•1•

34 1 4
                                    

     Gözlerimi açtığımda gözüme gelen ışığı ellerimle engelleyerek perdeyi kapattım. Saate baktığımda işe çok geç kaldığımı fark ettim. Ben 16 yaşındayım ve Kemon ailesinin tek kızıyım. Aslında tek şanslı kızıyım. Benim ikizim varmış fakat kalmonlar tarafından götürülmüş. Ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Biz gagarlar hiçbir uyruğa karşı koyamayız. Eğer koyarsak sonumuz babam ve arkadaşları gibi olur. Babam Donald Kemon.  Bir demir ustası. Babam ve arkadaşları ;Kevin Paros, Katy Ihore ve Ware Lade yıllar önce bir ordu kurmaya çalışmışlar. Birden fazla ayaklanma çıkaran bu kişileri cezalandırmak diğer uyruklar için hevesli bir yarışmış ve bu yarışı kazanan uyrukların en yücesi kalmonlar olmuş. Babamın arkadaşları şuan kasabanın mezarlığında sonsuzlukta yaşarken babam bu dünyada yatağa mahkum bir felçli. Ne kadar babamı suçlamak istemesemde ikizimin neden götürüldüğü ortada. Benim içinde yanıp tutuşan bu kalmon nefreti babamın masum bakışlarıyla üstüne su dökülmüş cılız bir kıvılcıma dönüşüyor. İkizimle sadece 2 yıl aynı evdeymişiz. Korra Kemon; Kemon ailesinin tek şanssız kızı. Ben bir marangozun yanında asistanım. Olaf Farv benim ustam yani. Ailem için çalışmak zorundayım. Babamın ilaçları çok pahalı ve bunun için o küçücük odada sabahtan akşama kadar tahta yontuyorum. Annem zaten tüm gün babama bakıyor. Ashe Kemon. Hayatı boyunca çok zorluklarla karşılaşıp hiç yılmadan devam eden annem. Ve evet artık yaşantıma dönme vakti.

       Sabah klasik rutin işlerimi halledip evden çıktım. Koşarak yamaçlı ve delik deşik yolları geçtim. Sokak sonundan sağa dönerken bir adamla çarpıştım. "B- Ben özür dilerim." dedim ama adamın gözüne bakmam yüzümün asılmasına yetti. Mavi gözleriyle "Asıl ben özür dilerim. Biraz dalmışım da." dedi. "Benim gitmem gerekiyor." Tekrar koşmaya başladığımda o adama neden çok sinirlenmediğimi düşündüm. Normalde bir kalmon görsem üstüne atlayıp onu parçalamamak için kendimi zor tutarım. Peki neden o adama karşı bu hissiyat devreye girmedi? Bunu düşünürken yollar akıp gitti ve ben marangozhaneye ulaştım. ~ Akşam çıkma vaktim geldiğinde  Olaf'la vedalaşıp dükkandan çıktım. Yürümenin keyfini çıkarta çıkarta parka ulaştım. Biraz banka oturmak iyi gelebilirdi. Her zaman oturduğum banka oturdum ve gökyüzünü izlemeye başladım. Gecenin ihtişamına tam dalmışken birinin bana doğru yaklaştığını gördüm. Yok artık. Ciddi olamaz değil mi? Sabah gördüğüm mavi gözlü adam geldi ve yanıma oturdu. "Selam."

Göz Ayrımı: BilinmezlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin