Eren'i düşünürken uyuya kalmışım. Sabah kalktığımda bileğimin acısı biraz geçmişti. Sadece sızlıyordu. En azından üstüne basabiliyorum. Annemle babam bugün izinliydi. İkiside hâlâ uyuyordu. Kahvaltı edip onlara gözükmeden evden çıktım. Bisikletime bindim ve okul yolunu tuttum. Yolun yarısında bisikletimin zinciri attı. Ya Tanrım bununlamı uğraşıcam şimdi. Elim kolum simsiyah olucak. Bide böyle Eren filan çıkar karşıma. Offff. Bisikletimin zincirini yukarı kaldırıp diğer tarafından da yerine taktırtmaya çalışıyordum. Yarım saatlik uğraş sonunda başarıya ulaştım. Bitirdiğimde mutlulukla bisikletime bindim tam pedalı çeviricem tekrar attı. Of puf derken elimde götürmeye karar verdim ancak tam güneşin altında beynime güneş geçebilir yol desen daha baya var. Tek çare zinciri yapmaya çalışmak. Bisikleti ters çevirip zinciri tekrar taktırtmaya çalıştım. O sinirle kendimden geçmiştim. Yanıma biri çöktü.
"Burda ne yapıyorsun?" herzaman ki gibi Meriç.
"Ordan bakınca ne yapıyor gibi gözüküyorum?" Meriç bilmiş bir tavırla:
"Çekil ben yaparım, beceriksiz." Ona tuhaf bir yüz ifadesiyle bakıyordum. Çok bilmiş konuşuyor.
"Senin yardımına ihtiyacım yok, ben yaparım." Meriç tamam dercesine kafasını sallayıp,
"Peki sen bilirsin." Diyerek okula doğru gidiyordu. Of Lizge 2 dakika çeneni tutsan ölürsün sanki. Şimdi nasıl yürüyeceğim ben. Meriç çok ilerlemeden peşine takıldım.
"Beklesene ya." Meriç bana doğru döndü.
"Noldu beceremedinmi çok bilmiş." Ben mi çok bilmişim. Sen kendine bak be.
"Yoo ne alakası var uğraşsam yapardım ama okula geç kalıyorum ayrıca ellerimin daha fazla simsiyah olmasını istemiyorum." Meriç bana dönerek bisikletime baktı.
"Bu kolay kolay tamir olmaz. Zincirinin değişmesi lazım."
"Ne yani okula yürüyerekmi gidicez?" Meriç şaşkın ve alaycı bir bakış attı.
"-cez derken? Ben tek başıma gitmeyi planlıyordum? Bak şurda bir yol var. Ordan gidebilirsin hem kestirme." Ya ben bu çocuğu anlayamıyorum. Yardım etmeyemi çalışıyor, sinir etmeyemi çalışıyor.
"Ben tek başıma gidicektim zaten. Lafın gelişi dedim." Meriç tekrar bana dönerek.
"Tamam o zaman okulda görüşürüz. Ve dikkatli ol. Bay Clerk seni görürse okuldan sınır dışı edildiğini herkes öğrenir. Rezil olursun." Şuana kadar gördüğüm en gıcık kişi. Hande 1. Meriç 2. ikisindende hoşlanmıyorum. Çünkü ikiside çok gıcık.
"Merak etme ben kolay kolay yakalanmam. Ayrıca sanırım tek sen biliyorsun galiba kimseye söyleme aksi halde!" Meriç tek kaşını kaldırarak
"Aksi halde ne? Dövermisin?" Meriç Hande'den çok azcık hoşlanıyor. Erenle konuşurlarken kulak misafiri olmuştum.
"Aksi halde Hande'ye ondan hoşlandığını söylerim." Meriç bir anda önce itiraz etmeye başladı hayır, saçmalama, yalan söyleme, uydurdun gibisinden daha sonra anladığımı farketti ancak bilmiyormuş gibi davranmaya devam etti.
"Öyle bir şey yok hem Hande sevilecek bir tip değil." dedi tedirgin bir şekilde.
"Tamam sen ne diyorsan o dur." diyerek arkamı dönüp gösterdiği yoldan gittim. Giderken karşıma hiç beklemediğim biri çıktı. Eren. Karşı kaldırımdan kulağında kulaklık kendi halinde gidiyordu. Erenle okulda daha hiç konuşmadık. Ondan utanıyorum. Arkasından yavaş adımlarla giderek peşine takıldım. Beni görmesine imkan yoktu zaten durup dururken arkasına bakacak değil ya. Baya peşinden gittim. Okul gözükmüştü. Eren hızlı adımlarla okula girdi ve bir kızın yanına gitti. Konuşuyorlardı. Sınıf arkadaşı zaten konuşması normal bir şey ayrıca kız çirkin. Ona aşık olma ihtimali yok bile. Bende okulun arka kapısından Bay Clerk'e yakalanmamak için gizlice girdim normal bir şekilde. Sınıfa çıkacakken Meriç'i gördüm tek başına bankta oturuyordu. Ve biraz üzgün gözüküyordu. Tabikide yanına gitmem. Sınıfa doğru yola koyuldum ancak merdiveni çıkacakken içimde bir huzursuzluk oluştu. Sonuçta Meriç ne zaman bir şey olsa yanıma geliyor. Bende gitmeliyim sanırım. Bahçeye çıkıp yanına doğru ilerledim. Yanına gittiğimde kafasını kaldırıp kim olduğuma bile bakmadı. Yanına oturup Meriç dedim.
"Ne istiyorsun?" Meriç biraz garip.
"Hiçbir şey." Kafasını çevirip bana baktı.
"Neden geldin o zaman?" Çok tersliyor beni. Ne olacak gıcık işte.
"İyi gözükmüyorsun merak ettim." Kafasını başka tarafa çevirip:
"Ben gayet iyiyim git başımdan." Ne yanına gelipte nasıl olduğunu soran bir kıza git başımdan demek ne kadar büyük bir şey biliyormusun sen. Çok yanlış yaptın ayıp. Hemen ayağı kalkıp,
"Gidiyorum be, öyle üzgün gözüküyordun insanlık adına sordum alt tarafı." Meriç bana bakarak:
"Sorma!" Şaşkın bir şekilde açık kahve tonlarındaki gözlerine bakıyordum.
"Tamam anladım ne bağırıyorsun ya sormam!" Meriç'in gözleri kızarmıştı.
"Sadece git. Yalnız kalmak istiyorum." Meriç'i ilk defa böyle gördüm. O çok neşeli ve pozitif bir insan. Böyle olması hiçte normal değil. Büyük bir şeye üzüldü sanırım. Meriç daha fazla kızmadan bir şey söylemeden gittim. Sınıfa çıktığımda Selin henüz gelmemişti. Eren'de ortalıkta yok. Ama okula girdiğini gördüm. Her neyse. Sırama oturduğumda gözlerimi kapatıp hayallere daldım tekrardan. Eren'i düşünüyordum yine. Ama birden Meriç canlandı gözümde. Hiç mutlu değildi. Sadece korkmuş ve yıpranmış gözüküyordu. Bembeyaz bir yerde sadece onu görüyordum. Korkuyordu. Neyden korktuğunu bilmiyordum. Bir köşeye çökmüş öylece oturuyordu. Yanına yaklaşamıyordum. Ona yaklaşmamı engelleyen bir şey vardı. Birden gözümü açtım. Ders başlamış hoca çoktan sınıfa gelmiş. Uyuya kaldım galiba ama kimse farketmemiş. Eren en öne oturmuş. Selin ise gelmemiş. Dersin bitmesine 15 dakika filan kalmış. Ders zaten kimsenin umrunda değil. Herkes kendi kafasınca takılıyor. Madem kimse dinlemiyor, bende dinlemem. Kafamı sıraya koyup Eren'e baktım. Çocuğun benim varlığımdan dahi haberi yok. Aslında sosyal medyalardan konuşuyoruz aramız iyi ancak normal hayatta utanıyoruz. Aslında ben utanıyorum. Genellikle ergen tipli kızlar aşık olur, aşk benim işim değil. Aşık olmaktan utanıyorum. Hayatım boyunca 1 kez aşık oldum o da Eren işte. Kendi kendime düşünürken Meriç'in sırasına baktım. Meriç'te derse gelmemiş. Farketmemiştim. Ona ne olduğunu gerçekten merak ediyorum. Ama banane git diyip duruyor onunlamı uğraşıcam. Teneffüs zili çaldığında bahçeye çıktım. Meriç hâlâ o bankta yere bakarak sabit bir şekilde oturuyor. Sadece yere bakıyor. Bu gerçekten de tuhaf. Kantine gidip yiyecek bir şeyler alıp camın önündeki masaya oturdum. Onu camdan görebiliyordum. Öylece duruyor. 4-5 dakika sonra ders zili çalmıştı ve bu son dersti. İçımden hiç derse girmek gelmedi. Bende çantamı alıp çıktım. Eve gidicektim. Ama önce Meriç'in yanına. Meriç'in yanına gittiğimde bir tepki vermedi. Kolundan tutup onu ayağa kaldırmaya çalıştım.
"Ne yapıyorsun? Bırak beni." Hâlâ aynı tersleyip duruyor.
"Hayır bırakmıycam." Meriç biraz kızmış gözüküyordu.
"Sana yalnız kalmak istediğimi söylemiştim." Gözlerine olabildiğince sert baktım. Ciddi olduğumu anlayabilsin diye.
"Evet söyledin. Ama yalnız bırakmıycam seni." Meriç hâlâ kızgındı.
"Bırakıcaksın!" Çok sert bağırmıştı. Korkmuştum.
"Gidiyoruz yürü." Diyerek onu kolundan çekiştirdim. Herhangi bir tepki göstermedi. Onu kendimi yalnız hissettiğimde gittiğim yere götürdüm. Bir kayanın üstü. Hemen önünde masmavi deniz ve arkasındada yemyeşil ağaçlar, çimenler. Burda mutlu oluyorum. Belki oda olabilir.
"Neresi burası?" Meriç azcık siniri geçmiş gibi gözüküyordu.
"Burası kendimi yalnız hissettiğimde geldiğim yer, burada mutlu oluyorum."
"Beni neden getirdin?" Çok soru soruyor, onu iktirip kafasını çarpa çarpa ölmesini izlemek isterdim.
"Şuan yalnız hissediyorsun. Korkuyorsun ve mutlu değilsin. Sende benim gibisin. Mutlu olursun diye getirdim seni." Meriç gözlerime odaklanmıştı.
"Bak kızım, ben senin bildiklerinden değilim. Ben kolay kolay mutlu olmam, o çocukkendi." Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece ona bakıyordum. Gözlerinde bir şey saklamaya çalışan 5 yaşında bir çocuk görmüştüm, yalan söylemeyi hiç beceremiyen. Beni üzdüğünü biliyordu. Ama sanki beni kendinden uzak tutmaya çalışıyordu.
"Tamam." Meriç'in gözleri kızarmıştı. Yanımdan kalkıp hızlıca gitti. Tek başıma kalmıştım. Ne de olsa alışığım. Masmavi denizin durgun sularına bakıyordum. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim, kocaman bembeyaz bulutlara dalmıştım. Aslında her bulut bir şeye benzer. Boş zamanlarımda çimenlere uzanıp bulutları bir şeylere benzetirim. Ya da hayal kurarım. Ve çoğu Erenle ilgili. Hava kararıyordu. Akşam olmak üzere eve gitsem iyi olur. Evin yolunu tuttum. Pekte uzak sayılmaz. Eve vardığımda akşam yemeği yemeden direk yattım. Kendimi yorgun hissediyordum. Annemle babam akşam yemeği yerken ben çoktan uykuma dalmıştım.