Rohad'dan
"Size sunduğumuz anlaşmanın şartları önünüzdeki dosyada yazıyor. Dilerseniz şimdi gözden geçirebilirsiniz. Dilerseniz de daha geniş bir zamanda gözden geçirip bizimle iletişime geçebilirsiniz."
2 buçuk saattir toplantı yapıyorduk. Projeyi detaylı bir şekilde gerek ben gerek oğullarım anlatmıştı. Son kez sözleşme feshinin olmadığını ona göre düşünmelerini söyleyecektim ki bir çığlık sesi duydum. Bu ne hadsizlikti. Kim benim şirketimde böyle bağırabilirdi. Kızım öldükten sonra bu şirkette ses çıkmasını yasaklamıştım. En son onun şen kahkahaları doldurmuştu bu duvarları. Kimse iş dışında konuşamazdı. Bir sinirle odadan çıkıp hızla yürümeye başladım. Ben önde oğullarım arkada geliyordu. Merdivene döner dönmez gördüğüm yüzle olduğum yerde kaldım.
Bu nasıl bir şeydi böyle? Aynı Nare'me benziyordu. Onun gibi kızıl saçları,küçük ve biçimli burnu,kiraz dudakları. Elif'im büyüseydi aynı böyle olurdu diye geçirdim içimden. Keşke dedim keşke Elif'im olsaydı. Yüreğime saplanan acıyla baş başa kaldım yine. Beni bundan ayıran şey onun sesi oldu;
"Nare Aslanoğlu, nerede?"
Karımı neden soruyordu? Düşündüğüm şey olabilir miydi? Lütfen dedim lütfen Allah'ım doğru olsun. Mucize olsun.
"Karımı neden soruyorsun?" Dedim. Ama dinleyemedim. Her şeyi düşünüyordum. En ince ayrıntısına kadar araştırmıştım. Ellerimle gömdüm ben kızımı. Lütfen,bir mucize olsun. Kız bir şeyler anlatıyordu ama ben sadece yüzüne odaklanmış düşünüyordum. Kızın ağlayan sesiyle kendime geldim.
"İnsanım konuşabiliyorum. Ayrıca çok vaktim yok nolur yardım edin beni onlara vermeyin,lütfen." Yalvarıyordu. Kıyamadım. Her nolursa olsun hiçbir kadın böyle çaresiz kalamazdı. Hele ki ben kızını kaybetmiş bir babayken. Acaba benim minik Elif'imi kaçırdıklarında o da böyle yardım bekliyor muydu? Daha fazla dayanamadım ona doğru atıldım. Atılmamla korkarak geri kaçtı. Ne yapmışlardı bu kıza böyle. Bozuntuya vermeden;
"Gel kızım sana odamı göstereyim."
Sanki bu anı bekliyor gibi hareketlendi. Kaşımla oğlum Şiyar'a gel diye işaret ettim. Ben önde kız arkada oğlum Şiyar'da en arkada odama ilerliyorduk. Kapıyı açıp geçmesi için işaret ettim.
"Sen burada Şiyar'la bekle. Biz onları halledip geliyoruz."
Karşımdaki kız kaşlarını çatarak baktı. Güvenmiyordu. Haklıydı. Konuşma gereği duydum;
"İçin rahat olsun. Seni asla onlara vermem. Bir kere kızımı kaybettim bir daha edemem."
Hissediyordum. Bende Rohad Cihanbeyli'ysem Elif'imdi. Değilse bile bırakmazdım. Kaldıramazdım. Bunca yıldır hasretine dayanamadığı, kokusunu unutmamak için odasını değiştirmediğim güzel kızımın aynısı olan bu kızda kaybedersem dayanamazdım. Adımlarımla yeri dövüyordum. Oğullarım çoktan hepsini paketlemiştir zaten ama sinirim adamlara değildi. Başlarındaki iteydi.
Koridorun başına geldim. Tam da tahmin ettiğim gibi hepsi paketti. Adamlarda göz gezdirirken birine takıldı gözlerim. Hassiktir dedim,koca bir hassiktir. Bu œ ne işi vardı burada? Ellerimi kafama vuruyordum. Düşündüğüm şey olamazdı. Bu şerefsiz benim biricik karıma takıntılıydı. Yıllar önce Elif'imi kaçırıp aç susuz bırakmış canına sebep olmuştu. Sonunda hırsı bitti, ortadan kayboldu,kurtulduk derken karşımda kanlı canlı duruyordu. Her yeri aramıştım ama bir tozunu bile bulamamıştım. Şerefsiz konuşmaya başladı;
"Oo kimler varmış burada,Rohad Cihanbeyli. Kavuştun mu biricik kızına?"
Hassiktir.
Ne diyordu bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elif
Teen FictionAdım gibiydim ben işte. Elif gibi. Yıkılmaz,dik,eğilmez. O kadar çok şey yaşadım ki. Her zaman ne oldum değil ne olacağım dedim kendime. Bu benim kurtuluş hikayem. Hep beraber görmeye ne dersiniz?