7

1.2K 168 87
                                    

altay abinin yazdığını gördükten sonra zafer gülümsememi yüzüme takıp kantine doğru ilerledim. yanına gitmeden önce karnımı doyurmam lazımdı çünkü yine kargalar bokunu yemeden onu görmek istemiyordum. 

"günaydın hasan abi."

kantinci hasan abiyle aramızda farklı bir bağ vardı hissediyordum bu dört yıl boyunca babam gibi gördüğüm tek insan olabilirdi. karşımdaki adam bana samimi bir şekilde gülümsedi.

"günaydın evlat, uzun zamandır görmüyordum seni özlettin kendini."

kollarımı kantin camına yaslayıp rahat bir pozisyona geçtim gülünce kısılan gözlerimden karşımdaki adamı zar zor görsem de konuşmaya devam ettim.

"yok be hasan abi. evden yemek getiriyordum o yüzden uğramadım pek bu kadar özleyeceğini bilseydim her gün gelir kantindeki masalarda yerdim aşk olsun."

bir baba edasıyla omzuma iki kere pat patladı.

"kerata nasıl da güzel konuşuyorsun ne çabuk büyüdünüz hiç anlayamıyorum ki. bak sabah sabah duygulandırdın beni evlat. hadi ne istiyorsan söyle de dersine geç kalma."

evlat, kelimesini duymayalı neredeyse yıllar oluyordu. annem ve babamdan ayrı yaşıyordum tabi ki görüşüyorduk ama hiçbir zaman aramızda gerçek aile bağı olduğunu hissetmemiştim. liseye başlayınca evimize uzak olduğu için bana ev tuttular ve artık tek yaşamaya başladım, hoş bu durumdan oldukça memnumdum ama insan bazen de evinde sıcak yemekler pişsin istiyordu. beni sevdiklerini söylüyorlardı ama hissedilmeyen sevgi, sevgi değildi zorunluluktu. her ay paramı gönderiyorlardı o yüzden rahattım ama birkaç sene sonra tamamen kendi paramı kazanmaya başlayınca artık para da göndermelerini istemeyecektim. 

"hasan abi ben bir tane karışık tost bir tane de kaşarlı tost alabilir miyim? iki tane de meyve suyu olsun."

"hay hay efendim, sen masaya geç hazır olunca çağırırım seni."

"teşekkür ederim abi."

parasını ödeyip boş olan masanın birine geçtim, bu saatlerde kantinde in cin top oynuyordu zaten. bertuğ elindeki simidi kemirerek kantinden içeri girdi beni görünce salak gibi gülümseyip bana doğru yürümeye başladı. karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu elindeki simidi çekip kenara koydum.

"ulan gevşek herif dedim ya sana tost ısmarlıyorum diye ne diye gittin simit aldın?"

simide bakıp tekrar gülmeye başladı ağır hastaydı bu çocuk gerçekten deliydi.

"ya oğlum yok kendime almadım. yoldayken kenan aradı kahvaltı yapmamış simit al gelince parasını veririm dedi bende aldım simidi."

koyduğu simidi elime aldım simitten geriye sadece bir parça bir şey kalmıştı.

"mal eşek çocuk sana bana simit al demiş sen niye çocuğun simidini yiyorsun? iflah olmaz bir götsün kardeşim."

"kardeşim bana aldığın simidi yeme falan demedi benim de karnım açtı allah allah bir şey olmaz kenan bununla doyar. hem bak para da almayacağım bugün benden."

"kafanı sikiyim senin."

hasan abinin bana seslenmesiyle kalkıp tostları ve içeceklerimizi almaya gittim. o sırada kantinden içeri kenan ve kocam girdi. kocamın bu saatte okulda ne işi vardı bugün programı geçti diye hatırlıyorum. o günden sonra onu ilk görüşüm olduğu için biraz tutumundan çekiniyordum ama yine de selamlaşmazsam da ayıp olurdu. kenan'a baş selamı verip bizim masayı işaret ettim o da anlayıp o tarafa doğru yöneldi. bakışlarımı barışıma çevirdim onun zaten bana baktığını fark edince kafamı eğip selam verdim.

kalbimden tenime | semih kılıçsoy & barış a. yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin