Rocky'nin Bakış Açısı:
Biz eve geldiğimizde hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu, gökyüzü turuncuya bürünmüştü. Cleo, yol boyunca bir şeyler düşünüp durmuştu. Bize ne düşündüğünü söylemese de bir şeyler söylemek istediği aşikârdı. Ben anahtarı kapı deliğine sokarken sonunda konuşmaya karar verdi: "Çocuklar... Size cidden teşekkür ederim..." dedi ve göz ucuyla kardeşine bakıp az önceki kelimesini düzeltti. "Ederiz, yani. Size daha fazla zahmet vermeden gitsek iyi olur."
Erlith, ona ters ters baktı. Haklıydı da, Cleo şu anda saçmalıyordu. Kaşlarımı kaldırdım ve arkamı döndüm. Benden önce Rodney cevap verdi:
"Hayırdır? Bir yere mi koşuyorsunuz?" dedi kollarını göğsünde kavuşturarak. Ağzını büktü ve Cleo'yu baştan aşağı süzdü. "Tamam, başkan falansın, bu doğru. Ama buraya geleli daha bir gün bile olmadı ki, anca birkaç saat olmuştur."
Cleo gözlerini kırptı ve gülümseyerek ellerini hafifçe salladı. "Hayır, Rodney. O anlamda gitme değil. Artık otele gitsek iyi olur."
Rachel da Rodney gibi kollarını kavuşturdu, Cleo'nun önünde dikiliyordu ikisi de. Rachel bir dedektife yakışır bir şekilde onu sorgulamaya başladı: "Rezervasyonunuz var mı?"
"Hayır, yok. Ama-"
"Ama burası için bir rezervasyonunuz var." Dedi ve sırıttı kız kardeşim. Yanıma yaklaşarak tutmakta olduğum anahtarları işaret etti. Elimi o ikonik Hello Kitty'li anahtarlarımdan çektim ve Rachel kapıyı ardına kadar açtı. "Ayrıca eşyalarınız da burada."
Cleo iç çekti, nazik bir gülümseme vardı yüzünde. "Bugün size çok zahmet verdik zaten. Üzgünüm ama olmaz."
Rodney, omuz silkti ve pis pis sırıttı. "Eşyaların burada, amca. Yani her türlü içeri girmek zorundasın." Dedi ve Cleo'nun önünden çekilerek içeriyi işaret etti, hala sırıtıyordu. "Seni buraya hapsedeceğiz."
"Aferin, bebe." Rachel kıkırdadı ve kapı pervazına yaslandı. "Sana ev hapsi cezası veriyoruz."
"Bakın, gerçekten gitmeliyiz artık." Diye kekeledi Cleo, tam yanında duran kardeşi onu sırtından tuttu ve hafifçe içeri itti. Onlardan sonra Rodney ve ben de içeri girdik ve kapıyı çabucak kapattık. Cleo iç çekerek bize baktı ve alnını ovuşturdu. "Ah, tamam, tamam!" dedi ve istemsizce kıkırdadı. Yavaşça bavulunun üstüne oturdu. "Beni bu kadar kolay ikna ettiğinize inanamıyorum."
Erlith, kardeşini kolundan tuttu ve koltuğa oturttu. Ardından kendisi de kanepeye oturdu ve yayıldı. "Ne diye bavula oturuyorsan artık."
"Ben de odanızı hazırlayayım bari." Dedi Rodney, Cleo'nun yanından geçerken kıkırdadı ve onun kulağına fısıldadı. "Değil mi?" dedi ve yataklarını hazırlamak için odaya girdi.
Rachel kravatını ve yeleğini umursamazca yere fırlattı ve kendini koltuğa bıraktı. Bu sahneyi gördüğüm anda içimde bir öfke birikmeye başlamıştı, çünkü yere fırlattıklarını bize toplattıracağını biliyordum. Kız kardeşim, yüzümdeki sert ifadeyi fark etmiş olacak ki sırıttı ve sehpanın üstündeki kumandayı işaret etti. "Bence beraber film izleyebiliriz."
Gözlerimi kıstım ve elime aldığım kumandayı Rachel'ın kafasına indirdim. Acı içinde inleyerek başını ovalamaya başladı, kumandayı koltuğun üzerine koydum ve yerdeki kıyafetleri işaret ettim. "Bence senin pasaklılığını konu alan bir belgesel izlemek daha iyi olur." Dedim ve yerdeki kravatı alarak Rachel'ın bacaklarına vurdum. "Belki de biraz utanman olur." Kravatı Rachel'ın kucağına fırlattım ve koltuğa oturarak bacak bacak üstüne attım. "Git şunları kaldır. Hadi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hopes N' Dreams 3: Overthrow The Government (Hükümeti Yıkmak)
Fantasy"Güç" bir insanı ne kadar ileriye götürebilirdi? Bu sorunun cevabı onun için basitti. Yaşamı boyunca güçsüz olan taraf kendisiydi. Elde etmek istedikleri şeylerin önüne her defasında aşılması zor engeller çıkıyordu. Onların hayatı engellerle doluyd...