1

165 5 4
                                    

Hayat size önce bir kurabiye verir.Çok tatlı gelir.Hiç bitmeyecek sanırsınız.Sonra kurabiyeyi alır sizden.Ve tekmeyi basar.

Ben Tanrı'nın oyun tahtasıydım.

Bana bir mucize verdi,geri kalan herşeyimi aldı.Sonrada mucizemi..

Kıvançla herşey çok güzel gidiyordu.Sanki benim için yaratılmıştı.Herşeyini özlüyorum;

Karnını dinlemeyi,boynumda uyumasını,öpecekmiş gibi yapıp suratıma geyirmesini-
Tamam bunu çok sevdiğimi söyleyemem.Ama bunu bile özlüyordum.

Kanser.Milyonda 1 görülen bir hastalık,nasıl olurda yıllardır toparlayabildiğim hayatımı 1 seferde berbat edebilir? Bu lanetin bir sebebi olmalı..Olmalı ki içim rahat etsin.

Ailemin beni korumak istemesi üzerine ondan uzak durmak zorunda kalmıştım.Oda uzak durmamı istiyordu.Ama ben kararlıydım.Ne olursa olsun vazgeçmek istemiyordum.İnsan nefes almaktan vazgeçer mi? Anlamıyorlar.Ama ben vazgeçmiycektim.Asla..Belki önceleri mesaj atıp beklemekle yetindim ama bu sefer öyle olmayacaktı.Ona istediği kızı verecektim.Önce ailemden,arkadaşlarımdan sonra da kendimden vazgeçecektim.Ama ondan asla.

O gün okulda şenlik vardı.Ama bizim gibi Cool liseliler böyle şeyleri umursamazdı pek.Sadece serbest giyinip gelirlerdi.Kutlamayada okulun inekleri katılırdı.Bense bundan yararlanıp göreve hazırlanacaktım

Kural 1: Onu görünüşünle etkile.

Daha önce Blair Waldorf'u anımsatan kıyafetler giyiyordum.Kendisi tam bir idol.Çok güzel,çok zarif aynı zamanda herşeyiyle baş döndüren bir s*rtüktü.Sanırım onun gibi olma vakti gelmişti.Üzerime kalçamdan neredeyse 10 cm uzun pudra pembesi bir sweatshirt geçirdim.Altımdada süper mini şortum vardı.Son olarak Huf çoraplarımı ve siyah botumu giydim.Okul olduğu için makyajı abartmak istemedim,yoksa Taylor Momsen'a dönmüştüm çoktan.Gözlerime eyeliner çektim ve dudağımıda çok hafif pembeye boyamıştım.Sırt çantamıda alıp çıktım.Artık o leydi yürüyüşüme son vermem gerekiyordu.Daha serbest olmalıydım.Bu yüzden salına salına gitmiştim okula.

Okula girdiğimde gözlerim onu arıyordu.Ortalıkta olsa hemen bulurdum çünkü gözlerinden kimsede yoktu.
Bahçeyi dolaştıktan sonra içeri geçtim.

Okul girişinde Giray'ı gördüm.Oda beni görmüştü ama ilk baktığında tanımıyormuş gibi yüzünü çevirdi ve sonra tekrar baktı.

-Kayra? Gelirken zombilerin saldırısına uğrayıp kıyafetlerini çaldırmış olmalısın.Ya da dün gece Ebrarda kaldın ve sana kıyafetlerini verdi?
*güldüm*
-Çok komiksin,ama alışsan iyi olur.
-İyi mi olur bilmem ama zor olacağa benziyor.Bambaşka biri var sanki karşımda.
*yine güldüm*
-Beni boşverde,Kıvancı gördün mü? Dışarda bulamadımda gelmedi mi acaba?
-Geldi kantindeydi en son.
-Peki teşekkürler.
-Rica ederim Ebrar.Pardon Kayra

Gülerek cevap verip kantine yürüdüm.

Kantinin giriş kapısından nerede olduğu çabuk farkediliyordu.Simsiyah rampa saçları,bal rengi gözleri ve yüzünde onu seksi kelimesinin vucüt haliymiş gibi gösteren kemikleri vardı.Herzaman bakışları keskindi.Annenizi öldürdükten 5 saniye sonra bu bakışı atsa ses çıkartamazdınız.Kızmayı bırakın etkisinden kurtulamazdınız.Ya da sizide bakışlarıyla öldürebilirdi.
Üzerinde beyaz tişört ve deri ceket vardı.Herzaman ona bu kombinin çok yakıştığını söylerdim.Onu iyice süzdükten sonra derin bi nefes alıp yanına gittim.

-Kıvanç?
-Yine mi sen?
-Yine ben evet
-Ne istiyorsun?
-Hiç,biraz oturmak.
*eliyle karşıyı göstererek*
-Bak orda boş bi masa var.Orası daha uygun
-Evet görüyorum.
-Burda dikilme o zaman,kaparlar.
*Sandalyeyi çekip oturdum.Yüzüne 'gitmiyorum' der gibi gıcık bir bakış attım üzerine.
-Kayra!
Diye söylendi ,sesini yükselterek.
-Efendim?
-Git dedim,istemiyorum seni.
-Hiç sorun değil.
-Benim için sen sorunsun,şimdi git.
-Belki bi kahve ısmarladıktan sonra olabilir.

Cevap vermedi.Öfkesi yüzünden okunuyordu.Ama ısrarlıydım.

-Ee kalkıp benim almamı beklemiyorsun herhalde?
*Elini masaya vurarak*
-KAYRA!

Bağırmasıyla yerimden zıplamam bir oldu.Gözlerim çoktan dolmuştu bile.Şaşkın bi ifadeyle ona bakarken bakanın sadece ben olmadığımı farkettim.Herkes bize bakıyordu.Sırt çantamı alıp hızlıca çıktım ordan.Ben sadece biraz konuşmak istemiştim.Tamam,hoş karşılamayacağını biliyordum.Ama böylesine küçük düşüreceğinide tahmin etmemiştim.Ne tepki vereceğimide bilmediğimden tek kelime etmedim.

Eve koştum.Kendimi yatağa attım direkt.Onun için ağlamayalı çok oldu,alıştığımdan.Ama herşeyi eskisi gibi yapmak istiyordum.Sonucu ne olursa olsun istiyordum.

Baş ağrısından uyuyakalmışımki telefonun çalmasıyla irkildim.Arayan Ebrardı.Ebrar Girayın diyişiyle 'Gotik prensesi'ydi.Oda Tanrı'nın başka bir oyun tahtasıydı ama ona biraz kıyak geçiyordu sanki.Buna rağmen Ebrar hep karanlıktı.Siyahtan başka birşey giymezdi ve hayatı çok umursamazdı.Herkes onu saygısız pislik biri bilirdi ama özünde çok iyi ve masumdu.Hayatın zor şartları işte..
Neyse..

Şuan hiçkimseyle konuşmak istemediğimden telefonu açmadım.Sessize alıp yatağa bıraktım ve aşağı indim.Ağır ağır yürüyordum.Sarhoş gibiydim,içseymişim sebepsiz yere böyle olmazdım.Dolaptan su şişesini çıkardım.Bardak rafı yüksek olduğundan zıplayarak alıyım derken bardak yere düşüp kırıldı

.İkimizinde durumu aynıydı.Kırıktık.Onun benden tek farkı fiziksel acıydı.Tanrı bardağa bile kıyak geçiyordu..

Etrafı temizleyim derken cam elime battı ve o an ettiğim küfürlerin haddi hesabı yok.Herşey üst üste gelir mi? Geldi işte.Yarabandı koymaya bile zahmet etmedim,parmağımı şortuma sildim ve temizliye devam ettim.
Herşeyi bitirdikten sonra susuzluğum bile geçmişti ki su içmeden geri odama çıktım.

Telefonumdan ses gelmesede yanıp sönen ışığı dikkatimi çekti.Beyaz ışıktı.Bu mesaj bildirimi anlamına geliyordu.Telefonu açıp mesaja baktım.

●Kıvanç
《Sahile gel.》

Bu mu? Bu mu yani?Yaptığı saçmalıktan sonra yumuşaması gerekmez miydi? 'Gelebilir misin' falan. Her ne kadar emrivakiden hoşlanmasamda gitmeliydim.Belli ki söyleyecekleri var.Belkide özür dileyecekti? Ama bunu telefondanda halledebilirdi.Daha çok düşünmeden hırkamı alıp çıktım.Hâla öfkeliydim.Ama benimle konuşmak istemesi çok garipti.En son ondan uzak durmamı söylediği zaman uzun bir konuşma yapmıştı.Ondan sonra hiç konuşmamıştık doğru dürüst.Son kezde sarılmıştı.Ne sarılması?! Kemiklerimi kırmıştı demeliydim.İşte hayatımın en güzel ve en kötü anıydı.Hem deli gibi sarılmıştık,hemde son sarılıştı.Herneyse sahile yetişmiştim.Bankta gergin bi halde oturup bekliyordu.
Hızlı adımlarım yavaşlamaya başlamıştı.Sanki beni farkedemeyecek kadar dalgındı.Yavaşça oturdum yanına.

-Başla,dinliyorum.
-Acelen mi var?
-Hayır,ama bir canavarla beraber olmak hiçte güvenli değil.Hazır sakinken konuş.
*güldü*
-Seninle bu konu hakkında birdaha konuşmak istemiyorum beni iyi dinle.Sürekli etrafımda olmandan nefret ediyorum.Kayra,ben sana iyi gelemem artık.
-İyi gelme! Sadece gel yeter bana.
-Sözümü kesmeden dinleyemez misin?.Ben artık eski Kıvanç değilim.Seni sadece üzerim -ki bunu hiç istemem.Sen iyi birisin,zararsızsın,daha önce karınca incitmişliğin yok kırılırsın.Çok beyazsın sen kayra.Kirletme kendini benimle.Lütfen,uzak dur artık.

Yüzüme uzunca baktı.Ben bakamıyordum.Baksam hemen salya sümük ağlayacaktım.Hiçbirşey demeden kalktım.Hızlı adımlarla yürüdüm.Kavgaya gider gibi.Söyleyecek o kadar şeyim varken boğazım düğümleniyordu.Tek yaptığım şey sona gelip kaçmak.Sürekli bi çekip gitmeler..Sahilin başına vardığımda döndüm ve tekrar baktım.Eskiden sigara nedir bilmeyen çocuk cebinden çıkardığı sigarasını yakıyordu.

İşte o zaman ne yapmam gerektiğini anlamıştım.Bana kalın kafalı derken haklıydı demek.

O siyahsa bende öyle olurum.Beyazı kirletmekten kolay ne olabilir ki?

Artık attığım her adımı bilmem gerekirdi.Siyah olmalıydım.En azından öyle davranmalıydım.Çünkü ona yakın olmanın tek yolu bu.

Tekrar yanına döndüm.

-Banada bi tane ateşlesene

Kuralsız ve HırçınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin