45.The drama of the little girl

4.2K 175 54
                                    

Merve'den

Kızı evine bıraktıktan sonra benim evime gelmiştik. Yol boyunca hüküm süren sessizlik, yine de devam ediyordu. Şuan arabadan inmeliyim! Biliyorum ama beni tutan bir şey var. Bacaklarım bir türlü aklımın -hadi in aşağı- seslerini duymuyor! Aksine yerinden kıpırdamamak için elinden geleni yapıyordu. Sanırım bu aklım ve kalbimin bana oynadığı bir oyundu. Ona sormak istediğim onca şey varken, bir türlü dilimin ucuna kadar gelen sözleri dışarıya salmıyordum. Salamıyordum....

Arda başı dimdik, önüne bakıyordu. Sanki ben yokmuşum gibi. Belki de inmemi bekliyordu. Sanırım aynen istediği buydu. Kapıyı açarak arabadan indim. Ve eve doğru yürümeye başladım. Ben anahtarla kapıyı açmaya çalışırken, Arda arabadan inip bana seslendi

"Bagajda ne işin vardı?"

"Bilmiyorum!"

Söylenecek daha iyi bir açıklamam yoktu. Çünki ben bile daha orada ne işim olduğunu bilmiyordum. Arda yavaş adımlarla bana yaklaştı. Attığı her adımda kalbimi yerinden çıkacak gibi coşturan adamla aramda mesafe yok denilecek kadar azdı. Gittikçe hızlanan kalbim ve heyecandan titreyen bir sesim ve bedenimle karşısındayım. Geniş, yapılı omuzları, siyahın açık tonu gözleri, dolgun dudakları, sert aynı zamanda küçük çocuk kadar masum yüzü - tüm bunlar gözlerimin önüne serilmişti. Nereye baksam ondan bir parça görüyor, o parçaların içinde kayboluyordum....

"Beni kıskanıyorsun sen?"

Dedi yüzündeki alay sırıtışıyla.

"Belki de!"

Dedim kısık bir sesle. Cesur olmam için kendime emirler yağdırıyordum. Ama o bana daha da yakınlaşarak izin vermiyordu.

"Neden?"

Hala sırıtıyordu. Gözlerinin dudaklarımda oluşu, kalbimin daha hızlı atmasına ve kendimi garip bir rahatsızlık içinde bulmama yol açıyordu.

Elimi göğsüne bastırarak, onu durdurmaya çalıştım. Şayet daha fazla yakınlaşırsa, kendimi kaybedeceğimden şüpheliydim. Titrek ve kısık sesimle fısıldadım

"Yapma!"

Onu durdurmaya çalıştığımı umursamadan, yakınlaşmaya devam etti.

"Neden?"

Heyecandan kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatırken, arkaya doğru gitmeye başladım. Ama kapının hemen önünde durduğum için bir adım bile atamadan duvara yapıştım. Arda ellerini duvara yaslayarak, kaçmamı imkansız kıldı. Lanet olsun!

Burunlarımızı birleştirdiğinde, gözlerim kapandı. Nefesi yüzüme çarpıyordu. Dudağını yüzüme sürterek konuşmaya başladı

"Bunu nasıl yapıyorsun?"

"Neyi?" Diye fısıldadım.

Alt dudağımı iki dişinin arasına alıp, sıktı ve öne doğru uzatarak yavaşça bıraktı.

"Işte bunu?"

"Ne ki bu?"

Ellerini duvardan çekerek, belime sardı. Ve beni sıkıca kendine çekti.

"Tutku!" Dudağını dudağımın kenarına sürterek "Belki de aşk!"

Son söylediği şeyde ciddimiydi? Yoksa sarhoş olduğu için mi söylemişti bilmiyorum ama ben inanmayı seçmiştim. Dudağını boynumda gezdirirken, elleri boş durmuyor bacaklarımı okşuyordu. Ellerimi saçlarına geçirdim. Ve kendimi tamamen ona teslim ettim. Bacaklarımdan kaldırarak beni kucağına aldı. Ellerimi boyuna sarmış, bacaklarım belinde birleştirmiştim. Kapıyı açarak beni içeri doğru taşıdı. Başını boynuma gömmüştü. Merdivenlerden yukarı kaldırarak beni odama çıkardı. Odanın kapısını açıp içeri girdik. Beni yere indirmeden duvara sıkıca yasladı. Ve dudaklarıma yapıştı. Hızlı aynı zamanda tutkuyla öpüşüyorduk. Elleri ile elbisemin ön kısmından tutarak, bir anda parçaladı. Ve çıplak bedenimi kendine doğru bastırdı. Ağzımdan çıkan inlemeyle, ona karşılık verdim. Ve gömleğinin üst kısmından tutarak, bir çırpıda düymelerini açarak, gömleğini çıkardım. Dudağı yine dudaklarımla buluştu. Beni hafifçe yere bıraktı ve saniyeler içinde pantolonundan kurtularak beni yeniden kucağına aldı. O çırılçıplaktı. Bense sadece iç çamaşırları ile kucağındayım. Dudakları dudaklarımı esir almış, aç gözlükle emiyordu.

Aşk yığını #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin