Rüzgarın sesini duyuyordum. Yağmurun kokusunu alıyordum. Karanlıkta kalmış, öylece yürüyordum. Karşıma daha önce hiç görmediğim biri çıkıyordu. "Kaç! Git buradan!" diyordu adam bana. Dur bir dakika, adamın sesi tanıdıktı. Ama kim olduğunu çıkaramıyordum. Adımlarım geriye doğru gitmeye başladı. Yırtıcı bir ses doldurdu kulaklarımızı ve gökyüzünde yayılan bir ışık. Adam bana doğru yaklaştı. "Özür dilerim, kızım. Sizi koruyamadım." dedi ve alnından vuruldu. Vuran kişiye baktığımda, kahkaha attı. "Seni sonunda buldum, herşeyin çaresi kız." dedi ve yanıma gelip bana bir yumruk attı. Sonrasını hatırlamıyorum.
Terler içinde uyandım. Bir rüya görmüştüm. Korkutucu ve gizemli bir rüyaydı. Yanıma baktığımda abim yoktu. Hemen ayaklandım. Aşağı indiğimde abim koltuğa oturmuş birşeyler çiziyordu. Ne yaptığını sorduğumda "Kaçış planımız." diye cevap vermişti. Yavaş adımlarla kapıya yaklaştım ve sesleri dinlemek için kulağımı kapıya yasladım. Hâlâ oradaydılar. Bu sefer cama yaklaşıp hafifçe perdeyi araladım. Sayıları artmıştı.
"Biran önce gitmemiz gerek." dediğimde abim beni onayladı. Yakında ajanların dikkatini çekecektik.
"Evin alt katındaki bodrumdan dışarı açılan bir kapı var. Orayı kullanacağız. Daha sonra şehrin Batısına doğru gideceğiz. Hükümetin bulunduğu yerin tam zıt istikametine yani. Şimdi birşeyler yiyelim ve sonrada gidelim."
Karnımızı doyurup çantaları aldık ve bodruma indik. İndiğimizde karşılaştığımız şey oldukça şaşırtıcıydı. Dışarı açılan kapının üstünde bir mektup vardı. Üzerinde 'Clara' yazıyordu. Abime baktım ve mektubu aldım.
'Bu mektubu okuyorsanız doğru yoldasınız. Yapmanız gereken tek şey iz bırakmadan kaçmak. Çıkacağınız bu yolculukta bir çok şey öğreneceksiniz. Bu öğrendiğiniz şeyler birbirinize karşı olan ilişkiyi bozmasın. Dikkatli olun. Yapılan bu şeyden babanız sorumlu ve sizi kurtarmak için çok şey denedi. Ama ilaç evrene salındı. Sanırım tek çare sensin Clara. Kendine dikkat et. Babanızı bulmaya çalışmayın. O iyi bir yerde değil. Beni de merak etmeyin. Bana zarar veremezler. Çünkü çok önemli şeyler biliyorum. Ve, hükümetin bundan haberi var. Clara, çok dikkatli olmalısın. Sizi seviyorum. Anneniz..'
Okuduğum şey karşısında kalakaldım. Babam mı? Biz küçükken ölen babam? Nasıl olur? Aynı şaşkınlıkla abim bana bakıyordu.
"Anlaşılan ciddi oyunlar dönüyor ve sanırım annem senin hayatta kalman gerektiğini yazmış." derken yüzünde bir üzgünlük vardı. Sanırım, annemin yazdığı şeylere üzülmüştü. Çünkü annem apaçık bir şekilde herşeyi ancak benim düzeltebileceğimi söylemişti. Ama asıl takılmamız gereken yer bu değildi, babamın yaşamasaydı.
"Abi farkında mısın, babamın yaşadığından bahsetmiş." dediğimde o yinede çok şaşırmamış gibiydi. Yoksa birşeyler mi biliyordu?
"Bildiğin birşeyler var ve sen, benden saklıyorsun?" dediğimde gözlerini kaçırdı. Kafasıyla kapıyı işaret etti ve yürümeye başladı. Artık burdan gitmeliydik. Evin arkası ormanlık alandı. Tehlikeli olabilirdi ama kaçabileceğimiz tek yön vardı ve o da bu ormandan geçiyordu.
Tam biz evden çıktığımızda kulaklarımıza dolan silah sesleri ile yere uzandık. Evet, birileri ateş ediyordu lakin bize değildi. Büyük ihtimalle ajanlar gelmiş, kapımızın önüne dolan aylakları öldürüyorlardı. Bu demek oluyor ki; birazdan eve dalacaklardı.
Abim ayağa kalkıp beni de kaldırdı ve hemen ormana doğru koşmaya başladık. Yeterince ilerleyince durduk. İleriden bir aylak geldiğini gördüm ve korktum. Üstüme doğru geliyordu. Abim silahı çıkartıp ona ateş edecekken onu durdurdum. Silah sesi oldukça dikkat çekerdi. Başka bir yolu olmalıydı. Ama ne?
Düşünürken iyice bize yaklaşmış olan aylağa baktım. Yanındaki ağaç dikkatimi çekti. Yeterince yüksekti ve çıkmak için uygundu. Abime ağacı gösterip koşmaya başladım. Aylak benim arkamdan gelirken abim ağaca çıktı. Ben iyice hızlandım ve ağaca çıkmaya başladım. Aylak gelmişti ve ayağımdan yakalamıştı. Tekme atıp yukarı çıktım. Yüksekti ve bizi bulamayacakları bir yerdi.
Abim bana bakıyordu. "Ne oldu?" diye sordum. Kesinlikle bildiği şeyler vardı ve benden saklıyordu.
"Ormanın çıkışında, yolun karşısında bir benzinlik var. Oraya gitmeliyiz." dedi. Kafamı sallayarak onu onayladım. Çantadan su çıkartıp içmeye başladım. Abime uzattım. O da içti ve tekrar çantaya kaldırdım.
Aylak hâlâ aşağıdaydı. Ta ki bir ses gelinceye kadar. Ormanın içinden bir ses geldi ve aylak oraya yöneldi. Koşma sesi geliyordu. Yoksa bizi bulmuşlar mıydı?
Bulunduğumuz ağacın altına genç bir çocuk geldi. Bizi görmemişti. Aylaktan kaçtığı belliydi. "Hayır, hayır." diye bağırmaya başladı. Aylak ona yaklaşmıştı. Abim, sessizce çocuğa seslendi. Çocuk hemen yukarı çıkmaya başladı. Bir dalın üzerine oturdu ve teşekkür etti.
"Adın ne?" diye sordu abim.
"Paul Wesley. B-ben ajanların elinden kurtuldum. V-ve kaçtım. Ama yaratıklardan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum."
"Seni takip ettiler mi?"
"Ne? Ajanlar mı? Elbette hayır. Kaldıkları yerde başka sorunları varken benimle uğraşmazlar. Ne de olsa dışarda ölürüm. Böyle düşünüyorlar." dedi alaycı bir konuşmayla.
"Nasıl sorunları var?" diyerek lafa atladım.
"Bütün bunlara sebep olan adam kaçmış. Hiç bir yerde bulamadılar. Ve, sanırım onun bir kızı varmış. Tek çarenin o olduğunu duydum. Ama bence öyle değil. Nasıl bir kız durumu kurtarabilir ki?" dedi. Evet, o kız sanırım bendim. Ve yine evet, abimden hiç bir yerde, hiç kimse bahsetmemişti. Babam yaşıyordu. Hani bizim, küçükken öldüğünü sandığımız babam.
"Birazda ben soru sorayım, siz kimsiniz? Nasıl kurtuldunuz?"
"Ben Jack, bu da kız kardeşim Clara. Başka birşey bilmene gerek yok."
"Pekala, nasıl isterseniz. Ama size işe yarayacak bazı şeyler söyleyebilirim." dedi. Abim kafasıyla onayladı ve çocuk konuşmaya başladı.
"Tesisleri oldukça büyük ve güvenliği sağlamaları zor oluyor. Bu yüzden yakaladıkları erkeklerden askeri geçmişi iyi olanları güvenlik yapıyorlar. Abimi de o şekilde aldılar ve kaçmama o yardımcı oldu. Bir başka şey ise bu yaratıkların sadece kafalarına aldıkları darbeler sonucunda öldükleri. Yani kalbine ateş etseniz bile ölmezler. Yalnızca kafalarından ölüyorlar. Eğer bir insanı ufacık bile ısırırlarsa o insan da zamanla yaratığa dönüşüp kimseyi tanımıyor. Ancak ısırılan yeri kesebilirsiniz ve kan kaybını durdurursanız yaşar. Bildiklerim bu kadar." dedi. Gerçekten işe yarayan şeylerdi. Ama o bütün bunları nerden biliyordu. Tesiste kimsenin ona bunları anlatacağını sanmıyordum.
Hava kararmış ve abim geniş bir dal bulup üzerinde uyumuştu. Ben ve Paul hâlâ uyumamıştım. Paul bana seslendi.
"Sen o kızsın, biliyorum. Sana söylemem gereken şeyler var." dediğinde iyice şaşırdım.
"Beni anneniz gönderdi. Kaçacağınız yeri biliyordu. Bir mektup bırakmış. Okudun mu?"
"E-evet." dedim kekeleyerek. Garip şeyler dönüyordu.
"Olup biten herşey senin için. Abin de seni korumak zorunda, bende. Ve birkaç kişi daha var. Onları bulmalıyız. Seni korumalıyız. Benzinlik var ileride, oraya gitmeliyiz." dedi. Kafamı salladım.
"Şimdi uyu sen." dedi. Bende dediğini yaptım. Uyumaya çalıştım. Ve sanırım, sonunda uyumuşum.
Merhaba. Evet, gerçekten tam istediğim gibi gidiyor. Oldukça gizemli şeyler dönüyor ve kesinlikle Clara hepsini zamanla çözecek. Eğer sizde bu gizemli olayların açığa kavuşmasını istiyorsanız, yeni bölüm için vote verin ve yorum atın. Bunlara ihtiyacım var. Medyada çok sevdiğim aylaklardan bir resim var. Yakında karakterleri de belirleyeceğim. Tavsiye edeceğiniz karakter varsa yorumlara yazın. Vote vermeyi unutmayın. Yeni bölüm çok yakında. ❤⭐✌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN
FantasyAnnem elindeki kolyeyi bana uzattı ve beni dolabın içine kapatıp "Seni seviyorum tatlım." dedi. Arkasından gelen ajanların annemi alıp götürmesini izledim. Ağladım. Ama sessizce. İçimden. Çünkü sesimi duyarlarsa beni de alırlardı. Korkuyordum. Annem...