Elimdeki kara kaplı deftere baktım. Tam 3 yıl. 3 yılı onu araştırarak geçirmiştim. Bir boka yaramamıştı. Çünkü neredeyse hiçbir şey öğrenememiştim. Onunla ilgili öğrendiğim şeyler sadece şunlardı;
Adı Araf. 25 yaşında. koyu kahverengi saçlı , koyu kahve gözlü. Siyah giyinmeyi seviyor ve tabi ki gizemi, gizemli olmayı. Zengin ama ünlü değil. 2 telefon kullanıyor. Birinde sim kartı var. Diğeri ise aşık olduğu kızın fotoğrafını çekmek için. Ve bugün öğrendiğim o gereksiz bilgi. Onun bir sevgilisi var.
Bu kadardı. Neredeyse hiçbir şey... Kapı çalınca defterimi kapatıp diğerlerinin yanına koydum. Bu Azra idi. O benim neredeyse tersim. Her konuda. görünüş, davranış , fobi ve hobi de öyleydi.
Benim kahverengi saçlarım kahverengi gözlerim vardı. Onun kumral saçları ela gözleri vardı. Fazla kaba ve sertti. Bense daha çok kibar ve yumuşak olmayı tercih ediyorum. O kedilerden korkuyor ama ben çok seviyorum. Bende köpeklerden korkuyorum ama o da köpekleri seviyor. Ve o fazla siyah ben fazla beyaz.
" Lan kızım alo?" dedi sert bir şekilde.
" He noldu?"
" Dalmışsın gitmişsin sen ya. Ne oldu dökül bakalım." İçeriye geçip oturdu. Bende kapıyı kapatıp yanına yanına geçtim. Ona anlatmayı düşünmüyorum tabi ki.
" Bir şey yok ya." gözüm sürekli pencereye kayıyordu. Kendimi tutmaya çalışsam da işe yaramıyordu. Onu merak ediyordum. Orada yoktu. Ve tabi ki penceredeki ışık da yoktu. Şu ana kadar fark ettim ki. Kız uyuyunca Araf da gidiyordu.
" Lan ne var orada?" Gözlerimi Azra'ya çevirdim.
" B-bir şey yok. "
" Şizofren misin kızım! Niye bakıyorsun o zaman?"
" Sen niye geldin? Uğramazdın?"
" Aslında şey diyecektim ben."
" Ne diyecektin?" kesin bir şey vardı. Kolay kolay buraya gelmez. Evimin fazla beyaz olduğunu söylerdi.
" Ben galiba birine aşık oldum."
" Ne sen mi aşık oldun? Sen yani? Saçmalama! Sen değil miydin sevgilisi olanlar gebersin diyen? Aşk ne 3 harfli bok gibi diyen?" koltukta dikleşti.
" Evet de. Öyle değilmiş işte."
" Nerde gördün? Kimmiş? Adı Neymiş? Neyin nesiymiş?"
" Bizim karşı dairede oturuyor. Karşılaştık orada. Adı Bilal. 26 yaşında. Beden öğretmeni." çok şaşırmıştım. Azra hep sevgililere aşka söven bir kızdı. Şimdi ise karşıma çıkmış aşık oldum diyor. Onunla bir saat kadar sohbet ettik. Sonra da gitti.
Saat 1 'di ve benim uykum yoktu. Pencerenin önüne geçtim. Orada değildi ama ben orada imiş gibi hissediyordum. Kızın ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. Kız ne hissediyordu? Korkuyor muydu? Yoksa gerçekten de seviyor muydu? Belki de ilk başta korkmuştu fakat şimdi seviyordu.
Mutfağa doğru ilerledim kahve aradım ama yoktu. Kahveye sövüp ilk yazdığım defteri elime aldım. Rastgele bir sayfa açtım. O günü hatırlıyordum. Adam ilk defa kapüşonunu açmıştı. Bende o güzel siyah saçlarını görmüştüm. Biraz daha bakındıktan sonra bir sayfa dikkatimi çekti. Benim yazım değildi. Son sayfaydı. Açıp okumaya başladım.
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Belki bunu yıllar sonra okuyacaksın, belki de hemen fark edeceksin ya da hiç görmeyeceksin. Ama şunu bil ki. Bir gün seni ve benle ilgili yazdığın bu defterleri alacağım. Alacağım o günü nasıl anlayacaksın onu söyleyeyim;
1-)Öncelikle 3. defter bitmiş olacak.
2-) Sen benimle alakalı çok yeni ve o kadar da yanlış bilgi öğreneceksin. Yeşim ile sevgili olduğumuzu sanacaksın. Ama öyle değil işte sana her şeyi anlatacağım, seni ve defterlerini alınca.
3-) O gün işten kovulacaksın.
4-) Kapı çalacak ama şu şekilde; üç kere ard arda tık tık tık sonra 4 kere arada 1 saniye beklenecek şekilde. İşte o zaman ben gelmiş olacağım...
/Son olarak sakın korkma ve seni neden alacağımı sakın merak etme!/
Adım Araf değil: Adım Koray
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Evet bunların ilk 2'si gerçekleşmişti. Korkuyla diğer defterleri de inceledim. Ama hiçbir şey yazmamıştı. Korkudan kıpırdayamadım. Ya beni öldürecekse? Peki ya bu yazıyı nasıl yazmıştı? Evime girmişti! Korkuyla ve hızla yerimden kalkıp kapıyı kilitledim. pencerelerin kapalı olduğundan emin olduktan sonra pencerenin önüne geçtim ve her zaman durduğu yere baktım. Bomboştu. Karanlık ve sessiz. Bu sessizlik beni rahatsız edince kulaklığımı takıp şarkı açtım. Yastığı kafama koyup uyumaya çalıştım.
Gözlerimi açtığımda tavanla bakıştım. Defteri kontrol ettim. Evet gerçekten de vardı yazı. Rüya değildi. Kalkıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Koltukta uyuduğum için sırtım ağrıyordu. Banyodaki rutin işlerimi halledip dişlerimi fırçaladım.
Dolaptan siyah dizi yırtık pantolonumu ve toz pembe kazağımı giydim. Ayakkabı olarak da açık kahverengi bot. Siyah şişme montumu alarak siyah çantamı alarak içine kulaklığımı ve telefonumu attım. Montumu ve çantamı yatağa koydum. Makyajımı abartısız ve saçlarımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Montumu giyip çantamı aldım ve çıktım. Dünün şokunu atlatmaya çalışırken bir yandan da durağa ilerliyordum. Minibüs gelince bindim.
İş yerine gelince garson önlüğümü aldım. Ve kimseye selam vermedim. Önlüğümü takacakken bir el önlüğü tuttu. Bu patronum Melis idi.
" Biraz konuşabilir miyiz?" kafası boya kutusuna girmiş gibi idi. Fazla makyaj yapıyordu. Başımla onaylayıp peşinden ilerledim. Deri koltukların birine oturdum o ise karşıma oturdu.
" Ben senin bu işe uygun olduğunu düşünmüyorum. Fazla itici ve mutsuzsun.Üzgünüm böyle olması gerekiyor." Aklıma yazı geldi işten kovulacaksın. Korkuyla bana uzattığı çıkış parasını aldım ve hızla kalktım. Bu gerçek olamaz! Göz yaşlarımı tutamadım. Uyanmak istiyorum! Bu kabustan uyanmak!
Yolda umutsuzca yürüyordum. Ölmeye yakın olduğumu artık sonumun geldiğini düşünüyordum. Evet ona aşıktım! Ama galiba korkum aşkımdan daha büyük. Azra'nın yanına gitmeye karar verdim. En azından onu son kez göreyim. Taksi çağırdım. Azra büyük bir şirkette sekreter idi.
" Aaa! Hoş geldin. Bir sorunun mu var?" dedi güler yüzle.
" Hayır. Seni görmeye geldim" dedim gülmeye çalışıp. Onunla sohbet ettik. İyi gelmişti. Taksiye binip Ölüme doğru yol aldım.
Kapıya geldim anahtarı sokup çevirdim. İçeriye girdim. Saat akşam 8 olmuştu bile. Kara kaplı defterlerimin yanına ilerledim. Pencereye baktım. Normalde orada olması gerekirdi. Ama yoktu. Kim bilir belki beni nasıl öldüreceğini düşünüyordu. Ya da öldürdükten sonra ne yapacağını. Karnım aç olduğumu belli edecek sesler çıkardığında mutfağa ilerledim. Nutellamı alıp ekmeğe sürdüm. Yedim karnım doyana kadar yedim. Tekrar pencerenin önüne geçip kapının çalmasını bekledim.
Saat gece 12 olmasına rağmen kapı çalmadı. Ben uyuyamıyordum. Ya ben uyurken gelirse ve beni o zaman öldürürse? İkinci kara kaplı defterimi alıp yine rastgele bir sayfa açtım. Burada onu takip ettiğim gün vardı.
Kahvem bitmişti. Bu yüzden markete gidiyordum. Markete giderken onu görmüştüm. Takip ettim. Ara bir sokağa girdi sonra da gözden kayboldu. Hiçbir şey öğrenememiştim yine.
Kapının çalmasıyla kendime geldim. Tık tık tık. Daha sonra boşluklarla 4 tık daha...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kaplı Defter
Teen FictionYağmurlardan nefret ederim. Sırf o zaman orada olmuyor diye. Klişe değildi bizim hikayemiz. Erkek izlerdi hep kadını normal hikayelerde. Ama bizde ben onu penceremden o başkasını yaslandığı duvardan izliyordu. Sağ elinde telefonu, sol elinde sigaras...