O güzel uykumun Arasında telefondan gelen sadece Gizem için ayarladığım müzik başımı şişirecek derecede çalmaya başladı. Demeyi çok isterdim, ama ıphone napalım. Işte ıphone da en gıcık aldığım özellik bu. Birine özel bir müzik ayarlayamıyorsun. Başımın ağrısıyla yastığa gömdüm başımı. Tekrar çalmaya başlayınca açtım telefonu. O Sırada saate bakmayı da unutmadım tabi. Açar açmaz başladı konuşmaya:
"Deriiiiiiiiiiiin, kızım var ya sabahtan beri kafa yoruyorum. Bir türlü birşey bulamadım. Elim ayağıma dolaştı. Sonra direk seni Aradım."
"Dur bir gizocan, öyle bağırılır mı kızım ya? Kulak bu da kulak. Noldu bir anlat bakalım."
"Ya kuzu, Çağatay buluşalım dedi, ben de bir yalan uyduramadım abime. Hani sen de gelsen de beni evden alsan? Ben de abime Derin var sadece desem? Olmaz mı?"
"Olur canım olur da, acaba gecenin ikisinde neden aramayı tercih ettin koca gündüz varken? Uyuyordum be ne güzel."
"Ne bilim Derinim ya, beni biliyorsun biraz panik biriyim. Aradım işte aniden. Bu arada Ali de gelsin, birlikte vakit geçirelim dördümüz."
"Ha tamam canım,doğru o da gelsin. Hatta lunaparka gidelim. Olmaz mı?"
"Süpersin canımın içi ya. Öpüyorum kocaman. Yarın okulda ayarlarız o zaman. Seviliyorsun. Uyu hadi uyu da yarın zombi gibi gelme. Iyi uykular tatlı şey."
Diyip telefonu yüzüme kapattı.
Ah Gizem ah! Daha uyuyabilir miyim sence ben? Iyi kız, hoş kız ama şu halleri beni öldürüyor. Neyse bir yarım saat yatakta dönüp durdum. Baktım olmuyor, Yavaşça aşağı indim. Tv yi açtım, ama hiçbir şey yoktu yine. Kapıya vuruldu üç defa. Yok artık! Saat üçe geliyor ve biri Kapımızı mı Çalıyor? Allah'ım ya, bu nedir arkadaş? Gece gece Noluyor anlamadım ki. Gizem gece arar, kapı gece çalar, bir de telefonum çalsın tam olsun o zaman diye düşünürken Yavaşça Kapıya ilerledim. Kilidi açıp kapıyı hafif aralar aralamaz telefonum çalmaya başladı. Yok artık, harbiden yok artık yani. Noluyor la? Hadi bir de yağmur yağsın diye düşünerek sanırım imkansızı istedim. Bak bu düşüncem gerçekleşmedi diye düşünürken telefonu açmadığım aklıma gelmişti. Kimin aradığına bakınca çağrının Sinan'dan olduğunu gördüm. Durmadan aklıma girmek zorunda mısın yani Sinan? Gözümden bir damla yaş süzülürken telefonu açtım:
"Efendim Sinan?"
"Güzelim, senden tek birşey rica ediyorum. O ayaklarının önündeki kutuyu Alıp içine bakar mısın? Bu benim için gerçekten çok önemli."
"Peki Sinan, peki."
Diye söylenerek telefonu yüzüne kapattım. Kutuyu alarak koltukta yayıldım. Yavaşça kutunun kapağını kaldırdım. Bir defter duruyordu kutunun içinde. Merakla aldım elime, açtım ilk sayfasını. Allah'ım Başlığa bak! "Saçma bir kişinin tuttuğu Saçma bir günlüğe atılan Saçma bir başlık ANCA bu kadar Saçma olabilir" diye renkli kalemle Yazılmış bu başlıkla Yüzümü bir gülümseme Aldı. Diğer sayfaya geçtiğimde lisenin ilk günü, hani benim lise 1'e ilk başladığım günün tarihinin yazılı olduğu dikkatimi çekti. Ilk Sayfayı okumaya başladım hemen.
"Saçma şey seni. Günlüklere başlamanın ne kadar Saçma olduğunu biliyorum, evet. Ama yine de başladım işte. Çünkü kafam Saçma sapan şeylerle dolu. Tamam çok kullanmış olabilirim bu Saçma sözcüğünü, ama napayım bir çekiyor bu kelime beni bir çekiyor anlatamam. Ben böyle mi konuşurdum ya, Noldu bana böyle? Şu gelen kız Aklımı karıştırdı. Kız güzel, hayır güzel değil, çok güzel. Ve nedense birşey beni bu kıza doğru itmeye başladı." Diğer sayfaya geçtim. Hep kısa kısa Yazmış, ama nerdeyse hergün yazdığını gördüm sayfaları karıştırırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın Oyunları
Teen FictionÖzür dilerim. Ilk Bölümler gerçekten çok iyi değil. İlk üç, dört bölümü kötü yazmışım ama sonraki bölümlerde elimden geldiği kadar kendimi düzelttiğime inanıyorum. Hikayenin ilk üç Bölümü'nü falan okuyup da hikayeyi Okumayı bırakmanızı istemem. Gerç...