Her bir adımımda yanlış kapıya gidiyordum bu ahmak çocuk bana daha evi göstermeden çekip gitmişti uzun kolidordan sağa dönünce ışığı açık bir oda gördüm Parsın orada olduğunu umarak kapıya 2 kez sertçe vurdum gel sesini duyduğum da içeri girdim oda başlı başınca siyahtı gözlerimle odayı incelemeyi bırakıp Parsa döndüğümde bana ne oldu bakışları atıyordu "aa şey ben daha evi tam öğrenemedim de baya da dolandım ama geldiğim odayı unuttum yardımcı olur musun"dedim yüzümü yere çevirerek "şimdilik burada yat ben işim bitince seni odana gitmen için kaldırırım" diyince Parsın dediğini uygulayarak yatağın oraya yürümeye başladım yorganı kaldırdığım da direk burnuma Parsın kokusu çarpıyordu bir saliseciğine gözlerimi kapadım ama Parsın beni izliyor olabilme ihtimaline karşılık gözlerimi hemen açtım.Yatağın içine hafifçe yatarak Parsın olduğu tarafın tersine döndüm göz kapaklarım yavaşça düşmeye başladığında yastıkta ki kokuyu içime çekerek gözlerimi kapadım.
Önümde ki adam elinde ki sıcak demirle vücudum da tur atıyordu her çırpınışımda biraz daha bastırıyordu biraz daha ve biraz daha artık bedenim acıdan karıncalaşmaya başladı o sırada elinde bir kutu benzin olan bir adam daha yaklaşmaya başladı çırpınmalarım artık yalvarışlara dönmeye başlamıştı fısıltıyla"yapma lütfen yapma" diyebiliyordum sadece yalvarışlarım dinlenmeden vücudumun belirli bölgelerine dökülmeye başlandı.
Alnımdan akan her bir ter damlasının yastığa aktığını hissediyordum dışarıdan gelen sesleri algılayamıyorum fakat içeride ki sesleri de durduramıyordum.
PARS'IN AĞZINDAN;
Derinin yalvarışlarından beri dürtüyorum ama hala uyanmıyordu sanırım kabus görüyordu fakat bu kadar etkilenmesi normal değildi son kez dürttüğümde yataktan aniden fırlayarak "dokunma bana" diye bağırmaya başladı. "Şişt sakin ol Derin benim bak Pars sakin ol ben senin yanındayım güzelim ben yanındayken kimse sana bir şey yapamaz"diyerek kollarımın arasına aldım hıçkırıklarını düzene soktuğunda kafasını kaldırıp ve özür dileyen gözlerini bana çevirdi. "Derin bana ne gördüğünü anlatmak ister misin bak senin yaralarını sarmana yardım ederim birlikte atlatırız bu yaşadıklarını ama bana içini dök dök ki kurtul rahatla."dedim çünkü artık onu böyle solgun görmek istemiyorum eskisi gibi canlı, arkadaşlarıyla eğlenen halini, en kötüsü bile ağaçların altında sigara içen halini bile özledim.Kafasını tekrar bana döndürerek ellerini saçlarına geçirdi sesi fısıltıyla çıkmaya başladı "Ben sana kendimi anlatsam benden nefret edersin, bırak yanımda olmayı artık çünkü ben sana içimi açarsam yaralarım tekrar kanar bu sefer sen onarmak zorunda kalırsın ve senin taşıyamıyacağın yükte yaralarım var bu yüzden odadan çık Pars Karacan." dediğinde ufak bir afallama geçirdim ayağa kalkarak "Ya yeter be biliyorum bana güvenmiyorsun sana zarar vereceğimi düşünüyorsun ama şunu bil sana asla zarar vermem.Aklımdan çıkmıyorsun anladın mı eğer o zamanlar seni yanımda tutabilseydim bir dakika bile durmazdım şimdi bana yaralarının izlerini göster nasıl acı çektiğini göster ki onlara şu siktiğimin dünyasını ters döndüreyim!" gözlerinden süzülen yaşları yavaş bir şekilde silerek "madem çok öğrenmek istiyorsun o zaman kulaklarını iyi aç ve beni dinle!" diye bağırdığında gözlerimi bir kaç kere kıpırdatıp kafamı salladım.Derinin anlattığı her bir cümlede damarlarımdaki kanın hızının arttığını hissettim sinirle bir hışım yataktan kalkarak karşımda ki aynaya sert bir yumruk geçirdim herkesi ona dokunan herkesi yakacağım, bende Pars Kalkan'sam onların önümde kıvranmalarını hiç acımadan izleyeceğim.
