. İzin verirsen devam edeceğim." deyince sustum.

"Bir gün dışarıda ki banklardan birinde oturuyordun. Uzaktan gördüm. Genelde pek dışarı çıkmadığın için hiç fark etmemiştim seni. Yere bakıyordun ve dalmış gibiydin..." derken duraksadı.

"Biraz daha oturduğun bankın yakınına gelip sana bakmak istedim. Yaptım da. Gözlerin... Masmaviydi. Ama dolu dolulardı." deyince hâlâ o günü hatırlayamadığımı anlayınca pes edip dinlemeye devam ettim.

"Dışarı çıktığın zamanlarda seni izlemeye başladım." derken lafını kestim.

"Sapık gibi beni mi izledin?"

Gülerek cevapladı. "Sapık değilim ama evet izledim." deyince tekrar susarak devam etmesini bekledim.

"1 ay önce öğrendim ismini. Tesadüf işte. Yağmur hoca sana seslendi koridordayken. Bir kaynak kitap mevzusuydu sanırım. Kulak misafiri oldum biraz, fazla uzakta değildim zaten."

O günü biliyordum. Bu zamana kadar Ayaz'ı nasıl göremediğimi düşünüyordum.

"Bu zamana kadar okulda kimi gözün gördü ki sanki?"

"Kısacası böyle yani. O gün bir cesaret geldi. Ben de seninle beraber saklandım orda. Zaten hiç denemeye girecek halimde de değildim."

"Neden?" diye sordum.

"Keyif kaçırıcı bir gündü diyelim." dedi. İlk başta anlattıklarına bir yorum yapamadım. Bu kadar süre boyunca beni izlemesini düşünmüyordum en azından. Şaşkındım.

"Her ağlayan kız gördüğünde onu izliyor musun?" diye sordum durduk yere alayla.

"Hayır, sadece seni izlerim." dedi gülerek. Karşılık olarak ben de güldüm.

Uzun zamandır sadece Ayaz'ın yanında gülebildiğimi görüyordum. Bu güzel bir şeydi.

"Bu bir itiraf mı?" diye sordum.

"Bu bir gerçek.

Açık sözlü ve kendinden emin birisiydi Ayaz. Çoğu şey tereddütsüzce ve hiç düşünmeden dile getirirdi.

Yürümeye devam ederken karşımıza bir anda küçük yavru bir köpek çıkmasıyla durdum. Köpeğe bakarken kaşlarım çatıldı ve tedirgin oldum fakat Ayaz yere eğilip köpeğin başını okşamaya ve onunle eğlenmeye hatta konuşmaya başladığında derin bir nefes aldım.

          

Bir anlığına köpeğin de beynimin bana oynadığı oyunlardan biri olabileceğini düşünmüştüm. Ama neyse ki değildi.

Kendime geldim ve köpeği sevmeye devam eden Ayaz'a odaklandım.

"Sen ne kadar tatlı bir şeysin lan. Kurban olurum." dedi ve köpekle oynamaya devam etti. Sonra köpek bir anda koşarak yanımızdan geçip gitti ve Ayaz da eğildiği yerden kalkıp köpeğin arkasından baktı.

"Çok mu seviyorsun köpekleri?" diye sordum.

"Evet. Küçükken benim de bir köpeğim vardı hatta." dedi.

"Şu an yok mu?"

Derin bir iç çekti. "Araba çarptı. Sonra da öldü işte." Bunu derken bile yüzü düşmüştü.

"Özür dilerim." dedim.

"Sen niye özür diliyorsun?" diye sordu.

"Seni üzdüm. Sormasam aklına bile gelmeyecekti." Gülümsedi.

"Sen beni üzmezsin küçük kız." Bir şey demedim ve önüme döndüm. "Hadi gel. Okula gidelim artık." deyince tekrar yürümeye başladık.

Okulun demir kapısından içeri girdiğimizde Esma hocayı gördüğümde kasıldım. Yasağım aklıma gelmişti.

Hoca bizi yan yana gördüğünde yanımıza geldi. "İzem? Sen nereden geliyorsun kızım?" deyince kalakaldım.

Benden cevap gelmeyince Ayaz öne atıldı ve sadece şaşkınlık ve korkuyla onu dinleyebildim. "Hocam... Ben istedim, yani İzem'in benimle gelmesini. Yakın bir yere kadar gidip geldik zaten. Kusura bakmayın bir daha olmaz."

Beni korumuştu. Ona bir teşekkür borçluydum.

"İyi bakalım. Dediğiniz gibi olsun." dedi ve yanımızdan uzaklaştı.

"Teşekkür ederim." dedim.

"Ne için?"

"Az önce beni korudun."

"Bana teşekkür etmen için yapmadım bunu." dedi.

"Ama zorunda değildin. Ben de açıklayabilirdim durumu."

"O anki tedirginlik ve istemsiz titreyen sesinle kendini pek ifade edemezdin bence. Doğru mu düşünmüşüm?" dediğinde afalladım.

"Beni mi küçümsüyorsun sen?"

"Hayır. Sadece yardımcı oldum. Seni küçümsediğimi düşünmediğini sen de gayet iyi biliyorsun." dedi.

Her zaman haklı olmak zorunda mıydı bu?

"Sesimin titreyip titremediğini bilemezsin ya sonuçta?" dedim.

"Sana dair çok şey biliyorum küçük kız." dedi ve bir şey dememe fırsat vermeden okula doğru yürümeye başladı. Ben de arkasından ona yetişmeye çalışarak yürüdüm.

Okulun içine girdiğimizde sanki bizi bekliyormuş gibi anında zil çaldı. Ayaz son kez bana bakarak görüşürüz küçük kız dedi.

Ben de istemeye istemeye kendi sınıfıma doğru ilerledim. İçeriye girer girmez sınıftakiler dik dik bana bakmaya çalıştı.

Hayır, onlar her zaman bana bakarlardı. Şu an daha farklı bakıyorlardı ve bundan hiç hazetmemiştim.

"Vay vay vay. Demek bizim ruhta sevgili yaptı ha?" deyince kanım dondu. Bedenim titredi.

Sevgili?

Ayaz ve beni mi görmüşlerdi?

Bir şey demeden sırama oturdum ve önüme baktım sadece.

YILDIZLAR PARLAMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin