Can'la imzaladığımız gizli anlaşmadan sonra Can'ın beni suçluluk psikolojisine sürükleyip okuldan benim yüzümden kaçtığı için okula yine gizli girmesine yardım etmek zorunda kaldım. Evet o okula gizlice girmek zorunda kaldı bende yardım ettim. O duvardan atlayana kadar bende ruhumu teslim ettim. Can'la olmanın çok eğlenceli olduğunu farkettim. Neredeyse yeni tanışmıştık ama yanında sıkılmamıştım. Halbuki yeni tanıştığım insanların yanında böyle rahat olamam ben. Yani daha önce hiç olmamıştım. O okula gittikten sonra kendimi yalnız hissettim, o kahkaha sesine ve gülümsemesine o kadar da alışmışım ki. Sanırım bu çocukta şeytan tüyü var. Sevdiriyor kendini piç.
****
Eve geldiğimde yine evde kimse yoktu. Yine yalnızım. Çantamı kapının önüne gelişi güzel bıraktım ve dış kapının bulunduğu ince uzun koridordan geçip solona geldim. Kapının önünde durup salonun ne kadar da dağınık olduğuna baktım. Gerçekten de dağınıktı. Akşam annemin arkadaşları gelmişti. Her yer çekirdek kabuğu ve etrafa saçılmış koltuk minderleriyle doluydu. Burada kendime oturacak yer bulamayacağım belli oldu.
Babam iş gezisine gideli bir hafta oldu. Ondan hiç bu kadar uzak kalmamıştım. Aslında hiç yakında olmadık biz babamla sanırım ben ailemden kimseyle yakın olmadım. Onlarda benimle yakın olmadı. Kendimi hiç küçük bir kız gibi hissetmedim ben. Babamdan harçlık isterken bile çekinir utanırdım. Bunun sebebini hiç çözemedim aslında. Peri masallarında ki mutlu ailelerden olamadık. Mutsuz ailenin mutsuz çocuğu Esila! Dışarıdan kimse bunları bilmese de gerçekler hep buydu.
Annemin ve babamın yatak odasına gittim. Babamın tarafına yatım ve yastığına sarılıp okulda kızlara babamla ilgili anlattığım yalanları düşündüm. Bu yalanların gerçekliğine inanıp bazen kendimde mutlu oluyordum doğrusu. Sahte baba , sahte anne ve sahte mutlu aile...
Bunlara yıllar içinde alıştım. Şimdi birde sahte Poyraz, sahte aşk var. Bu yalanları kimseye anlatmam mümkün dahi değil. Bende kendime anlatıyorum bu yüzden. Birde hiçbir zaman düzenli yazamadığım günlüğüme anlatıyorum. Artık yetmiyor... bilmiyorum belki bencillik bu. Sonuç da ben onu seviyorum diye o da beni sevmek zorunda değil. Ama sevin istiyorum. Can sevmesin Poyraz sevsin istiyorum.
Bunca yıl hiç sevilmedim ben. Zaten hayatımda 4-5 tane sevgilim oldu onlarda 1 er hafta sürdü. Mesela en uzunu 1 ay. Ama onlarda beni sevmedi. Ben sevdim, çok sevdiğimi sandım ama... Bir insanın bana aşk ile bakmasını hiç görmedim. Hani 16 yaşında gerçek aşkı buluyorduk. Bunu da açıklayın İsveçli bilim adamları. Bu duygusal hallerimin kimse tarafından görülmemesi gerektiği fikrinde oldum hep. Ve bu yüzden böyle düşünce fasıllarını fazla uzatmamam gerekiyordu.
Odama geçtim ve laptopdan bir filim izlemeye karar verdim. 2 saatlik filmin yaklaşık 1 buçuk saati salya sümük ağlamakla geçti. Aşk filmi izlemek hataydı galiba. Her izlediğim ve beğendiğim filmin sonunda yaptığım gibi acaba ikincisi çıkar mi diye düşünmeye başladım ve bir anda telefonum çaldı.
-alo
-efendim
-akşama misafir gelecek, baban da iş seyahatinden bugün dönüyor. Muhtemelen uçağı inmiştir akşama evde olur.
-Benden ne istiyorsun anne?
-Birazdan temizlikçi ve yemek yapmak için 2 kadın gelecek magzemelerin yerini göster tatlım.
-Tamam anne.
-Görüşürüz.
Keşke kapatmadan önce kimin geleceğini sorsaydım. Bu soru aklımı kurcaladı. Ve tekrar aradım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Dünyada Bende Varım #perspektif2016
ChickLitAşkı bize şiirler öğretirdi demek... Ne kadar yanlış düşünmüşüm yıllarca. Hislerin yön vermediği bir şiir var mı? ya hislere yenik düşmeyen bir sair. Ne Özdemir, ne Cahit... Aşkı bildiğini idda eden bir kıza aşk nasıl öğretilir işte böyle göreceğ...