(27) "Ebedi Bağ..."

1.2K 146 68
                                    

Satır arası yorumlarınızı ve tepkilerinzi bekliyorum sevgili dostlarım.

Herkese iyi okumalar...

___&___

“Şüphesiz ki her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır...”

(İnşirah suresi/ 5. Ayet)

•••
Camelia, havaalanında ihrama girdiği için uçaktan inmiş ve otele gelmiş olmasına rağmen üstünü değiştirmemiş, duş almamıştı. Yeni geldiği için yorgun olsa da tur hocası onların dinlenmesi için zaman vermişti. Çünkü direkt Mekke’ye inen uçak yoktu ki, Mekke’nin havaalanı da yoktu. Bu sebeple önce ciddeye inmek zorunda kalmışlardı. Zaten niyetlerini de orada, hoca eşliğinde yapmışlardı.

Yaklaşık beş saatlik bir otobüs seyahatinden sonra da nihayet odalarına gelmişlerdi. Camelia, odalarına bir göz gezdirdi. Küçük üç, ahşap bir dolap, küçük bir buzdolabı, bir ketlle ve bardak, hemen yanında ise çay, kahve çeşitleri vardı. Odaları ne geniş denilebilirdi, ne de dar. Ortalamaydı ama kendini burada iyi hissetmiyordu. Yanlarında olan kadınların yabancı dil konuştuklarını da var sayınca maalesef kendini yalnız hissediyordu.

“Kızım, sen de kocanla mı geldin?” Yanlarında olan orta yaşlı kadının ona bakması ile bakışlarını ona çevirdi.
“Yok teyze, benim kocam yok yani.” Karnı çıktığı için kocasının olduğunu düşünmüş olabilirlerdi ama ne yazık ki Elijah artık onun kocası değildi.
“Vah, vah, bu yaşta, bu halinle dul mu kaldın?” Başka bir kadının ona acıması ile kaşlarını çattı. Ne vardı bunda?
“Hayır teyze, eski kocam yaşıyor çok şükür. Biz ayrıldık sadece.” Üç kadın da şaşkınlıkla Camelia’ya baktı.
“Nasıl yani? Çocuğun varken niye boşanmak istedin ki?” Bu defa hiç konuşmayan, diğerlerinden biraz daha genç olan kadın konulmuştu. Genç sayılan kadın baş örtüsünü açtıktan sonra beklenti ile baktı Camelia’ya.
“Biz birlikte karar verdik teyze, anlaşamadık.” Olayların içine girip anlatmasına gerek yoktu. Ne de olsa kimse başına silah dayayıp da anlat demiyordu.
“Yazık etmişsin kendine. Adam nasıl bir şeref-” Camelia gelecek olan lafı anlayıp kendinden büyük kadının lafını böldü.
“Teyzecim, ne olursa olsun kimsenin günahını almayalım. Onun yaşadıkları ona, benim yaşadıklarım bana.”  Direkt saygısızca bağırıp çağıracak biri değildi. Karşısında kendisinden büyük insanlar vardı neticesinde.

“Haklısın kızım, sen Türk müsün?” Camelia biraz daha normal sohbetlere geçtikleri için rahatlayarak gülümsedi.
“Yok teyze, ben İtalyanım.” Yaşlı kadın şaşırdı.
“Türkçen biraz garip olsa da güzel. Sadece beklemiyordum başka bir ülkeden olduğunu.” Camelia anlayışla başını salladı. Şu an yel istediği namazını kılıp uyumaktı.

Sabah ezanı okunuyordu ve burada duyduğu ilk ezandı. Heyecanla yatağından kalkarak boş olan banyoya geçti. Banyoya kısa bir bakış atıp etrafı inceledi. Havluları olduğu telin solunda küçük bir duşakabin, biraz ötesinde de klozet vardı. Banyo tezgahı siyahtı, iki ayrı musluğu vardı. Çeşit çeşit sabunu ve saç şampuanı vardı ve herkes biliyordu ki otelin saç şampuanı hiç iyi değildi.

Normalde otelde kalsa da bunları hep bir şeyler yıkarken kullanıyordu, kendi saçına zarar vermek istemiyordu ama kokuları güzel olduğu için de kullanmadan edemiyordu.

Yerdeki beyaz küçük halıya basarak ellerini yıkadı. Şalını açarak abdest aldı önce. Tekrardan şalını bağlayıp çıkmıştı banyodan. Valizinden çıkardığı seccadesini ona gösterilen şekilde serdikten sonra sabah namazını kıldı. Sabah namazından sonra ellerini açarak dua etti. Sonra uykusuna ve yorgunluğuna yenil düşerek yatağında uyudu.

          

Saat 09.30 gibi odayı paylaştığı teyzelerin eşliğinde uyandığında önce elini yüzünü yıkayarak kıyafetlerini ve şalını düzeltti. Yemekhaneye inmeden telefonunu ve kendisine verilen telefon hattını yine kendisine verilen sırt çantasına koyarak çıktı odadan. Anahtarı lobiye bırakarak yemekhane odasına geçti.

Her şeyin sıralanmış olduğunu görünce kendine bir tabak alarak maşa yardımı ile doldurdu.
Dört kişilik masaya tek başına oturduğunda hızlı hızlı yemeğini yemeye baktı. Ne kadar hızlı olursa o kadar iyiydi. Saat 10.00’da hoca kapıda bekliyor olacaktı ve kendisi de onlara katılacaktı.

On dakikada kahvaltısını bitirdiğinde yemekhanedeki kahveyi bardağa boşaltarak biraz şeker ve süt tozu ilave etti. Burada istediği kahve yoksa istediği kahveye dönüştürürdü. Hem Nevra da yoktu yanında, rahat rahat içebilirdi. Aklına Nevra gelince kahvesini alıp tekrar masasına döndü. Kendisine verilen hattı telefonuna takarak internetini açtı.

Nevra’ya kısa bir mesaj atarak iyi olduğunu, birazdan çıkacağını, merak etmemesi gerektiğini yazdı. Nevra’nın bugün yoğun olduğunu bildiğinden onun sohbetinden çıkarak annesine yazdı. Anne ve babasına da söylemeyi ihmal etmemişti.

Aynı mesajı annesine de attıktan sonra kahvesini yudumladı. Kahvesi bitince karton bardağını çöpe atarak lobiye yöneldi. Birkaç kişinin de kendisi gibi beklediğini gördü. Koyu gri koltuklardan birinde kendine bir boş yer bulunca oturdu.

Çevresindeki çoğu yaşlı kişilerin kendisine baktığını hissetse de onlara bakmadan etrafı inceliyordu ortada büyük, aynalı bir orta sehpa, biraz ileride ikili koltuk, aynı şekilde yan tarafta yine oturma gurubu kurulmuştu. Resepsiyon ise en son taraftaydı ve şu an kimse yoktu.

“Şimdi size dağıtılan şeyleri boynunuza takın ve hiç çıkarmayın. Biz oradayken sizi tanımak için bu önemli. Yolda kaybolabilirsiniz ilk günden.” Tur görevlisi herkese birer kart verdiğinde herkes takmıştı. Ciyak bir sarı olduğundan gerçekten dikkat çekiyordu.

“Eğer herkes hazırsa hoca gelene kadar size otobüs kartlarınızı dağıtayım. Bu görmüş olduğunuz kart, sizin hangi otobüse bineceğinizi gösterir ve yanlışlıkla bile olsa başka bir otobüse binmeyi, kaybolmayı engeller.” Camelia gözlerini kartı tutan adama çevirdi.

“Her otobüsün önünde sayı ya da harf bulunur. Bizim otobüsümüz sadece size özel. Eğer bir başkasını görürseniz, onu uyarın. Sizin hakkınızda da girmiş olur, onu geçtik kaybolabilir.” Herkese kart dağıtılırken dikkatle dinlemeye devam ediyordu Camelia.

Buraya ilk defa geliyordu ve kaybolmak istemiyordu. “Teyzecim sen üç defadır geliyorsun değil mi?” Camelia, yanında oturan kadına baktı. Kadın başı ile onayladı. “Çok güzel, eğer olurda hocadan ayrılırsanız, kaybolursanız, yol gösterici sen ol.” Camelia yanında oturan kadının simasını ezberledi. Ne olur, ne olmaz, işini sağlama alması gerekirdi.

“Umreyi nasıl yapacağınızı hocanız özenle gösterecek. Allah kabul etsin.” Herkes amin deyip ayaklandı sırada orta yaşlı, göbekli bir hoca da yanlarında yer alıyordu.
“Bakın, sakince otobüslere binin, iki tane otobüs var zaten kapının önünde, hepimiz aynı yere gidiyoruz, aynı yerde ineceğiz.” Hoca daha önce çok gördüğü için uyarmak zorunda kalmıştı.

“Kabe’yi görür görmez ettiğiniz dua çok önemlidir. Ne dileyeceğinize dikkat edin.” Hocanın son sözleri üzerine herkes otobüslere bindi. Mekke çok sıcaktı ve otobüslerde olan klima Camelia için cennet gibiydi.

Kısa süre içinde tünellerden geçerek Kabe’nin girişinde durduklarında Camelia tüm yolları ezberlemişti bile. Herkes dışarı çıkınca kendisi de çıktı. “Beni takip edin, babus’selam’dan içeri gireceğiz.” Hoca’nın onlara yönelik söylentisine kulak kabartıp hocayı takip etti.

AŞK-I REALEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin