Fırından çıkan buhar az daha yüzümü yakacaktı. Yüzbaşı beni hızla geri çekti. Arkamdan kollarımı tutup kendine çekmişti. Sırtım sert göğsüne dayanmıştı.
'Dikkatli olun '
Hızla toparlanıp ondan ayrıldım.
'Teşekkür ederim . Ah camları açsam iyi olacak .' Kokuyu çıkarmak kolay olmayacaktı ama kafenin 3 tarafı da camlarla kaplı olduğu için cereyana sebep olup havayı devir daim yapacaktı.
'Yardım edebileceğim bir şey var mı ?'
'Hayır yüzbaşı. Teşekkür ederim. Gidebilirsiniz . Size bir şeyler ikram etmek isterdim ama diğerlerinin pişmesi uzun sürer bunlarda malum. '
'Dikkatli olun . İyi günler .'
Arkasından öylece baktım. Onunla oturup konuşmak için belki de son fırsatımı dikkatsizliğim yüzünden kaçırmıştım. Neyse ki sadece bir tepsi yanmıştı. Diğerlerini pişmeye koydum. Mustafa geldi.
'Bu koku da ne ?'
'Poğaçalar yandı . Şu poşeti dışarı atar mısın .'
'Poğaçalara mı bu kadar üzüldün yoksa giden yakışıklıya mı? Ne işi varmış burda.'
'Ne oldu kıskandın mı? Bugün Naz yardıma gelecek değil mi bu kıskançlık gösterini onada yap bakalım . '
'Cemre gerçekten çok gıcıksın. '
'Tamam oyalanma bugün en yoğun günlerden biri baksana birileri geliyor bile. '
Önlüğümü belime bağladım. Gelen çiftin siparişini aldım. İki fincan kahve yanına da kurabiye koydum. Servis ettikten sonra tezgaha döndüm. Yemek isteyen çok olmazdı ama istenilen şeyleri yapmaya çalışırdık. Onun dışında aklıma ne eserse akşamdan yapıp öbür günün menüsüne ikram olarak hazırlardım.
Birkaç kişi daha geldi. Çay ve tost yapıp Mustafa'ya verdim. Servis yaptı . Naz içeri girdiğinde, diğer masadan aldığı boşları nerdeyse düşürüyordu.
Kahkaha attım. Ölümcül bir bakışı bana doğru fırlattı.
'Günaydın millet .'
'Günaydın Naz '
'Günaydın canım. Mustafa'nın nesi var . Hem bu koku nedir böyle .'
'Şey sana anlatacağım şeyler var ama şimdi kalabalık daha sonra anlatırım. '
Çok yoğundu. İhtiyar gideli kaç saat oldu. Saat iki buçuk olmuştu , hala gelmedi aramadı da .
'Neyin var Cemre .'
'Naz büyükbabam sabah çıktı . Hala gelmedi . '
'Bir şey olmaz korkma . Hazır burası tenhalaşmışken neler olduğunu kahve içerken anlatmaya ne dersin. Yanında elmalı kurabiye yeriz . '
'Tamam sen kahveleri al bende kurabiyeleri. '
'Hayırdır. Bensiz kahve mi ?'
'Mustafa sen şuradaki müşterilere bakıp gelirsin. Anlaştık .' Anlaşmaz mısınız şuradan atla desen atlar çocuk. İç geçirdim. Mustafa anlayıp bana baktı. Gülümsedim yoksa beni parçalayacaktı.
Masaya oturduk mis gibi havayı içime çektim.
'Naz sigara var mı sende ? Benimki İhtiyarla şehre gitti.'
'Bende mi Cemre bende sigaranın ne işi var. Anlaşılan biri senin aklını başından almış. Anlat .'
Olanı biteni çabuk çabuk anlattım zaten anlatacak çok bir şey de yoktu. Mustafa da kahvesini alıp gelmişti. Cafede boşalmıştı. Saat beşe kadarda dolmazdı .
'Cemre Mustafa yakışıklı askeri kıskanmadı mı?'
Mustafa öyle öksürdü ki ikimizde aynı anda ona baktık. Ölüyor sandık. Sonra Naz'la masaya yatıp kahkaha attık .
'Mustafa sakin ol hayatım ben seni asla aldatmam. '
'Cemre ne biçim konuşuyorsun. Yani Naz da bizi bilmese gerçek sanacak yani .'
'Neden Mustafa sende Cemre de bekarsınız hem kasabada ki herkes sizi çok yakıştırıyor.'
'Naz sen böyle saçma şeylere inanma . Öyle bir şey olsa haberin olur. Ayrıca Cemre başkasına aşık oldu bende baş. ..' sözünü yarıda kesip hızla masadan ayrıldı. Çok kızmıştı. Bizden çok kendine kızdığını biliyordum. Naz'ı yıllardır sevmesine rağmen ona bir türlü söyleyemiyordu. İşin garibi Naz'da onu sevdiği halde ona bir şey söylemeden sabırla bekliyordu.
'Naz ya şu çocuğa niye böyle şeyler söyleyip darlatıyorsun. Sanki bilmiyorsun .
'Aa diyene bak hayatım diyen ben miydim . Utanmadan arkadaşının aşkına göz mü diktin yoksa .'
'Ay ikinizden de korkulur yani suçlu ben oldum . Hey Allahım . '
'Neyse . Gerçekten aşık mı oldun. Anlatmana bakılırsa aşık olunmayacak gibi de değil hani '
'Evet . Gözleri o yarası ' içimi çektim . 'Aşık olmamak nankörlük olurdu. '
'Hm . Keşke bugün şu börekler yanmasaydı ya . Oturur konuşurdunuz yaşını nerede yaşadığını öğrenirdin. Ama üzülme bence o da senden etkilendi. Yoksa bir asker neden akşam tanıştığı adamı almak için gelsin ki . '
'Sanmıyorum. İhtiyar genç yaşında rütbe sahibi olmuş dedi. Askeri okulda okumuŞ olsa en az 6 yıl sonra yüzbaşı olsa nerden baksan 25 vardır. Ne dersin ?'
'Evet . Haklısın ama daha yaşlıda olabilirdi. Görüntüsü kaç yaşında gibiydi.'
'Görüntüsü çıtır gibiydi . Taze fırından yeni çıkmış .' Aynı anda kahkaha attık. Derken araba sesi duydum. Net görmek için verandadan Kafenin önüne doğru yürüdüm. Sonra gözlerimi kırpıştırdım. Hayal görmüyorsam eğer bu harika araba yüzbaşınınkiydi. Mustafa yanıma koştu.
'Geldi seninki '
'Hadi ya ' dedi Naz .
Hepimiz ona bakıyorduk. Arabadan indi. Yüzünü hiç kaldırmadı. Birden kalbime bir şey saplandı.
'Bir şey olmuş '
'Saçmalama Cemre ne olabilir ' Mustafa'ya bakmadan ona doğru koştum. Önünde durdum. Göz göze geldik. Beyaz gözleri kızarmıştı. Bir şey olmuştu işte.
'Ne oldu . Bir şeyin mi var . İyi misin gel söyle otur .' Derken dirseğine dokundum. Ama hareket etmedi. Naz ve Mustafa da yanımıza gelmişti.
Yutkundu. Elini ensesindeki saçlarına götürdü.
'Şey Cemre hanım sanırım benimle gelmeniz gerekiyor. '
'Bişey oldu. Ne oldu söyle 'koluna yapışmıştım. Ayaklarım yerden kesilmişti. Düşmemek için tutundum.
Naz'la Mustafa hemen kolumdan tuttu. Mustafa yüzbaşına bakıp.
'Ne oldu söyler misiniz ? Kötü bir şey mi var . Yoksa büyükbabaya mı bir şey oldu .' Dedi. Ona baktım. Soramadığım soruyu sormuştu.
Gözlerimden yaşlar hızla akmaya başladı.
'Sakin olun . Sanırım bir kaza geçirmiş . Şey lastik izlerine bakılırsa dönüş yolunda önüne bir şey çıkmış ve direksiyonu kırmak zorunda kalmış. ' sustu.
'Devam et . Lütfen . 'Dedi Naz .
'İyi mi bir şey oldu mu ona .' Bu sefer konuşan Mustafa'ydı.
'Şuan yoğun bakımda . İki saat önce kaza yapmış . Kemeri takılı değilmiş . Bu yüzden kafasından darbe almış. Durumu tam belli değil .'
'Yeter . Gidelim. Hemen büyükbabama gidelim lütfen . ' önlüğümü çıkardım . Yere fırlattım. Mustafa ve Naz gelmek istedi ama onlara kalmalarını söyledim. Maks olanları hissetmiş olmalı ki havlamaya başladı. Eğilip başını okşadım.
'Korkma ihtiyar bizi asla bırakmaz. Kafe, ev ve Maks size emanet .'
Hızla arabaya bindik. Öyle ağlıyordum ki ellerim titredi emniyet kemerini bulup takamadım. Hıçkırmaya başlayınca yüzbaşı uzanıp kemerimi taktı. Eliyle yaşlarımı sildi.
'Cemre hanım sakin olun bu şekilde ona yardım edemezsiniz . Hem seni böyle görmesini istemezsin değil mi '
Kekeleyerek konuştum.
'E e vet a m a ke kendi mi dur duramıyorum. ' zor olsa da cümleyi bitirmiştim. Ana yola çıktığımızda camımı indirdi. Yüzüme çarpan rüzgar beni biraz olsun kendime getirmişti. Gözlerimi sildim burnum çok fena akıyordu.
'Torpido da selpak olacaktı. '
Ona bakmadan torpidoyu açıp selpakı aldım. Burnumu gürültülü bir şekilde çektim.
Bir şişe su uzattı bana. Alıp bir yudum içtim. Derin bir nefes çekip elimi boğazıma getirdim. Sanki biri boğazımı sıkıyordu.
'İyi misin ? Durmamı ister misin ?'
'Hayır . Biran önce gidelim. Mümkünse daha hızlı gidebilir misiniz ?'
'Zaten hızlıyım daha hızlısı bizi ölüme götürür . Sakin ol .'
Doğru söylüyordu. Saçmalamıştım. En az bir uçak kadar hızlıydı.