🐤16🐤

40.5K 2.9K 787
                                    

Yarı soft, yarı kaotik bir bölüm oldu. Bundan sonraki birkaç bölüm soft gibi duruyor, sonra yine kaosa gireceğiz.

(Sondaki küçük kaos kısmında bol bol yorum istiyorum, haberiniz olsunnn.)

Önceki yorum beklentime yaklaşamamışız bile, üzgünümmm

İyi okumalarrrrr

.

Imposiblety'den

Arda Minel'e yarın akşam düzenlenen doğum günü partisinde hediye olarak vereceği onlarca masal kitabına bakarken gergindi. Kuzeni bu kitapları beğenecek miydi? Ya kitap alması onu hayal kırıklığına uğratırsa ve oyuncak isterse? O zaman ne yapacaktı?

Aklından onlarca düşünce geçiyordu. Her zaman böyleydi. Başı ağrıncaya kadar düşünürdü, kimsenin fark etmeyeceği detaylara takılırdı. İnsanların ona kurduğu cümlelerdeki kelimelere getirilmiş herhangi bir ek veya cümlenin bir yerinde oluşan duraksama onu saatlerce düşündürebilirdi. Böyle olmaktan hoşlanmasa da elinde değildi çünkü annesinin ölümünden sonra sessiz kaldığı üç sene boyunca zihnindeki bu sesler konuşmuştu.

Düşüncelerinde daha da beter boğulacağı sırada Ayaz kapıyı çalmadan içeri girdi. Arda'ya göre böyle yapmamalıydı, odanın içindeki insan müsait olmayabilirdi ancak Ayaz tabii ki böyle bir durumu göz önüne almıyordu.

"Ne yapıyorsun?"

Yatağına atladı. Arda kaşlarını çattı, yatağına dağılmasın diye oturmazdı bile. Ayaz'ın yaptığı hoş değildi. "Ayaz." diyerek uyardığında Ayaz onu dikkate almadı, yumruk yaptığı elini başına yaslayıp abi demediği abisine sessizce bakmaya devam etti.

"Bir şey yapmıyordum." dedi Arda Ayaz'ın sorusunu yanıtsız bıraktığını fark edince. Ayaz kaşlarını kaldırdı, inanmamıştı. Arda'nın önüne simetrik bir şekilde dizilen kitaplara baktı. Kapaklarından ve yapılarından anladığı kadarıyla çocuk kitaplarıydı, Minel'e almış olmalıydı.

Sürekli uğraştığı kuzenini herkesten iyi tanıyordu. "Keşke ben de kitap alsaydım ya..." diye hayıflandı Arda'yı kıskanıyormuş gibi. Oysa aldığı hediyeden memnundu.

Arda kaşlarını kaldırdı. "İyi bir hediye olacacağını mı düşünüyorsun?"

Ayaz burnunu çekti. "Tabii lan." dedi annesinin hiç tasvip etmeyeceği bir tavırla. "Ben seni on bir saatte doğurdum, ne bu lanlu lunlu tavırlar?" diye kızardı bu odada olsaydı.

"Hem hiç masal kitabı yoktu, şimdi ilk masal kitaplarını senin aldığını hatırlayacak hep. Nasıl benim aklıma gelmedi bu fikir lan?"

Arda Ayaz'ın dedikleriyle mutlu oldu. İçi rahatlarken derin bir nefes aldı. Kendi kendine konuştu. "Hem katlamalalı kitaplar da var, oluşan figürleri seveceğine eminim.."

Ayaz bu değişimi fark etti, abisini yeterince rahatlatmıştı, kitap alma fikrini övmeyi bıraktı. Zaten daha diyecek bir şey de bulamazdı.

"Babam aradı. İki hafta yanıma gel, diyor."

Annesine bahsetmemişti Yeni Zelanda'da yaşayan babasıyla yaptığı bu konuşmadan. Gidecekse bile önceden söyleyip annesinin aklını bununla meşgul etmek istemiyordu.

"Gidecek misin?"

Arda'nın sorusuna omuz silkti. "Bilmiyorum. Değişiklik güzel olabilir ama burada da daha çok eğleniyorum. Zaten ne yapacağım lan onunla?" Gözleri tavandaydı, hızla konuşmaya devam etti. "Görüşmeyeli kaç sene olmuş, aydan aya konuşuyoruz, şimdi beni hiç sevmeyeceğim ortamlara sokacak, arkadaşlarının çocuklarıyla tanıştıracak." Yüzünü buruşturdu. "Hiç sevmiyorum arkadaşlarını, çocuklarını da kesin sevmem."

          

"Ön yargılı davranmamalısın." dedi Arda. "Belki de çok seveceğin insanlar da vardır."

