1.9

2.5K 457 446
                                    

"Lily bizim kızımız Chan."

Bu cümleyi söylediğimden beri ikimizin de ağzını bıçak açmamıştı, her söylediğimle daha çok şaşıran Chan yaklaşık bir dakikadır gözlerini kapatmış ve sakinleşmek ister gibi sadece nefes alıp vermeye başlamıştı. Chan'ın bana kızmasından korkuyordum ama kızsa bile bu konuda hakkı olduğunu düşünüyordum içten içe çünkü bir insana çocuğunun söylenmemesi kötü bir durumdu. Aslında bunu en başta düşündüğümü, onunla empati yaptığımı ve ona söylemek istediğimi hatırlıyordum ancak Changbin Hyung'la onun beni terk ettiğini düşünmemizden ötürü hak etmediği kanısına varmıştık. O zamanlar şimdi öğrendiklerimi bilseydim asla böyle yapmayacağımı biliyordum ama dediğim gibi, bilemezdim.

Chan'ın gözleri aralandığında bana bakmak yerine yere baktı ve derin bir nefesi içine çekti. Hala daha üzerinde oturduğum mutfak tezgahından yavaşça tezgahtan destek alarak inmemin ardından bir yandan da onun yanına adımladım.

"Bir şey demeyecek misin?"

Yerdeki bakışları hızla bana döndüğünde gözlerinde öfke görmek gerilmemi sağlasa da aldırış etmedim, onu anlayabiliyordum.

Chan'ın ifadesi göz göze gelmemizle yumuşadı, ardından iki eliyle yüzünü sıvazlarken sesine karışan kırgınlıkla sordu.

"Onu benden saklamaya devam mı edecektin bunlar olmasaydı Seungmin? O herife mi baba diyecekti?"

Sorusu duraksamama sebep oldu çünkü evet, planım buydu ama bu onun yaşadıklarını öğrenene kadardı. Elimi yüzüne kapattığı ellerine uzatmamla onları indirmeme izin verdi ve tekrar göz göze geldik. Çatılı kaşları ve öfkesi yerini korusa da göz bebeklerinin ardındaki kırgın ifade hepsinden daha çok canımı yakmıştı.

"Ben..." Bir saniyeliğine ne diyeceğimi bilemeyerek bakışlarımı kaçırdım, cümlemi toplamamla hızla göz temasımızı tekrar sağlarken devam ettim. "Sen beni terk ettin sanıyordum, gerçekleri öğrendiğimden beri söylemek istiyordum ama."

Chan'ın çatılan kaşları çok az da olsa gevşedi ancak bana cevap vermedi. Ellerini tutan elimi yavaşça iterek bana bir kez daha bakmadan arkasını döndü. Panikleyerek kolunu tutarken merakla sordum.

"Konuşmayacak mısın benimle? Nereye gidiyorsun?"

"Önce kızımı görmek istiyorum, sonra konuşalım."

Soğuk çıkan bir sesle konuştuğunda ve ilerlemeye başladığında olduğum yerde kalakaldım, gözlerim kendiliğinden dolmuştu bile. Gözlerimdeki yaşlar gitsin diye birkaç saniye tavana bakarken 'haklı' diye düşünerek ağlamamı bastırmaya çalışmakla uğraştım. Hiç söylemeyeceğimi fark etmesi canını daha da sıkmış olmalıydı çünkü o bilmeden çocuğunun başka bir adama baba diyerek büyüyecek olması düşüncesi gerçekten korkunç hissettiriyordu.

Anın öfkesiyle sadece kendi açısından baktığını, biraz düşündüğünde ve benim penceremden baktığında bana da hak vereceğini biliyordum ama yine de üzülmeme engel olamıyordum.

O an hala orada dikildiğimi fark etmemle hızla hareketlendim ve Chan'la beraber geldiğimizde Lily'yi yatırdığımız odaya doğru adımlamaya başladım. Adımlarım güçlükle orayı bulduğundaysa gördüklerimle kapının kirişine yaslanarak soluklanma ihtiyacı hissetmiştim.

Chan, Lily'yi kucağına almıştı ve kızım uyanık olmasına rağmen ağlamadan şaşkın şaşkın babasına bakıyordu. Birkaç saniye Lily'yi öylece izlemesinin ardından onun başını kendi omzuna yaslayarak kokusunu içine çekmesiyle gözlerimdeki yaşlar baskısını arttırdı.

Kolları arasında minicik kalan bebeğimizin bir kez daha kokusunu içine çektiği sırada, bakışlarımız kesişti. İstemsizce benim de gözlerim dolmuştu bu görüntü karşısında çünkü neredeyse tüm hamileliğim boyunca Chan'a Lily'nin varlığını söylediğimi hayal etmiş, bir aile olsaydık nasıl olacağımızı düşünüp durmuştum.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

"Adı, o yüzden Lily değil mi?"

