Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmama...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
"Aşkta ölür, sadece gömülmez." -İzem Karasu.
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum!!! (Yorumlarınızı okurken cidden eğleniyorum ve mutlu oluyorum.)
İyi okumalar dilerim.
~~~
Vazgeçiş.
Ben içimdeki çocuktan vazgeçmiştim bir zamanlar. O çocuğu içimde bitirmiştim. Çünkü o çocuk içimde bir yerlerde canımı acıtıyordu, bu yüzden bitirmiştim onu.
Fakat o birinin gelişi ile yeniden doğmuştu.
Biri; Savaş Alp Alakurt.
İçimdeki çocuğu ortaya çıkartan kişi Savaş'tı. Benliğimi, beni, İzem'i ortaya çıkarmıştı.
Asil'in havlama sesini duyarken gözlerim aralandı. "Asil." diye mırıldandım. Oğlum, yatağıma uzanmıştı, boş olan kısma. Savaş'ın olması gereken ama olmadığı yere. "Baba nerede oğlum?" Üzerimde sadece bir tişört vardı. Gece su içmeye kalktığımda tişörtü üstüme geçirmiş ve Savaş'ın yanında uyumaya devam etmiştim. Dün yaşanan herşeyi hatırlıyordum, Savaş'la uyumadan önceki yakınlığımız konusunda da pişman değildim.
Dün gece Savaş'ın yattığı taraf boştu. Ayrıca bu sefer bir not veya bir çiçek buketi de yoktu.
Yataktan kalktığımda gözüme yerdeki kıyafetim çarptı. Dünkü elbisem yerde olduğu gibi duruyordu.
"Baba gitti mi Asil?" Odadan çıktığımda Asil peşimden geliyordu. "Savaş!" diye seslendim. Merdivenlerden inip salona girdiğimde salon boştu, mutfakta öyleydi.
Neredeydi bu adam?
Koltuğun üzerinde duran telefonumu aldım elime. Bir mesaj dahi yoktu.
Ağır ağır yutkundum. Kendimi hemen üzmeye gerek yoktu, acil bir işi çıkmış olabilirdi.
Yine de sana haber verebilirdi İzem.
Belki haber veremeyecek kadar önemli bir işi çıkmıştı. Albay çağırmıştı belki.
"Aradığınız kişiye şuanda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz..."
Koltuğa oturdum yavaşça. Başım ağrıyordu.
Siz: Savaş neredesin?
Siz: Aramama da cevap vermedin?
Mesajını attım hızla.
Neden değişik hissediyordum ki?
Ayaklarımı yere sürükleyerek odama geri çıktım. Hızla kısa bir duşa girdim. Daha sonra ise dişlerimi fırçalayıp saçlarımı kuruttum. Aklım hâlâ Savaş'taydı ama moralimi bozmamaya çalıştım.
Giysi dolabının önünde durdum. Siyah iç çamaşırlarımı giydikten sonra ayak bileğimin hizasında biten saten siyah eteğimi giydim. Diz kapağıma kadar gelen bir yırtmacı vardı eteğin, üzerime siyah bol bir kazak giyip topuklu ayakkabılarıma bakındım. Klasik siyah topuklu botlarımdan birini giyip makyaj masasına oturdum.
Bugün siyah giyinmiştim tamamen.
Günlük sade makyajımı yapıp, saçlarımı taradım. Birkaç fıs parfüm sıkıp ayağa kalktım.
Beraber evden çıkıp arabama ilerledik. Asil arabaya bindikten sonra bende bindim arabaya.
Yolda giderken aklımda Savaş vardı. Mesaj dahi atmamıştı, ne olursa olsun haber verebilirdi. Not bırakabilirdi, beni uyandırıp gidebilirdi.
Annemlerin evinin önünde durup Asil'i indirdim arabadan. Zile bastığım an kapıyı annem açtı. Üzerinde kırmızı saten geceliği, elinde favori kupasının içindeki kahvesi vardı.