Bana aitsin°3

46 10 24
                                    

-Min yoongi'nin ağzından-

"Seni istiyorum Min yoongi."
Karşımdaki cüsseli adamın söylediği şeyler ile gözlerim şokla açılmıştı.

"Ne!!" Sesim şaşkınlıktan ve duyduğum şeylerden dolayı yüksek çıkmıştı.

Bu adam ne saçmalıyordu böyle?

Beni sıkı sıkıya tutan adamların tutuşlarından kurtulmak için debelenmeye başladım.

Çenemi tutup beni kendine bakmaya zorlayan elle kala kalmıştım.

"Kendini bu şekilde yıpratma Min, kaçamayacağını hepimiz biliyoruz." Kafamı tutuşundan kurtulmak için sertçe geriye çektim ama bu tutuşunu daha da sıkılaştırmasına sebep olmuştu.

Sinirle solayarak sıktığı çenemi sertçe bırakmıştı.

"Onu odaya götürün." Kulaklarıma ilişen seylerle götürmemeleri için daha fazla debelenmeye başladım ama nafile bu koca adamların tutuşundan asla kurtulamayacaktım.

Adamları lafını ikiletmeden ben kollarının arasındayken hızla beni sürüklemeye başlamışlardı.

Beni evin içine sürükledilerinde bakışlarım bu görkemli malikânede gezindi.

Bu adam fazlasıyla zengindi.

Uzun merdivenleri tek tek çıkmaya başlamıştık. İkinci kata geldiğimizde girişteki siyah kapılı odayı açarak beni içeriye iterek arkamı dönemeden kapıyı kapatmışlardı.

Kapının kilit sesi odada yankılanınca, çaresizce kocaman odaya göz atmaya başladım.

Odanın ortasında kocaman çift kişilik siyah nevresimli bir yatak, çaprazında siyah giysi dolapları ve karşında siyah kanepe vardı. Kanepe'nin yanında küçük bir kitaplık da bulunuyordu.

Her şey siyah rengindeydi. Odada ki süsler bile siyahtan ibaretti.

Ayakta boş boş durmak yerine kitaplığa yaklaşarak, incelemeye başladım.

Dünya klasikleri ve birçok şairin şiir kitapları vardı. Bu adam çok klişeydi.
Daha fantastik kitaplar okuyabilirdi, mesela harry potter falan.

Bütün dikkatimi kitaplara vermişken kapının kilidinin açılması ile gözlerimi kapıya diktim.

Gelen evin çalışanıydı. Elinde ki yemek tabağını yatağın sağ köşesindeki sehpaya indirip bana doğru adımladı.

"Bay Jung yemeniz için bunları gönderdi." Yüzünde ki kare gülüşüyle bana bakarak konuştu.

Kaşlarımı çatarak sehpanın üstündeki yemeğe baktım.

"Yemek istemiyorum." Çattığım kaşlarımla ona doğru baktım.

"Yemek zorundasınız. Ah bu arada ben Taehyung, memnun oldum." Gülümseyerek uzattığı eline baktım, tutmuyacağımı anlamış olacak ki elini indirdi. Konuşmamı beklemeden arkasını dönerek kapıya yöneldi ve çıktı.
Kapının kilitlenme sesiyle bakışlarımı getirdiği yemeğe çevirdim.

Sebebini bilmediğim bir şekilde bu eve getirilmiştim, peki neden? Neden ben?

Getirilen yemeğe son kez bakarak yatağa oturdum ve sırt üstü kendimk yatağa bıraktım. O adamın beni neden bu eve getiridhini ve neden şuan bu odada kilitli olduğumu öğrenmeden ağzıma hiçbir şey sürmeyecektim.

---

Bu odada kilitli kalmamın üzerinden saatler geçmişti, en son gördüğüm kişi Taehyung'du. Onun gitmesinin ardından kimse uğramamıştı. Sıkıntıdan yattığım yatağın üzerinde debeleniyordum.

Taehyung'un sehpaya bıraktığı yemek tabağı hala duruyordu. Bir yanım yemem için beni zorlarken diğer yanım yememek için istikrarını koruyordu.

Hay , sikeyim ben nasıl bir bokun içine düşmüştüm??

Daha fazla yatakta tepinmek istemediğim için ayaklandım ve etrafa daha dikkatli bakarak pencere aramaya çalıştım. En azından dışarıyı görmek rahatlamama yardımcı olabilirdi.

Odada ki kocaman pencereyi fark ettikten sonra daha yakından bakmak için ilerledim.

Hava çoktan kararmıştı ve ben hala bu odada kilitliydim.

Pencereye yaklaştığımda demir korkuluklarla kaplı olduğunu fark ettim.
Kafamı bile çıkaramayacaktım yani.

Pencerenin önünde dikilirken kapının kilidinin açılmasıyla arkamı döndüm.
Bu o adamdı.

Sehpanın üzerindeki yemeğe bakarak kaşlarını çattı. Sert bakışlarını bana doğru çevirerek , bana doğru bir adım attı.

"Neden yemiyorsun?!" Tok sesiyle birden bağırınca olduğum yerde çivilenmiş gibi hissettim. Onun sesinin karşında resmen dilimi yutmuştum. Konuşmak istesem bile sanki bir şey buna engel oluyordu.

Cevaplamadığım sorusu karşında kaşlarını daha çok çattı ve bana daha çok yaklaştı, aramızda bir kaç santim vardı.

"Sana bir şey soruyorum çocuk?!" Çocuk mu? Kaşlarımı çatarak ona baktım.
Bir adım daha yaklaşarak çenemi sıkıca tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Ben çocuk değilim, 20 yaşındayım." Zorlukla söylediğim şeylerin ardından sırıttı.

"Çocuk olmadığının söylüyorsun ama davranışların aksini söylüyor Min." kaşlarımı çatarak baktım, ne yapmıştım ki?

"Sana yemen gerektiğini söylüyorsam yiyeceksin." Konuşurken dudaklarıma bakıyordu. Dudaklarımızın arasında sadece bir kaç santimlik bir mesafe vardı.

"İstemiyorum dedim." Yürek yemiştim sanırım. Nerden gelmişti bu cesaret birden?

"Sen bana aitsin Min, dediklerimi harfiyen yapacaksın. Yoksa olacaklardan sorumlu olmam. Anlıyor musun?"

Ne zamandan beri ona ait'tim? Kaşlarımı daha çok çattım.

Çenemi sertçe iterek serbest bıraktı. Öyle bir sıkmıştı ki hala parmaklarını çenemde hissediyordum. Bu adamın amacı neydi? Kesinlikle buradan kurtulmam gerekiyordu. Peki bunu nasıl yapacaktım..?

------

Okul yüzünden bölüm atamıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okul yüzünden bölüm atamıyorum.
İyi geceler.

dirty papers//sope//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin