Arkamdan gelenlerle beraber herkes şatoya girince devasa kapılar kapatıldı, içerisinde dışarısı gibi ürkütücü ve kasvetliydi.
'Unutmayın hepiniz bu saraya kralınıza hizmet etmek için atandınız, şimdi, hepinizi sarayın farklı yerlerine göndereceğiz ve kesinlikle kendi görevlerinizin dışına çıkmayacaksınız.' kadın, başka bir çalışan tarafından getirilen dosyayı açmış ve teker teker herkesin görevlendirildiği bölüme atamıştı, sıra bana geldiğinde ise.
' Sen sarayın mahzeninde çalışacaksın.' ne! mahzen mi, cidden de şansıma tüküreyim, kralın o kadar ayağına gelmişken şatonun en ücra yerine gönderiliyordum.
Ben içimden hayıflanırken kadının yanına şık giyimli bir adam gelmiş ve kadının kulağına bir şeyler fısıldamıştı, normalde olsa ne konuştuklarını net bir şekilde anlardım ama bu kalede anlamak imkansızdı, kalenin içindeki kara büyü oldukça güçlüydü, ne bir çalışan, ne de bir yabancı burada güçlerini kullanamazdı.
Kadın bir süre daha dışarda yetmezmiş gibi beni bir kez daha süzmüş ardından ise yanındaki adamı onaylayarak tekrardan bana dönmüştü.
'Jung Woo, seni kralın baş hizmetçisi olarak göreve atıyorum.' kadının dedikleriyle bir kaç saniyeliğine duraksamış sonra aklıma gelenle hemen önünde eğilmiştim, çok fazla dikkat çekmemem gerekiyordu.
'Teşekkürler efendim.'
'Benimle gel ilk önce sana odanı göstereyim sonrada şu üstündekileri değiştiririz.'
Kadının dedikleriyle beraber peşine takılmış ve soğuk koridorlarda hızlıca ilerleyerek kocaman devasa bir kapının önünde durmuştuk.
'Burası kralımızın odası ve senin odanda hemen yandaki oda.'
Harika, tek kelimeyle harika, hem ilk günden kralın odasını öğrenmiş bununla da kalmayıp baş hizmetçisi olmuştum.
'Bugünden işe başlıyorsun, mesain her gün saat sabah beşte başlıyor sakın bir dakika bile geç kalkayım deme, kral ne zaman kalkarsa senin ondan önce kalkmam gerekir, al buda odanın anahtarı.'
Kadının uzattığı anahtarı alıp odama doğru ilerledim, içeri girdiğimdeyse oldukça şaşırmıştım çünkü bir hizmetçiye göre oldukça iyi bir odaydı.
'Kral saat 9 da ava çıkıyor ve öğlene doğru geliyor, birkaç saate burada olacak bu yüzden hızlıca üstünü giyin, kiyafetlerin dolabın içinde.'
'Tabi efendim.'
'Ve ayrıca adım Chun, bana Bayan Chun diye seslen, kral kendisinden başka kimseye efendi denilmesinden hoşlanmaz.'
'Tabi bayan Chun.' sanki ben çok hevesliyim sana öyle seslenmeye.
'Güzel, ben şimdi gidiyorum sen ne yapman gerektiğini zaten biliyorsun, buraya gelmeden önce her şey sizlere anlatıldı."
Konuşmama fırsat vermeden dönüp giden kadına arkadan bi tane geçirmemek için kendimi zor tutuyordum, sakin olmam gerekiyordu.
Odama girip kapıyı kapattım ve direkt dolaba doğru yöneldim içinde sadece bir tane üniforma ve bir tane siyah sade pijama takımı vardı, onun dışında ise bomboştu, büyük ihtimal bu kıyafetlerin ölçüsü buraya gelinmedin önce alınmıştı, tek çarem bana olmasını ümit etmekti.
Elime çalışanlar için olan üniformayı aldım, kralın hizmetçisi olduğum için kıyafetim diğerlerine göre biraz daha farklıydı, askıdan çıkartıp kıyafetleri teker teker giymeye başladım, ya bugün şanslı günümdeydim, ya da babam her şeyi ayarlamıştı, kıyafetler sanki benim için dikilmiş gibi üstüme tam oturmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Springs Of Hell
FanfictionMoledro Krallığında şeytanların daha üst tutulmasıyla vampir Jungkook bu işe bir son vermek ve annesinin intikamını almak ister, ancak işler hiçte planladığı gibi ilerlemez.