Sessizce mırıldanmasıyla aynı sessizlikle başımı olumlu anlamda salladım. "Bana ilk randevumuzda getirdiğin çiçekler zambaktı, o günden beri bir çocuğumuz olursa adını Lily koymak istiyordum."

Açıklamamla bakışlarını benden kaçırırken mırıldandı. "Güzel seçmişsin."

Kendi kızının adını koymaya bile yetkisi olmamıştı ve sanki bunu düşüneyim diye söylenmiş bir cümleydi bu. Derin bir nefes alırken yanına doğru adımladım ve yatağın ucuna otururken yanımdaki boşluğa da elimle hafifçe vurarak oturmasını beklediğimi ima ettim.

"Kalpsizce davrandığımı düşünüyor olabilirsin ama öyle değil. Konuşalım lütfen."

Chan da tıpkı benim gibi derin bir nefesi içine çekmesinin ardından yanımdaki boşluğa oturdu ancak bakışlarının bana özellikle çarpmadığını fark ediyordum, hala sinirliydi.

"Ben çok çabaladım Chan, sen kızını öğren diye kendimi paraladım."

Başını iki yana salladı ve kucağındaki Lily'nin kokusunu bir kez daha içine çekmesinin ardından konuştu. "Aylardır buradayım Seungmin, en azından baba olduğumu bilmeyi hak ediyordum ama bana söylememeyi seçtin."

"Çünkü senin beni hiçbir sebep yokken hamile halimle terk ettiğini düşünüyordum, gitmenin ardındaki gerçek sebebi öğrendiğimden beriyse söylemek için an kolladım."

Chan'ın bakışları keskin bir şekilde bana döndüğünde olduğum yerde hafifçe dikleştim, onu üzgün gördüğüm için o zamanlar neler yaşadığımı unutmamam gerekiyordu ama elimde değildi. Onu üzgün görmek benim tüm yaşadığım üzüntülerden daha ağır geliyordu.

"O herif piçin teki çıkmasaydı bana söyler miydin yine?"

Sözlerine düşünmeden itiraz ettim. "Söylerdim, yemin ederim söylerdim. Söylememin önündeki tek engel senin beni, bizi istemeyeceğini düşünmemdi."

Chan başını iki yana sallarken bakışlarını kucağında hafifçe gülümseyerek onun tişörtüyle oynayan Lily'ye çevirdi. Onu izlerken tek dudağının kenarı yukarı kıvrıldı ve mırıldandı.

"Böyle bir güzelliği nasıl istemem?" Bakışları yavaşça bana döndüğündeyse devam etti. "Seni nasıl istemem?"

Gözlerinde hala hafifçe parlayan yaşları görüyordum ve bu sözleriyle birleştiğinde kalbimi mümkünmüş gibi daha çok acıtmıştı. Konuşmak istesem de bu aralar çok sık yaptığım gibi yine ağlamaya başlamamla konuşamadım. Ona anlatmak istiyordum, yokluğunda ne kadar zorlandığımı ya da şimdi yanındayken tüm döktüğüm göz yaşlarına rağmen aslında içten içe nasıl huzurlu hissetiğimi anlatmak istiyordum ama tek yapabildiğim başımı öne eğerek sessizce ağlamak olmuştu.

"Ağlama, daha çok üzülmemi mi istiyorsun?"

Chan sessizce mırıldandığında omuz silktim ve elimle gözlerimdeki yaşlardan kurtulmak için gözlerimi ovuştururken aynı şekilde mırıldandım.

"Anlamıyorsun, neler yaşadığımı bilmiyorsun."

Gözlerimi ovuştursam da giden yaşların yerine yenisi çabucak geliyordu, bu yüzden bulanık görsem de ufak bir hareketlilik hissetmemle bakışlarımı Chan'a çevirdim. O an bakışlarımız kesişti, Lily'yi benim tarafındaki koluyla değil diğer koluyla tutmaya başlamıştı. Boştaki eliyle kolumdan tuttuğunda ne yaptığını anlamasam da ona uyum sağladım. Beni kolumdan çekerek kaldırıp tek dizine oturmamı sağladığında, bunun nasıl olduğunu anlayamamıştım bir anlığına ama çok geçmeden bana sarılan kolunu fark etmemle hızla ben de ona sokuldum. Yüzümü boyun girintisine gömerek beni rahatlatan kokusunu içime çektiğim sırada mırıldandı.

tell your baby | chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin