sechzehn

434 41 38
                                    


Kerem telefonunu cebine tıkıştırıp, sabah Barış ile yaptığı -daha çok Barış'ın reels izleyip oturmasından dolayı tüm işin Kerem'e kaldığı- limonatayı büyükçe temiz bir şişeye doldurduktan sonra geniş koridorlarda Altay'ın odasına doğru ilerlemeye devam etti. Futbolcuların fotoğraflarının asılı olduğu kapıları tek tek geçerken Altay'ın kapısın önünde durdu ve derin bir nefes aldı.

Kimse Kerem'i Altay'ın gördüğü gibi görmemişti, onunla biraz daha konuşmak istiyordu. Altay Kerem'i anlamıştı. Anlıyordu.

Gözlerini açıp kafasını iki yana salladı. Belki düşünceleri dağılır diye. Biraz işe yaramıştı. Kim olduğumu hatırladı Kerem.

Tepeden tırnağa kırgın ve duygusaldı șu sıralar. Ne zaman değişmeye başlasa, kendi içine çekiliyordu. Bazı şeyler bazen anlatılamazdı. Fakat Altay fark etmişti bunu. Kerem'i yalnız bırakmak istemiyordu düşünceleri ile. Deli zannederdi Kerem'i, delirmenin eşiğine gelmeyen.
Belli duyguları kaybettiğini o kadar net hissediyordu ki, önce bir boşvermişlik oluyor, o olmadan da yapar zannediyordu. Haritasız ve dümensiz kalmış gibi. Gideceği limanı olmayan bir gemi gibiydi.. Kendini akıntıya bırakıp sürüklenmek, hareket etmek, hayatta kalmak demekti ki
içini acıtan şey de buydu; yaşamak. Ancak Altay ona bir el uzatmıştı. Kerem dinlenirken dümeni ve rotayı Altay halledebilirdi. Kerem Altay'ın dümeni eline aldığın hayal etti. Nefes aldığını ve yaşadığını...

O sırada kapı açıldı. Altay ıslak saçlarının arasından kızarmış gözleriyle Kerem'i süzdü.

"Kapıyı çalmayı unuttun mu?"

Kerem güldü. Düşünürken kapıyı çalmayı unutmuştu gerçekten de.

"Hadi gel içeri" dedi Altay kapıyı iyice açıp geriye çekilerek.

Kerem önce bir şey diyecek gibi ağzını açtı. Sonra kapadı ve Altay'ı süzdü, dudaklarını birbirine bastırdı. Altay karşısında belindeki havlusu ile duruyordu. Duştan yeni çıkmış olduğu için su damlaları saçlarından beyaz omuzlarına düşüyor, oradan da biçimli vücudunun kıvrımlarında kayarak havluya kadar akıyorlardı. Boyu uzun olduğundan su damlaları uzun sürede aşağı iniyor ve yutkunmaya zorlayacak bir görüntü ortaya çıkarıyotdu.Kerem karşısında ki uzun adama daha fazla bakmak istemedi ve gülümseyerek içeri girdi.

"Hava esiyor, fazla ıslak durma" dedi kendi kaldığı oda ile aynı dizayn edilmiş odada yürüyerek koltuğa yerleşirken. Elindeki şişeyi de önündeki sehpaya bıraktı.

"Vaay beni düşünüyorsunuz he Kerem Bey." Altay Kerem'e doğru yürürken konuştu. Aynı zamanda şişeye bakıp gülümsedi.

"Tabii ki, takım arkadaşlarımı önemsiyorum Altay Bey." Kerem gözlerini kaçırıyor ve Altay'ın vücuduna bakmamaya çalışıyordu hala. Çünkü vücudu garip bir şekilde titriyor gibi hissediyordu Kerem, tüyleri diken diken olmuştu. Adlandırmak istemediği, zaten de adlandıramadığı bir tepki veriyordu vücudu.

"Bende bana özel sanmıştım." Dedi bu sefer Kerem'in tam önünde durup hafifçe eğilirken. Kerem için kaçınılmaz olmuştu artık önündeki beyaz teni görmek. Altay'ın gölgesi üzerine düşmüştü. Büyük bedeni onu koltukta kıstırmışı. Sular kaslarından aşağı doğru akarken tamamen karşısındaydı. Kolları da Kerem'in iki yanında. Duş jelinin temiz kokusuyla birlikte Kerem yutkundu. Altay ise hiçbir şey yapmıyormuş gibi Kerem'in arkasında olan, koltuğun tepesindeki, tişörtünü aldı. Altay eğildiği sırada yüzüne birkaç damla su düşmüştü üstelik. Tişörtünü açıp üstüne geçirirken geri çekildi Altay'da. Kerem ise zoraki bir gülümsemeyle Altay'a baktı.

Bulutların Üstünde !¡ AlkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin