Hikayenin yazarı @ehl_kayy_writes diye tekrar bir hatırlatma yapayım.
Ayrıca büyük şehirlerde oturanlar şu günler dışarı çıkarken düşünsün. Umarım hepiniz iyisinizdir.
---
Bir gün nasıl bu kadar çok iniş çıkışlarla dolu olabilir?
İlk başta, bir salak bana çarptı, telefonumun kırılmasına neden oldu ve ödemesini isteyemeden kayboldu. Ardından bana biletini veren çok tatlı bir yaşlı kadınla karşılaştım ve şimdi de -yine- bir şeylerden şikayet eden Sör Gıcık'la aynı uçakta olduğumu fark ediyorum. Günüm daha kötüye gidebilir miydi?
"Yanıma birinin oturmasını istemiyorum." dedi uçak görevlisine, gözlükleri hala gözündeydi. İki adet görevli onunla ilgileniyordu.
Neden gözlerini kapatıyor? Gözlerinde bir problem mi var?
"Üzgünüz, efendim, ama bütün uçak dolu ve bu koltuk ayırtıldı." dedi görevli yüzünde umut dolu bir gülümsemeyle.
"Yanıma birinin oturmasını istemiyorum. Uçuş sırasında rahatsız edilmek istemiyorum ve yapacak işlerim var. Yanıma oturan kişi sadece dikkat dağıtıcı etken olacak ve bu hiç iyi olmaz."
"Ama-"
"İki koltuğu da ödeyebilirim."
"Ama-"
"Tamam, iki katını ödeyeceğim." dedi ve pantolonunun arka cebindeki cüzdanını çıkardı.
Umursamaz, şımarık, parasını her yere harcayan gerizekalı! Geri de çekilmiyor! İki koltuğu da almak mı, kim olduğunu sanıyor? Yanında oturacak kişiye acıdım.
O sırada, bana yardım eden görevli Max geldi. "Çok şanslısınız." dedi olayı duyduğundan beri üçüncü kez. "Ekonomiden birinci-sınıfa ha?" Gülümsedi ve gülümsemezkenki halinden daha tatlı göründü. "Şimdi bakalım" dedi ve şimdi benim olan bayan Laurent'in biletine baktı. "Hmmm... 3B."
Sör Gıcık'la konuşmaya devam eden görevlilerin yanına ilerleyip durdu.
"Lily," dedi Max görevlilerden birine. "Yol verebilir misin, yolcu geldi."
Ve birden ne dediği beynime dank etti.
Günüm birden daha kötü oldu.
"Efendim." diye seslendi Max. "Koltuğunuzu buldum." Sör Gıcık'ın yanındaki koltuğu gösterip gülümsedi.
Sör Gıcık'ın yanına mı oturacaktım?
Kesilecek bir koyun gibi hissediyordum, Sör Gıcık'ın beni hatırlamıyor olmasını umdum. Tabi ki bu imkansızdı.
"Sen?" ilk sözcüğüydü.
Onu ağzı açık bırakmaktan oldukça gurur duyuyordum. Eh, tek kelime söylemesi onu ağzı açık bırakmak demekti, çünkü tek yaptığı konuşmaktı.
"Evet, benim, salak-yüz." dedim ve homurdandım. "Görünüşe göre beraber oturuyoruz." Bavulumu koltukların üstündeki bagaja koydum ve lüks koltuğa oturdum. Kesinlikle 2 yetişkin veya 3 çocuğun sığabileceği boyuttaydı.
Berbat sabah yüzünden sertleşen kaslarımı rahatlatmıştı. Teşekkürler bayan Laurent, dedim yaşlı kadını hatırlayarak gülümseyerek.
"Birinci-sınıfa ilk kez geliyorsun, sanırım?" dedi Sör Gıcık. Görünüşe göre konuşmayı çok seviyordu.
Yüzümü hafifçe ona çevirerek neden taktığını anlamadığım gözlüklerine baktım. Uçağın içinde... Hızlıca başımı sallayıp öne dönüp beynimi dünyaya kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rushed (İlk Uçuşta Nefret Serisi 1) <ÇEVİRİ>
Teen Fiction@ehl_kayy_writes adlı yazarın hikayesidir. Kurgu ve bütün haklar ona aittir. Yazarın izni ile çeviriyorum. --- Alexandra Hunt'ın Hollywood'a gidince yapılacaklar listesinde sadece 2 madde vardı. 1. Bir film setinde olan erkek arkadaşı James'e sürpri...