"Yıldız teyze içeride mi?" dedi kapıyı açan hizmetçiye Bora.
Siyah kalem etek, üstüne siyah bir buluz, onun üstüne ise beyaz bir önlük giymiş olan hizmetçi kadın,
"İçeride efendim buyurun." dedi ve Bora elindeki küçük bavulunu onun yanına bırakıp hızlı adımlarla, büyük salona doğru yöneldi. Zemin kattan bir kat merdiven çıktıktan sonra hemen merdivenin bitiş yerinden başlayan salona giriş yaptı Bora. Yıldız teyzesini ilk baktığında göremedi ama detaya indiğinde onun kenardaki boydan boya büsbüyük olan pencerenin kenarında, kolları birbirine bağlı bir şekilde dışarıyı izlediğini fark etti. Konuşacakları şey evet mesajda ciddiye benziyordu ama bu kadarda önemli olacağını düşünememişti açıkçası Bora şuan son derece gerilmişti. Adımlarını güçlendirdi ardından ve yavaş yavaş yürüyüp dışarıyı izleyen kadının tam arka çaprazında durdu. Zaten geldiğini çoktan fark etmişti.
"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?" dedi Yıldız hanım arkasını hala dönmeyerek.
Bora gergin ifadesinden kurtulamıyordu ve bu sözler karşısında daha çok gerildi.
"Ne gibi?"
Bir süre sessizleşti ortam ve ikisi de aynı şekilde hiç kıpırdamadan yerli yerince dikildiler.
"Bilmem, belki ben sormadan senin anlatmak istediğin şeyler vardır." dedi Yıldız hanım sessizliği bozarak. O kadar ciddiydi ki aralarında geçen konuşma, soğuk rüzgarların etraflarında dönmesine neden oldu.
"Neyi anlatmamı istiyorsun?" dedi Bora hiçbir şey anlamamış bir halde.
Yine bir süre boyunca konuşmadılar, kıpırdamadan. Ardından Yıldız hanım, ani bir hareketle yürümeye başladı evin en büyük salonunun merkezine ve merkezindeki kremle turkuaz renklerinin hakim olduğu koltuğa oturdu. Bora ise olduğu yerde kalakaldı bir şey diyemeden. Sadece arkasına döndü ve Yıldız hanımın ne yapacağını izledi. Geldiğinden beri hiçbir şeye anlama vermediği gibi onun yanından gidip koltuğa oturmasına da bir anlam veremedi.
"Bora gel karşıma otur!" dedi Yıldız hanım emir verircesine, Bora'nın o gergin yüzüne odaklanmış bir halde.
Bora ise yine bir bok anlamayarak, yürümeye başladı az önce ona emir verip gelmesini söyleyen kadının oturduğu koltuğun karşısındaki aynı renklere sahip olan koltuğa doğru. Ve vardıktan sonra yanına oturdu yavaşça. Bacaklarını bir hayli araladı oturduğunda ve şuan ki hali yani gergin ve ciddiyet içerisindeki sıfatı daha çok erkeksilik katıyordu ona.
"Evet ne soracaksın? Dinliyorum." dedi Bora en sonunda dayanamayarak.
Yıldız hanım ise bir şey demeden baktı karşısındaki yakışıklı yüze adeta inceliyordu her zerresini karşısındaki gencin. Bir süre daha baktıktan sonra bacak bacak üstüne attığı oturuşundan ayrılıp, iki bacağını da yere sabitledi ve üstlerine de iki kolunu koyup konuşmaya başladı, Bora'nın geldiğinden beridir gördüğü ağırkanlı bir surat ile.
"Sen eş cinsel misin, Bora?" dedi.
***
Eve yeni girdiği için hemen kendini o her zaman yaptığı şeyi yaptı yani kendini hemen evin girişindeki salonun koltuğuna fırlattı. Malum çok yorulmuştu iki gün boyunca. Çünkü her şey çok garipti bütün kuralları, bütün düşünceleri tepetaklak olmuştu o iki gün içinde. Üstelik artık bir sevgilisi olmuştu 2,5 ay rüyalarından, hayallerinden hatta aklından çıkmayan adam. Şöyle bir düşündü de nede çok şey olmuştu şu iki buçuk ay zarfında. Bora'nın hayatına girmesiyle neler neler olmuştu hayatında. İlk defa aşık olmuştu, ilk defa geçmişini onun yanında unutmuştu, ilk defa kardeş dediği arkadaşının gerçek yüzünü görmüştü ve daha fazlası. Haliyle üzerinde o iki buçuk ayın yorgunluğu vardı, iki buçuk ayın uykusuzluğu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ CENNET
Teen FictionSen zamansızdın sevgilim, zamansız acıların kurbanı. Sen kaderin kara kaplı defterinde ilk sayfaydın, ilk yaralı. Sen hayata göğüs gerecek kadar büyük, fakat küçük bir çocuk kadarda kırılgandın. Sen kimsenin sahip olamayacağı kadar eşsiz ama...