Ayaz Arda'nın neyi kastettiğini bildiği halde onu zor duruma sokmak istediği için "Gitmemi istiyorsun yani?" diye sordu ciddi ciddi. "Öyle olsun, tamam."

"Hayır." diye itiraz etti Arda. Hissettiği telaşla kızardı. "Kötü yönde anlaşılacak şeyler söylemek niyetinde değildim, Ayaz. Sana farklı bir boyut kazandırmak istiyordum. Yalnızca bu."

"Peki, peki." dedi Ayaz umursamazca. Arda'nın komodinindeki abajuru kurcalamak için o tarafa uzanmıştı ki Nida yengesi, dayısı ve Arda'nın bir arada olduğu fotoğrafı görmesiyle duraksadı. O tarafa uzattığı elini hemen indirdi. Fotoğraf çerçevesine istemeden zarar vermekten korkmuştu. Pek hatırlamasa da Nida yengesinin çok iyi bir insan olduğundan, hem dayısının hem de Arda'nın onu çok özlediğinden haberdardı.

"Arda, gelebilir miyiz?"

Kuzey'in sesini duyduğunda Arda hafifçe sesini yükseltti. "Tabii ki Kuzey abi, lütfen buyur." Kuzey kapıyı yavaşça araladı, sakin bir şekilde gülümseyerek içeri girecekti ki arkasında duran Doruk kapıya tekme attı. "Biz geldik guys!"

Ayaz iki kardeşin zıtlığını ve Doruk'un bağırışıyla irkilen Arda'yı sırıtarak izledi. Bu ailenin gürültüsü onu eğlendiriyordu.

"Bizsiz mi konuşuyordunuz, he?" dedi Doruk ve yaşına aldırmadan Ayaz'ın yanağından makas aldı. "Ayıp ediyorsunuz bu arada, neyse, neyse, büyüklük bende kalsın."

Yatakta oturulmasından haz etmeyen Arda'nın odasına baskın yapan aile üyelerinin oturabilmesi amacıyla alınan oturma takımının bir koltuğuna oturdu. "Eee?" diye sordu enerjisinden zerre bir şey kaybetmeden. "Ne konuşuyordunuz?"

Kuzey Doruk'un yanına oturdu, kuzenlerinin vereceği cevabı yerinde duramayan kardeşinin aksine sakince bekledi.

"Ya abi..." dedi Ayaz konunun açılmasıyla. Sıkıntılı bir nefes verdi. Doruk'un neşeli, umursamaz hali kayboldu. Kaşları çatılırken yerinde dikleşti. Kuzey'se çoktan Ayaz'ın beden dilini incelemeye başlamıştı. İlgilerinin Minel'e kaymış olması Ayaz'ı daha az sevdikleri anlamına gelmiyordu, bir sıkıntısı olmasına tahammül edemezlerdi.

"Babam aradı bugün, yanıma gel falan dedi işte. Onun yanına gidesim hiç yok ama Yeni Zelanda da sarar gibi geldi, değişiklik olur falan. Onu düşünüyordum." Sustu ama aklına gelen detayla hızlıca tekrar konuştu. "Annemin haberi yok."

"Ne yapacaksın onun yanında?" dedi Doruk Ayaz'ın derdi düşündüğü gibi bir şey çıkmayınca. "Halamın eksi diye demiyorum, çok sevimsiz bir adam. Baban olduğunu biliyorum ama alınma, gerçekler."

Ayaz güldü. "Yok abi, alınmıyorum, haklısın."

Suat Şahin -Ayaz'ın babası- ve Hale üniversitede tanışmışlardı. Hale duygularını uçlarda yaşayan bir insan olarak delilercesine aşık olmuştu Suat'a. Bu yüzdendi üniversite biter bitmez evlenmesi, bir sene sonra da Ayaz'ı doğurması. Aşkın sarhoşluğuyla sevdiği adamla her zaman, her şeyin mükemmel olacağını düşünmüştü.

Suat orta halli bir aileden geliyordu, iyi kazandıran bir mesleği olsa da Hale'nin kazandığıyla asla yarışamazdı. Bu da onda kötü bir his uyandırmıştı, arkadaşlarının yaptığı "iç güveysi" veya "para avcısı" imalarına katlanmak zorunda kalmıştı hep. İlk başta bunları aşabileceğini düşünse de olmadı, bu sorunları Hale'ye yansıtmaya başladı.

Ele avuca sığmayan, neşesini çılgınlığından alan Hale'yi kısıtlamaya çalışmıştı. Onun başarısına mutlu olmak bir yana, geliştirdiği aşağılık kompleksinin etkisiyle yoluna taş koymak için elinden geleni yapmıştı. Hale başta hem zayıflasa dahi süren aşkından hem de Ayaz'ın varlığından dolayı çözüm bulmaya çalışmıştı bunlara, ümidini kesinceyse hemen boşanma davası açmıştı.

MİNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin