3.bölüm

96 12 75
                                    

Tesadüfler midir aşkı çağıran ? Yoksa aşk mıdır tesadüfleri yaratan?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tesadüfler midir aşkı çağıran ? Yoksa aşk mıdır tesadüfleri yaratan?

İnsanı en çok ne yorar bu hayatta? Alıştığından kopmak mı yoksa o alışkanlığın değiştiğini farketmek mi ?

Ertuğrul benim için alışkanlıktı. Çocukluğumdan bu yana alıştığım en güzel şeydi belki de. Daha dün gibi hatırlıyordum yaralarımı yaraları gibi kabullenişini , yarama çare oluşunu , gözyaşlarıma ortak oluşunu , sarılırken sardığı kollarını. 

İlk gözyaşım ilkokulda çalınan silgim yüzündendi. O kadar çok seviyordum ki silgimi tutamamıştım kendimi. Ertuğrul beni ağlarken görmüş ve buna dayanamamıştı. Koşarak kendi sınıfına giderek silgisini kapmış önüme geçerek küçücük eliyle bana uzatmıştı.

"Rüya neden ağlıyorsun ki? Eğer silgin kayboldu diyeyse bak ben sana benimkini getirdim. Hem çok güzel siliyor biliyor musun ? Ben adını silme ustası koydum. Al senin olsun. Senden değerli değil ya." demiş tek silgisini bana uzatmıştı. Ağlamam durmamış elimi eline uzatamamıştım. Küçücük bedeni ile bana sarılmış yetmezmiş gibi saçlarımı da okşamıştı.

"Ama ağlama ki. Ağlarsan bende ağlarım. Hem ağlayınca yüzün sirke satıyor." dediğinde güldüm.

"Sirke satıyor da ne demek?" diye sorduğumda sarılmasını daha da arttırmıştı.

"Annem ve babam kavga ettiğinde annemin suratı da böyle oluyor. Babam da ona yüzün yine sirke satıyor diyor. İyi bir şey değil mi?" dediğinde kıkırdadım.

"Bunu anneme soracağım. Öğrendiğimde de sana söyleyeceğim." diyerek ayrılmıştım.

Ertuğrul ondan ayrıldığım gibi elindeki silgisini masama bırakmıştı. Bir de kocaman gülümsemişti. Yanağındaki gamzeler ben buradayım der gibi de kendini belli etmişlerdi.

Ertuğrul her zaman fedakar olandı hatırlıyordum. Elindeki tek şey o silgiydi ve o düşünmeden bana vermişti. Çocuk Rüya bunu anlamamıştı.

Aklıma düşen düşünceler bir türlü rahat vermiyordu. Eski Ertuğrul'u göremiyor gibi hissetmek beni en çok yoran kısımdı. Alışkanlığımdan kopmak acıtmıyordu canımı,canımı acıtan çocukluğumun değişiyor olduğunu hissetmemdi.

Gülpembe ile evin önüne gelene kadar bu düşünceler aklımı tüketiyordu. Neydi bu kadar değişen ? Neydi onu bir sene burdan götüren ? Çocukluğumuzu değiştiren?

"Rüya iyi misin? Okuldan beridir hala bir garip davranıyorsun." diyeb Gülpembe ile aklımı ona verdim.

"Öyle düşünüyordum. Olmadı bir şey. Gelmen çok iyi oldu ya. Yaparız türk kahvemizi benim odadaki balkona çıkarız." diyerek tebessüm ile ona baktım.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

"Canıma minnet canım. Biliyorsun bizim evdeki durumları. Bir senin yanına gelebiliyorum." diyen Gülpembeye hüzünle baktım.

Gülpembe her ne kadar hayatı bu kadar seviyor olsa da içinde yaşadığı hüznü de görüyordum. Ailesiyle yaşadığı problemler olduğunun bilincindeydim. Benden oldukça küçüktü. Yirmi iki yaşındaydı. Liseden beridir bu meslekle ilgilendiğinden kaynaklı bizim okulda görev yapabiliyordu.

"Canın istediği her an gelebilirsin Gülpembe. Seni ne kadar sevdiğimi ve saydığımı biliyorsun. Hem senin hayat enerjin beni gerçekten yükseltiyor." dediğimde omzuma vurdu.

"Kız ne güzel şeyler diyorsun sen öyle. Napayım canım ailemle problemlerim var diye yaşamaktan da mı vazgeçeyim. Düşünme eğlen! diyorum ben." dediğinde "Deli kız." diyerek karşılık verdim.

Birlikte gülerken birden gözüm karşı tarafa döndüğünde Ertuğrul'u bana bakarken görmem bir oldu.

Elindeki sigarasıyla bana dönmüş gözlerime bakıyordu. İçine çektiği sigarayı arkadaşına dönerek havaya bırakırken gözlerimi ondan alamıyordum. Arkadaşına bir şeyler söylüyordu. Ama çözemiyordum. Gülpembe beni dürttüğünde "noluyor." der gibi bakıyordu.

"Ertuğrul'u gördüm." dediğimde sesimin titremesi beklediğim bir şey değildi.

"Ay bakayım hemen!" diyerek gözlerini tam ona döndürecekken sessizce bağırdım.

"Gülpembe dur hemen bakma! Onun hakkında konuştuğumu düşünür." diyorken malesef Gülpembey'i vazgeçirememiş gibiydim. Dönüp bakmıştı bile. Gözlerini dikmiş bakıyordu.
Utandığım için gözlerimi ellerimle kapattığımda Gülpembe susmadı.

"Kız! Bu oğlan baya tatlı biri ya. Kız bunun çilleri var çilleri ne kadar ponçik. Gözleri de çipil çipil bakıyor. Maviş ya bu kız. Gökyüzü gibi bakıyor." dediğinde kaşlarımın çatılmasına engel olamadım.

"Tamam bakma daha fazla çok yanlış anlayacak." derken Ertuğrul'un sesini işittim.

"Rüya.. eve geçmemişsiniz." dediğinde yavaşça yönümü ona dönerek başımı salladım.

"Gülpembe ile biraz sohbet ediyorduk. Siz de herhalde arkadaşınla işten geliyordunuz?" diyerek konuyu onlara çektim.

"Ateş'i ismen biliyorsun zaten. Okuldan arkadaşımdı sonra o Ankara'ya gitmek durumunda kalmıştı." dediğinde elini uzatan Ateş'in elini sıktım.

Ateş; Ertuğruldan farklı duruyordu. Daha asi , daha hovarda tipli. Simsiyah geceyi anımsatan saçları vardı. Saçlarına tezat kehribar gözleri vardı. İsminin hakkını bu gözlerle verdiğini düşündüm bir an. Güzel gözlerini çevreleyen kirpikleri , küçük burnu ve kırmızı dudakları vardı. Kaşları kalın durmuyordu. Elmacık kemikleri biraz daha kendini belli ediyordu. Keskindi bakışları. Sert bakıyordu.

Üzerinde ise asiliğini gösteren siyah bir kazak ve deri mont vardı. Altına da siyah bir pantolon çekmiş postallarını giymişti. Saçları fazla dağınık duruyordu.

"Ben Ateş. Seni Ertuğrul'dan fazlaca duydum. Namın senden önce geliyor." dediğinde sesindeki sertlik de bakışları gibiydi.

"Memnun oldum. Bende Rüya işte. Bu kadar." dediğimde "keşke bu kadar olsa." dediğini duyar gibi hissettim.

Gülpembe hala Ertuğrul'a bakıyor tanışmayı bekliyordu. Renkli kişiliği burada bile belliydi. Aceleciydi.

"Arkadaşım Gülpembe. Okula bu sene geldi. O zamandır yakınız." dediğimde Ertuğrul gamzelerini belli edercesine güldü.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Ara 10, 2024 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kalp çıkmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin