Y.S.Y.B. 1

39 3 1
                                    

merhaba arkadaşlar öncelikle belirtmek istediğim şeyler var . -okuduğum hiç bir hikayede yazarın, yazdığı bu tarz kısımları tam anlamıyla okuyamam :D- bu wattpad de düzenli olarak yazmak , ilerletmek istediğim bir kitap , yeni bir kitap , yeni bir proje , yeni bir heyecan ve benim için bir ilk denebilir . en azından bir süre yazmaya devam edeceğim vote lar ve yorumlar eşliğinde. umarım keyifli bir yolculuk olur hepimiz için :) benim sizin yorumlarınız dan , sizin benim hikayem den ''haz'' almamız dileğiyle . iyi okumalar...

multimedia: ellie golding / your song

''odam ... evet gidiyoruz. sanırım bu sefer her zaman ki gibi olmayacak. 1-2 haftalık bir şey değil bu . üzgünüm. artık yepyeni insanlar olacak bu evde , bu odada . hımmm belki küçük bir kız çocuğu gelir huysuz mu huysuz . belki de duvarlarını boyayacak , çatlatacak haylaz, buruş buruş , sümüklü bir oğlan ...''  yutkundum . ve daha sakin bir sesle devam ettim ''umarım hayatımızın bundan sonraki kısmında iyi insanlarla tanışırız, tanışırsın. seni burada bırakıp gitmeye dayanamıyorum . hele başka bir dört duvarlı eminim senden birkaç metre daha geniş olduğu için annemin öv öv bitiremeyeceği benim güya' iyi olan şeyleri görmem gerektiğini ' kafama kakana kadar konuşacağı bir alanı -bak hala oda bile diyemiyorum allahım ya - senin yerine koymayı...  ama kuzucuğum anılarımı , üzgün-mutlu anlarımı , en temiz, en berrak, en masum duygularımı , 'çocukluğumu' burada bırakıyorum. hepsi sana emanet biliyorsun; çok değerlisin, bıraktıklarım gibi. sana güveniyorum...''

evet odasıyla konuşan cinsim ben.  evet evet odamla konuşuyorum. büyütülecek bir şey yok . e zaten büyütende yok sanırım . pekala yine saçmalıyorum. ne zaman ailecek tatile gidecek olsak ya da arkadaşıma kalmaya gitsem , yani aslında ne zaman odamdan ayrı kalacak , başka bir yerde gecemi geçirecek olsam , odamla konuşurum ilkokul mezuniyet resmimin asılı olduğu duvarın karşısına geçer ve dakikalarca anlatırım ona . fakat şimdi , bir daha onu göremeyeceğimi , başka birinin olacağını bilmek beni deli ediyor . herneyse

elimde kalan son tişörtümü de bavuluma tıkıştırıp kapanmamakta ısrarcı olan valizimin üzerine oturdum.  biraz zorladıktan sonra kapamayı başarabildim. hayır hayır çok eşyam yoktu, sadece küçük bir bavulum vardı. sırt çantamı da elime alıp odama pocahontas bakışı atarak çıkmayı düşünüyordum. ancak yerde gördüğüm beyaz kağıt parçası dikkatimi çekmişti. normalde olsa yatağımı taşıyan adamların düşürdüğü herhangi bir çöp olduğunu düşünür umursamazdım bile . fakat niyese bu sefer bakmak istedim. belki de odam da biraz daha oyalanmak istemiştim .bilemiyorum . filmlerde de hep böyle olmaz mıydı. yani şey tam böyle bir anda bulduğun geçmişten bir parça , eski bir fotoğraf eski bir mektup . hiç gerçekçi gelmezdi bana böyle durumlar . fakat şimdi anladım bu boş beyaz kağıdın arkasını çevirince bu eve taşındığımız ilk gün kapının önünde annemin zoruyla çekilen fotoğraf . ah tabii filmler deki kızlarda önce ki gece daha çok ağlamak için bu konuyla ilgili anılarını  evin en ücra köşelerinden bulup , slow ama arada gaz veren bir parça açıp, salya sümük o vaziyette uykuya dalıyor, ve muhtemelen gece yattığı gibi kalkan değil de kıçıyla başının yer değiştirdiği şekilde kalkıyorlarsa. evet anladım...

fotoğrafa daha dikkatli baktım bu sefer. o günde böyle üzgündüm. geride bıraktıklarım gibi . resetlenmiş gibiydi herşey sanki. oysa odama  hemen alışmıştım . burada ki çevreye ,şapşik arkadaşlarıma - sahi onlar neredeydi(ahtabiyaa) - tam 'belki bu sefer de böyle olur alışırım' diye bir cümle geçirecekken susturdum beyincağzımı. fotoğrafı odamda keşfettiğim benden başka kimsenin bilmediği duvarın sağ üst kısmında bulunan küçük bir çatlak gibi duran kırık parçayı çıkarıp oraya güzelce sıkıştırdım. eskiden buraya sevdiğim çocukların isimlerini kağıtlara yazar saklardım. sanki başka kimse onları sevemez gibi kimse onları burada bulamaz gibi. gibi gibi işte . zaten sembolik bir şeydi bu buraya adını yazıp da koyduğum hiç bir çocuk hiçbiri onları sevdiğimi öğrenememişti ki  zaten . ama şimdi bu resim belki sonsuza kadar burada kalacaktı . yeni ev sahipleri bir haltlar karıştırmazlar sa tabii umarım. 

odamın kapısına geçip gülümsedim tekrar. arada kalmış bir tebessüm idi bu . 'gülüyorum ama içim buruk birazdan ağlarım bile belki ama bak senin için gülüyorum  . evet her şeyin yolunda olduğuna inanıyormuş gibi yapabilirsin ve şimdi bana sarılman gereken kısıma geldik ' gülümsemesi

bavulumu arabaya yerleştirmesi için babama bıraktım. yola çıkmamıza hala 1 saat vardı .  bu arabada düşünüp düşünüp kendimi depresyona sokmadan önce geçireceğim son 1 saati. bu 1 saatte neler yapacağımı planlayabilir ya da depresif bir şekilde çok sevgili aileme tavır yapabilirdim . tabii bunların hiçbiri olmadı .tam 4 yaşında ki bazen hayatımı mahfeden , bazen ise başıma gelmiş en tatlı şey olduğunu düşündüğüm kardeşim atlas la konuşmaya giderken ensemde hissetiğim sıcaklık yo-yo buna sıcaklık demek doğru olmaz . bu enseme ağır çöküş yapmış ağlayan bi domates idi.

-hop hop hop!

-ne hop hop . elizya'm gidiyor elden. elin büyük şehirlerine

a şey elizya ben oluyorum . evet denişik ailem onlar gibi denişik olayım diye bana böyle denişik bir isim koymuşlar . anlamı denizkızı sanırım. sanırım değil , öyle.

ve bunlarda benim canyoldaşlarım , maltoşlarım . özgem burağım ve onlardan bir kademe daha salak olan mıncır kutayım

-hani gelmeyecektiniz? ama olmaz ki böyle veda yoktu ama 'en son yine parkımızda buluştuk ben tatile gidiyorum bi süre sonra geleceğim yine parka gideceğiz' di hani

-yahu walla bende diyorum diyorum neyi unutmuşuz haydi gidelim o zaman  biz . bunu yüzüme bakamadan söylemişti kutay, sesin de her zaman ki o nida sı yoktu .  o bile böyle üzülmüşse ben ne yapacaktım kim bilir.

-kızım olmaz ki ama öyle barii son bir kez görelim dedik .  dedikten sonra sarıldı bana burağım sonra özge geldi , sonra yavaaaş yavaş usuuul usul kutaycığım toplu maltoş sarılmamızı gerçekleştirmiş bulunduk böylece

-ya ama öyle söylemeyin sanki bir daha arayıp sormayacaksınız alındım şimdi . güldüler bu sefer halbuki ciddi söylemiştim. ama neyse gülsünler, hep gülsünler.

-elizyam beni bu iki erkeğin arasında, bu iki odun mu odun kütük mü kütük ,ayı mı ayı, öküz mü öküz...

-haydaa kızım anladık sadede gel

-ay unuttum iyi mi

bu sefer ben de güldüm . canlarım benim ...


saat 5 olduğunda ; araba yerleştirilmiş , ev boşaltılmış, kontrol edilmiş, ve anahtar kapıcıya teslim edilmişti. ah be her sabahın 7 sinde bangır bangır kapıyı çalıp da ekmek bırakan o hüsnü abiyi bile özleyeceğim . zor olsa da ayrılmıştık maltoşlarla da artık gitmemekte ısrar edince ben kovmuştum onları. biraz daha kalırlarsa kendimi tutamayabilirdim . ne olursa olsun beni ağlayarak görmelerini de göndermelerini de istemem . yanlarında ağlıyorsam eğer bana yardımcı olmaları içindir başımı burağın omzuna koymam özge nin o pürüzsüz ve fark edilmemiş sesiyle mırıldandığı şarkının verdiği rahatlık ile birlikte kutay ın esprilerine gülmem . ama şimdi ellerinden gelen bir şey olamaz. içleri de rahat etmez yavrucanlarımın .

bu sefer göz yaşlarımı tutabildiğim için kendimi tebrik ederken ağlamamak için açtığım hareketli parça eşliğinde okunan percy jackson bu sefer bu mükemmeliyette eksik  olan şeyi ararken bulduğum lays ve aklıma gelen 57 kilom . çok güzel . içine ettiniz yani. tam unutmuşum herşeyi .amaan derken omzuma düşen minnak terli bir kafa havanın kararmasıyla okuyamadığım kitabım şarjı biten telefonumu annemin ki yüzünden takamadığım araç kiti. işte size harika bir hayatın başlangıcı öyle değil mi ...

Bu seferlik böyle olsun . yorumlarınızın , iyi-kötü eleştirilerinizin , beni 1 adım öne iteceğini biliyorum. lütfen bunu esirgmeyin :D ay niye güldüm ki şimdi herneyse şimdiden çooook teşekkürler <3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 08, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yarım Senin Yarın BenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin