25. Bölüm "Emare"

127 15 53
                                    

Bu bölümde yetişkin şeyler vardır. Rahatsız olacakların okumaması tavsiye edilir.

"Birge Hanım," Dedi profesör sert bir sesle. "Burada olduğunuza emin misiniz?"

Elimde ki kalemi serbest bırakarak yavaşça profesöre baktım. Benimle ilgili bir problemi vardı adamın. Yoksa beni neden en ufak hatamda rencide etsindi ki? Ki dersliğin çoğu uyuyordu.

Nasıl geliyorlarsa, öyle git. Kimseye tolerans tanıma.

Leyla'nın sesi kulaklarımda çınlarken profesörün yaşlı suratına dik dik bakmaya devam ettim. Hadi ama, daha ilk yılımdan aramı kötü tutmak istemiyordum. Ama adam bunun için yoğun çaba harcıyordu.

"Beni görebildiğinize göre?" Dedim tek kaşımı kaldırarak.

Marjona yanımda kıpırdandı. Hocaya böyle bir şey demeyeceğimi o da biliyordu. Ama beni rencide etmek dışında bir kaka bildiği yoktu adamın. Yürürken bile aksıyordu, adamın bir ayağa çukurdayken nasıl böyle ders işlemesine izin veriyorlardı ki?

"Aklınızdan ve bilincinizden bahsediyorum, onlar burada mı? Benim en nihayetinde şüphelerim olduğunu saklayamam."

Yanaklarımın yandığını hissettim. Lanet adam. Çoğu kişinin bakışı bana döndüğünde derin bir nefes aldım. Pekâlâ, beni buna mecbur bırakan oydu.

"Peki ya siz efendim, asla duyamadığım sesiniz ve duymayan kulaklarınız burada mı? Benim en nihayetinde şüphelerim olduğunu saklayamam."

Yanımdan bir dakika ayrılmayan Bertuğ bile uykusundan uyanarak bana antenlerim varmış gibi baktı. Serserinin tekiydi, laftan zerre anladığı yoktu. Ama ona da alışmıştım. Eskisi kadar rahatsız etmiyordu. Hem bana açığımı kapatmak için ders anlatırken onunla konuşmamak garip kaçardı. Her ne kadar ben nefes alsam dahi bana yavşasa bile.

"Kızıl," Dedi uykulu bir sesle. "Her öğünü neredeyse dibimdeyken yiyorsun, ben görmeden yürek yemiş olma ihtimalin yok değil mi?"

"Sana hayatımda ilk defa hak veriyorum Oppa," Dedi Marjona hayretle bana bakarak. "Bu kız böyle değildi."

Bertuğ tıpkı Korelilere benzediği için -aslında annesi Rusmuş- ona Oppa diyordu. Abi ve havalı erkek anlamına geliyormuş. Ama Marjona'nın bunu 'abi' demek amaçlı demediğine emindim. Çünkü ikiside birbirinden nefret ediyordu. Sebebi ise bendim. Marjona, Bertuğ bana 'Kızıl' dediği için onun taşaklarına güzel bir tekme atmıştı. Bertuğ ise onun onun saçını yolup inadına bana Kızıl demeye devam etmişti.

Profesörün yanakları kızarırken eli ihtiyatla gözlerine ve kulaklarına gitti. Adamın sesini gerçekten duyamıyordum.

"Bana Oppa deme," Bertuğ ters bir şekilde Marjona'ya baktı. "Sen hayatımda gördüğüm en gıcık kızsın."

Marjona'da tıpkı benim gibi bir kızdı, genellikle çekingen ama damarına basıldığı zaman pençelerini çıkarmaktan kaçınmıyordu. Masanın üzerinden sütümü alarak koca bir yudum aldım. Bunların kavgaları çok güzel oluyordu.

"Çükünü mü tekmeleme mi istiyorsun Oppa? Ya da seni boğmamı mı? Bak, senin çükünü tekmelemeyi daha çok seviyorum. Çünkü gelecekti ki lanet sülükleri, durmak bilmeyen yavşakları kaderi sizinle uğraşmaktan kararmış dünyamızdan kurtarıyorum!"

Normalde tatlı olan aksanı şimdi bir seri katilden çıkıyormuş gibi geliyordu.

"O halde senin bir çükün olmadığına sevin, çünkü bende seninkini tekmeleyip, gelecekti bağırtlak ve çük tekmeleyip insan neslini yok edecek varlıklardan arındırabilirdim!"

          

Tam ikiside saç başa girişecekti ki profesörün yaşlı sesi derslikte yankılandı. Anlaşılan kulakları bu ikisinin sesini duyacak kadar yozlaşmamıştı.

"Bertuğ Soykan, Marjona," Onun soyadını diyemediği için es geçti. "Birge Yağız Yaman. Derhal dersliğimden çıkın! Terbiyesizler! Yarın müdürle konuşup iyi bir ceza almanızı sağlayacağım!"

Üçümüzde derslikten çıktığımızda derin bir nefes aldım. Çok bunalmıştım zaten. İyi de olmuştu. Bertuğ gizliden gizliye Marjona'nın saçını çekerken eline vurdum. Aptal herif, bizi biraz rahat bıraksa ölür müydü? Onun yüzünden başımıza gelmedik şey kalmıyordu.

"Git artık."

Omzunu duvara yasladı. "Sana bir kahve ısmarlayayım Kızıl."

Gözlerimi devirdim. "Eve gideceğim."

Marjona homurdanarak bana 'Kızıl' dediği için ona kızarken kolunu tutarak ona engel oldum. Daha fazla bir 'Kızıl' davasından ceza almalarına gerek yoktu.

"Ben bırakayım eve?"

"Beni kapıda bekleyen biri var zaten, sen kendi işine bak." Marjona'ya döndüm. "Bana aldığın notları atarsın, değil mi? Kalan dersleri asacağım."

Başını güven veren bir ifadeyle salladı. "Elbette. Sen merak etme Kızıl."

Şu Kızıl mevsuna bir ara el atsam iyu olurdu. Benim yüzümden her hangi bir arbedeye gerek yoktu.

"E peki ben ne zaman ders çalıştıracağım sana Kızıl?" Bertuğ halen ısrarla tepemde dikilirken düşündüm. "Sonuçta müdüre bir söz verdim. Tutmazsam ayıp olur. Yarın, cumartesi nasıl?"

Müdürü çok da sallıyordu ya başıma benim. Ama eksiklerimi kapatmam gerekiyordu. Üç ayım yoktu ve eksiklerimi kapatmam oldukça zor olacaktı. O yüzden ne kadar erken başlarsam benim için o kadar iyi olurdu.

"Cumartesi olmaz, pazar. Bizim eve gelirsin."

"Sizin ev mi? O bunak kocan beni vursun diye mi? Sana yavşarken özgür bir ortamda olmayı talep ediyorum."

"Evliyim ben," Dedim nonilyonuncu kez bıkkın bir sesle. "Ve hayır, kocam silahını pek kullanmaz."

Ben demiştim der gibi bana baktı. "Yaşlılıktandır o."

"Kazıklamayı daha çok seviyor. Bir keredinde kazığın insanın iç organını parçalayarak ilerken verdiği zevki anlatıyordu."

Ona yaşlı diyip durması eskisi kadar sinirimi bozmuyordu. Zaten yarına büyük bir problem vardı. Yarın Arsızın doğum günüydü. Bir haftadır bunu hatırlatıp duruyor, hediye listelerini bize veriyordu. Benden istediği şeyi görünce bir garip oldum desem yeridir.

Eğer hayatının sonuna kadar o seksi kıçlı kocanla sana musallat olmamı istemiyorsan bu muhteşem varlığın doğum gününde aşağıda ki listeyi saygı değer varlığıma armağan en et.

~Allah'ın boş gününde özene bezene yaratığı kulu, kıçıyla uluslararsı yarışmada ülkemizi birinciliği taşıyan, her hareketinden zerafet taşan, biricik, harika, mükemmel, çekici, seksi ve ultra max yakışıklı olan Keskin'den...~

Liste

1) Üç kutu -100'lü olsun- vişne aromalı prezervatif. (Göz devirme, çok pahalı bunlar. Hem kadınlar bu aromaya bayılıyor.)

2) İki tane pembe tıkaçlardan. (Büyük olsun, benim Küçük Arsız kadar.)

3) Kırbaç istiyorum! (Bunu da pembe al, varsa ponny desenli. Ah ahhh, Mia ve Ben neden bitti ki?)

GÜL KOKAN BARUTWhere stories live. Discover now