IV

329 45 16
                                    


"...Sonra beni evden attı, ruh hastası!" Yumurtaları tavaya kırıp Ferdi'ye dönmüştü. Birlikte kahvaltı hazırlıyorlardı, uzun süre sonra onlarla kahvaltı yapacağı için kendini bir anlığına tuhaf hissetti kumral oğlan. "Sen sofrayı kur, pişmek üzere." demişti. Ferdi kendi kendine söyleniyor ama denileni de yapıyordu. Bardakların olduğu dolaba yönelmiş ama açmasıyla karşısında koca bir boşluk bulmuştu Ferdi, ardından bulaşık makinesinin kapağını açtı. "Bulaşık makinesini açmayı unutmuşsun geri zekalı, mecbur elimde yıkayacağım bardakları."

"Zahmet olacak." diyerek göz devirmişti Kenan. Barış ise yerinde kıpırdanıp duruyor, tekrardan uyuyabilmek için savaş veriyordu adeta. Ama nafileydi. Günlerdir yerde uyumaktan her yeri sızlıyordu, ağrıdan ve diğer ikilinin yaptığı gürültüden tüm uykusu kaçmıştı. Huysuz bir şekilde gözlerini aralayıp yerinde doğruldu. "Biraz daha sessiz olsanız ölürsünüz dimi!" Kendine gelmek için gerinmiş, gözlerini ovalamıştı yavaşça. Uzunca bir esneyişin ardından da ayaklanıp diğerlerinin yanına hazırlamış oldukları kahvaltı için masaya oturmuştu.

"Gürültünüzden başım gitti, bu saatte bu kadar önemli ne olabilir oğlum?" diye söylenmişti Barış. İkiliye birer bakış attığında söyledikleriyle Kenan'ın gözlerinin alevlendiğini görmüştü. "Dur sana da anlatayım," diyerek söze başladı kumral oğlan. Sıkıntılı bir şekilde nefes verdi. "Bartu'yu hatırlıyorsun değil mi? Ben birkaç gündür bunun evinden çıkmıyordum neredeyse, biliyorsun."

"Bartu hangisiydi ya? Esmer olan mı?"

"Evet, bölme lafımı. Neyse işte dün de oturuyoruz, birden telefonunu önüme koyup 'Bu ne?' diye sordu bana. Çocukluk arkadaşımın fotoğrafını beğenmişim, ekran görüntüsü alıp önüme koymuş manyak. Birdenbire bağırmaya başladı bana, başkası da mı var falan diye ben ne yapacağımı şaşırdım. Hayır falan diyorum ama asla inanmıyor sonra işte bir baktım kapının önündeyim. Bütün sülaleme sövdü şerefsiz, kendimi açıklamama bile izin vermedi ya."

Dediklerine ikisi de gülmüştü. "Bu kaçıncı kavganız, vazgeç şu çocuktan artık." demişti Ferdi. Haklıydı da. Sürekli kavga edip tekrar barışıyorlardı ama Kenan Bartu'yu gerçekten beğendiği için peşini bırakmaya niyeti yoktu. "İki güne barışırsınız, boş ver." diye eklemişti Barış.

"Bir koltuk daha mı alsak ya?" demişti Kenan. "Paran varsa al amına koyayım, durduran mı var seni?" diyerek göz devirmişti Barış. "Kenan artık ben yatacağım koltukta bu arada haberin olsun. Mahvoldu her yerim ya." diye de söylenmişti çatalını salatalıklardan birine batırırken.

"Hop, dur bakalım. Kenan'dan sonra benim sıram lan. Sana n'oluyor?" Barış'ın Kenan'a attığı delici bakışlar konuşan Ferdi'ye yönelmişti şimdi de.

"Ferdi sabah sabah siktirtme belanı, sinirlerim bozuk zaten senden çıkarırım."

"Sıkıyorsa sik ulan, hiçbir şey yapamazsın. Ben yatacağım, bir tek beli kırılan sen değilsin." diyerek kendini savunmuştu Ferdi.

"Üçümüz koltuğa sığamaz mıyız ya?" demişti Kenan birbirine girmek için fırsat kollayan ikiliye bakarak.

"Bazen beynin olduğundan cidden şüphe ediyorum Kenan. Sadece şu an için değil, genel." demişti Ferdi kaşlarını çatarak. "Diyene bak," diye mızmızlanmıştı kumral oğlan. "Daha doğru düzgün salata bile doğrayamayorsun. Bu ne?" diyerek çatalına batırmış olduğu garip şekilli salatalığı göstermişti.

"Gayet güzel, laf yapma. Beğenmiyorsan kendin doğrasaydın ya."

"Bir gün bizden gizli mutfağa girip de evi başımıza yıkacaksın diye korkuyorum Ferdi." demişti Barış gülerek.  Ferdi ağzını açacaktı ki çalan telefonla tüm dikkatler oraya yönelmişti. Arayan Arda'ydı.

brooklyn baby, barsemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin