Zil sesiyle birlikte resim atolyesini bulmak için yola koyuldum.Okul oldukça büyük olduğundan atolyeyi bulmakta zorlanıyordum.Ama öğrenci işlerinden aldığım küçük kroki sayesinde kısa sürede atolyeyi buldum.İçeri girdiğimde boş bir yer bulmak için sınıfa şöyle bir göz attım.En arkadaki yer boştu.Oldukça büyük adımlarla yürümeye başladım.Çünkü elimdekileri tutmakta oldukça zorlanmaya başlamıştım.Sırama oturduktan sonra sınıfa şöyle bir göz attım.Kesinlikle beklediğimden daha genişti.İçinde tuval ve boyaların konulduğunu düşündüğüm büyük bir dolap kara tahtanın hemen yanındaydı.Kara tahta üzerinde oldukça iyi bir mizah anlayışı olan biri tarafından yapıldığı belli olan karikatürler vardı.
Burnuma gelen yağlı boya kokusuyla gözlerimi kapattım.Çünkü bu koku çok tanıdıktı.Ve güven vericiydi.Babam gerçekten ama gerçekten iyi bir ressam sayılırdı.İşten kalan boş zamanlarında resim atolyesine dönüştürdüğü eski kilerde resim yapardı.Benimle birlikte.Aslında orası babamla benim özel yerimizdi.Ne zaman sıkılsak veya kafamız atsa atolyeye çekilip hıncımızı boyalardan alırdık.Benim resim yeteneğim babamınki kadar iyi olmasada idare ederdim.Fırçayı nasıl tutacağımı ara renklerin nasıl oluştuğunu kısacası resim hakkında bildiğim her şeyi o öğretmişti bana. Yaptığım resimlerle onu etkilediğimde suratınca oluşan o ifadeyi hatırlayınca buruk bir şekilde gülümsedim.Çünkü bir daha asla o ifadeyi göremeyecektim.
Anılara o kadar dalmışımki defterime bir şeyler karaladığımı hiç fark etmedim.Bu her babamı düşündüğümde çizdiğim şeydi.Bir çift göz. O lanet olası günden hatırladığım tek şey. Neredeyse tüm resim defterlerimde bu gözler vardı diyebilirim.Çünkü yarım akıllı terapistim bunun hatırlamamda bir yararı olacağına inanmıştı.Bana doğru ilerleyen Malik ' i fark ettiğimde hızlıca ama ona fark ettirmemeye çalışarak yeni bir sayfa açtım.
Bana hiç bir şey demeden yanıma oturdu.Ona bakmamak için tekrardan resim defterime odaklandım. Anlaşılan dersin hocası gecikecekti. Elimdeki 2B kalemi bırakıp 4B kalemini alarak çizdiğim figürün saçlarına daha çok gölge vermeye çalıştım.Ama ensemde onun sıcak nefesini hissetmem dikkatimi oldukça dağıtıyordu. Rahatsız olduğumu belli etmek için derin bir nefes alarak resmime iyice gömüldüm.
Asılda başımı ordan kaldırmayı hiç planlamıyordum ama güzelim resmime kan damlayınca başımı merak ve endişeyle kaldırdım.Sanırım burnunun kanadığından haberi yoktu.Çünkü resim defterimdeki kana bakan gözlerinde şaşkınlık vardı.
"Piç kurusu!" diye söylenerek elini burnuna götürdü.Ona iyi olup olmadığını sormak için ağzımı açmıştımki "Bana öyle ahmak ahmak akıcağına bir peçete bul sürtük!" diye resmen bana ateş püskürdü.Şaşkılık içinde neredeyse siyaha yakın bir renk almış olan gözlerine baktım."Benimle böyle konuştuğun sürece ölsende umrumda olmaz Malik." Bakışlarıyla defterimi göstererek "Bana pek öyle gelmiyor güzelim." dedi soğuk ve gerçekten kendini beğenmiş bir sesle.Neden bahsettiğini anlamak için derfterime baktım.Tanrım bu gerçekten ona benziyordu. Burnundan akan kan tam resimdeki Malik'in dudaklarına damlamıştıki böylece kırmızı dudaklarıyla iyice ona benzemişti.
Bir anda üzerime doğru eğildi.Nefesini gerçektende yüzümde hissediyordum.Verdiği sıcak nefesi yüzümü yaladı.Bu hisle titredim.Titrediğimi oda fak etmişti, dudakları hafifçe gerildi.Geri çekilirken yüzüme dahada çok yaklaştırdı yüzünü.Bunu bilerek yaptığına yemin edebilirim.Çünkü bunu yaparken gülümsemesi tüm suratına yayılmıştı.Ve bu görüntü bende onun suratını yumruklama hissti yaratmıştı.Çantamdan aldığı peçeteyi burnuna götürürken içeriye biraz kilolu olan sarışın bir adam girdi.
"Merhaba arkadaşlar ben Chris.Aslında ingilizce öğretmeniyim fakat resim hocanız bu yıl burada olmayacak.Ve derslerinize ben gireceğim.Bu yüzden iyi anlaşalım."Önümdeki sırada oturan çocuk arkasını dönerek "O zaman bu yıl çok basit olacak." diyerek bana gülümsedi.Sarı saçları ve oldukça keskin yüz hatları vardı.Gülümsemesine karşılık verdim ama bakışları yanımda oturan kabadayıya kayınca gülümsemesi kayboldu hızlıca önüne döndü.
"Bir kaç ay üzerinde duracağımız konu biyografi." diyerek söze başladı Bay Chris.Az önce bana gülümseyen çocuk "Ama bu resim dersi.Ve biz resimlerimizi boya ile yaparız.Kelimeler ile değil." dedi."Sizden zaten kelimeleri kullanmanızı istemiyorum Ronald Collins.Eşlerinizle olan düşüncelerinizi resim defterinize dökmenizi istiyorum.Ve bu arada eşiniz yanınızdaki arkadaşınız olucak." Harika! Şimdide onunla resim dersi için eş olmuştuk. Adının Ronal olduğunu yeni öğrendiğim çocuk "İyide şuan bu sınıfta olanların hiç biri birbirini tanımıyorki." diye söylenmeye devam etti."O halde eşlerinizi tanımanız ve verdiğim ödevi yapmanız için yaklaşık 4 haftanız var." Sadece 4 haftamı !Bir insanın biyografisini yazıcaksam,çiziceksem yada her neyapacaksam o insanı 4 haftada tanıyamam ki! "Dersin bitmesine daha yaklaşık 6 dakika var.Eşelerinize tanımaya başlasanız iyi olur."
Yanaklarımın içini ısırarak hiç ama hiç dönmek istemediğim Malik'in şapşal suratına döndüm.Ama o bana bakmıyordu.Kanayan burnunu sildiği peçeteyi resim defterinin yanına bırakmıştı.Çantasından bir not defteri çıkarıp , eline bir kalem alarak bana döndü. "Önece sen mi soru sormaya başlıyacaksın yoksa ben mi" diye geveledi. Bende çantamdan bir not defteri çıkardım .Aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Bu senin ikinci yılın mı?". "Evet ufaklık 2. yılım" "Bana ufaklık demeye hakkın yok benden sadece bir yaş büyüksün." "Aslına bakarsan 3" "Nasıl oluyorda benden 3 yaş büyük biriyle aynı sınıfta oluyorum?" "Sen soru hakkını tükettin şimdi sıra bende." "Pekala öyle olsun." Soracağı soruyu oldukça merak ediyordum çünkü yüzünde gerçekten ukala bir sırıtış vardı. "Südyenin kaç beden?" dedi oldukça ciddi bir halde. Sorusuyla birlikte kızardığıma yemin edebilirim. "Bunun ödevimizle ne alakası var ?" "Bence en fazla 80.Hatta okadar bile yoktur." bakışları yavaşça göğüslerime inmişti. "Göğüsleri 70 beden." diye söylenerek not defterine yazmaya başladı. Kalemini not defterine sürtünce "90" diye püskürdüm. Tüm yüzünü kaplayan arsız gülümsemesiyle önce gögüslerime sonra gözlerime baktı. "Görmeden asla inanmam ufaklık." "Anca rüyanda görürsün o zaman." O notunu alırken soracağım ikinci soruyu düşünmeye başladım.
Bakışlarını tekrardan gözlerine dikmeden önce defterinin yanındaki kanlı peçeteye göz attım. "Burnuna ne oldu?" Konuşmadan önce omuz silkti. "Canımı sıkan bi piç kurusuna kafa attım. " kalemimi elme aldım "ahmak,kavgacı,ukala,sapık,küfürbaz ayrıca kendini beğnmişin teki " diye diğer notumun altına ekledim. Sorusunu sorması için bakışlarımı ona çevirdiğimde bir parmağını çenesine vurarak düşünüyormuş gidi yaptı. Gelicek sorudan aslında oldukça çekiniyordum.Onda beni tedirgin eden bir şeyler vardı.Düşünmesinin bittiğini belli etmek için parmağını çenesinden çekti. İşte tekrardan kızarmama sebep olucak soru geliyor diye içimden geçirdim .
"Neden okulunu değiştirdin?" aslında bakarsanız bu soru karşısında oldukça şaşırdım. "Ben şeyy.Iımm.Bu oldukça uzun ve can sıkıcı bi hikaye." dedim.Ela gözleri oldukça meraklı ve şevkatle bakınca şarşırmam 24956919384740 kat daha da arttı. "Sabırla dinleyeceğimden emin olabilirsin Ufaklık." Benim bir şey söylememe gerek kalmadan zil çaldı.Hala gözlerine bakıyordum.Az önce şevkatle dolu olan ela gözlerinden şimdi ateşler çıkıyordu resmen.Zilin sesiyle bir anda ayağa kalktı ve hızlıca yanımdan uzaklaştı. Anlaşılan burnunu kanatan çocuğu bulmaya gidiyordu.Eşyalarımı oldukça yavaş bi şekilde topladıktan sonra sınıftan ağır adımlarla çıktım.
******
Okuldaki ilk haftamın sonuna gelmiştik.Bu gece şu 1 haftadır haldır haldır çalışarak hazırlamaya çalıştığımız parti vardı.Oldukça yorgun olduğumdan patiye gitmeyi hiç istemiyordum.Hoş yorgun olmasam bile partiye gideceğimi hiç sanmıyorum.
Her zamanki gibi boş olan evime gelip sıcak bir kahve içtim.Dolapta kalan bir kaç parça kokmuş yiyeceği çöp poşetine attıktan sonra çöp poşetini dışarıya çıkardım.Haftanın yorgunluğunu atmak umuduyla sıcak suyun altına girdim.Saçlarımı kurutma zahmetine bile girmeden yatağıma uzanıp beyaz tavanı izlemeye başladım.