DERİN'İN AĞZINDAN;
Pars yataktan kalkıp aynaya yumruk attığında ağzımdan ufak bir çığlık koptu her tarafa ufak ufak cam parçaları uçtuğunda hem ağlıyor hem de gözlerimle onu izliyordum ayağa yavaşça kalktığımda ayakkabılarımın cam kırıklarını ezdiğinin sesini duyuyordum sadece ah bide Parsın düzensiz nefes alışverişlerini yanına ulaştığımda ellerinden kanlar akıyordu şaşkınlıkla gözlerimi şişirdiğim de hemen ellerini elimin arasına aldım onun kanı benim ellerimin içindeydi şuan gözlerimi gözlerine dikerek "neden böyle bir şey yaptın ellerin çok kötü gel pansuman yapalım"dedim benim lafıma karşılık hiç bir şey demeyerek banyoya yürüdü "pansuman malzemeleri nerede"deyince gözleriyle arkamdaki dolabı gösterdi ellerimi ellerinin arasından çekip dolaba doğru yürümeye başladım kapağı açtığımda pansuman malzemelerini alıp yanına gittim.İlk önce kana bulanmış elimi çeşmede yıkadım Parsın oturduğu taburenin yanına çökerek ellerini temizlemeye başladım işim bitince sargı bezini ellerinden yavaşça geçirmeye başladım,yerdeki sargı bezlerini ve pamukları toplayıp çöpe attığım da Parsın ayaklandığını gördüm yanına giderek odaya gitmesine yardımcı oldum.Kafasını bana çevirerek "Buğrayı ara gelmesini söyle ve gelirken birini de getirmesi gerektiğini söyle o anlar telefonum cebimde"deyince hiç düşünmeden cebinde ki telefonu aldım ama şifre vardı benim beynimi okurcasına "şifre 1998"dedi telefonu açıp rehbere girdiğimde sadece bir kaç kişinin ekli olmasına şaşırdım tereddüt etmeden Buğra kişisine dokundum telefon üç dört kere çaldıktan sonra Buğranın sesini duydum "aa buğra benim Derin, Pars seni buraya çağırıyor ve yanında birini getirecekmişsin tamam bekliyoruz"deyip telefonu kapattığım da elimde ki telefonu parsa uzattım telefonu alıp masaya fırlatınca içim bir cız etti be sonuçta altı aydır falan telefonsuzum neyse ben onu bunu bırakayım da her şeyi Parsa anlattım şimdi ne olacak kafamda deli sorular varken kesin birini sesli söylediğime eminim "şimdi ne olacak biliyor musun onların gelmişlerin den ve geçmişlerinden başlayarak hepsini ters düz edeceğim ve hiç bir şekilde acımayacağım çünkü onlarda sana acımadı." Parsın ürkütücü konuşmasından sonra kapının çalma sesini duydum büyük ihtimalle Buğraydı kapıdan çıkarak aşağı inmeye başladım kapıyı açtığımda ufak bir şok geçirdim ALYA! şuan karşımda kanlı canlı duruyordu gözümden bir yaş geldiğinde hiç düşünmeden kendimi arkadaşımın kollarına attım Alya " bebeğim ben her şeyi biliyorum seni aramak için her şeyi yaptım ama bulamadım ve seni bir daha göremiyeceğim sandım o kadar çok korktum ki anlatamam ama sen şuan burdasın" dediğinde ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtı ağlamamı düzene soktuğum da yüzümü kaldırıp "seni kim nasıl buldu"dedim, gözlerini kapıda ki Parsa çevirdi bende hemen gidip parsa sarıldım kafamı göğsünde saklayarak "çok çok çok teşekkür ederim hem hayatımı kurtardığın için hem de arkadaşımı bana tekrar getirdiğin için" deyip ayrıldığımda tekrar Alya'nın yanına gittim bana kızarak " aaa ayıp be beni burada mı bekleteceksiniz ayrıca şu yanımda ki öküze de söyleyin bana tip tip bakıyor dalacağım şimdi" dedi ufak bir kahkaha attıktan sonra Alyayı ve Buğrayı içeri soktum sanırım uzun zamandır ilk defa gerçekten güldüğümü hissettim
Arkadaşlar hikayeme yorum yaparsanız sizin görüşlerinizi ve önerilerinizi daha çok dikkate alabilirim sizi çok seviyorum Parstan ve Derinden kocaman öpücükler. Oylamayı da unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK GÖLGELER
RandomÇaresizlik,korku,vücuttan atılamayan tarifsiz acı,alışılmış yaralar ve kanamaya yer arayan izler. Hayatının hatasını yapmış bir baba ve cezayı misli misli ödeyen bir kızın hayatı ne kadar güzel olabilir?Onun yanında her gece masal okuyacak sabahları...