1. Bölüm: Mystical Men

147 4 1
                                    

     - 26 Haziran 2009 İrlanda -

  "Hey tamam durur musun artık ?"  diye bağırdım kahkahalarımın arasından. "Saçlarımı dağıttın ama pes. Çok yoruldum."  diyebildim kahkahalarımı bastırmaya çalışırken. Bir iki adım sonra kendimi çimenlerin arasına bıraktım. Aynı hızla koşarak geldi ve yanıma uzandı. Ne diyebilirdim ki onunla mutluydum. Onu gerçekten seviyordum. Bana doğru yaklaşan James "Seni asla bırakmayacağım." diye fısıldadı. "X-Factor'e katılıp seçilsem bile."  O ciddi miydi ? Seçilse elbette bırakacaktı beni. Dünya turnelerine çıkacaktı, bol bol hayranı ve... ve sevgilisi olacaktı. Ben de onu burada bekliyor olacaktım. Zaten 2 ay sonra yakın arkadaşlarımın hepsi Londra'ya taşınacaktı. Ben ise burada tek başıma James'i bekleyecektim. Bilemiyorum belki ben de Londra'ya taşınırdım. Sonuçta James de yarışma için gidecek Londra'ya. Hatta seçilirse artık orada kalacak. Ben onun seçileceğine inanıyorum. Gerçekten meleklere taş çıkartacak bir sese ve sevimliliğe sahipti. Ama ne yazık ki kimse onun bu yüzünü göremiyordu ve onu hep dışlıyorlardı. James'in sesi kulağıma dolarken düşüncelerimden sıyrıldım. "Peki sen? Sen beni bırakacak mısın? Ne olursa olsun." Bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. "Hayır. Ne olursa olsun."  diye fısıldadım ortamın sessizliğine uygun olarak. Yalan mıydı, gerçek miydi ? Ben bile bilmiyorum. "Artık gitsek mi ?" diye atıldım James'in düşüncelerini bölerek. "Tamam. Olur." dediğinde hala dalgındı. Ayağa kalktı ve elini bana doğru uzattı. Elini tutarak ayağa kalktım ve üstümü çırptım. James tekrar elimi yakaladı ve beni kendine çekti. Kulağıma eğilip "Sonsuza kadar." diye fısıldadı. "Sonsuza kadar."

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  Eve geldiğimde hızlıca merdivenleri tırmandım ve odama girip kendimi yatağa attım. 'Sonsuza kadar.' cümlemi düşünürken uykuya daldım. Rüyamda kafaları olmayan ailemi gördüm. Gerçek ailem... Ne iş yaptıklarını, nerede yaşadıklarını hatta kim olduklarını bile bilmiyorum. 1 yaşımda Amerika'da bir yetimhaneye bırakılmışım. Orada 1 yıla yakın kaldıktan sonra bir aile beni evlatlık edinmişler. Yani Cohen'ler. İrlanda'da yaşayan İngiliz bir aile. Şu anda ise okuldan arkadaşım Mia ile birlikte yaşıyorum. Beni evlatlık alan aile 3 yıl önce -yani ben 13 yaşındayken- beni bırakıp gittiler. Beni aslında evlatlık edindiklerini, çok kötü durumda olan bir yetimhaneden kurtardıklarını söylediler. Gerçek soyadımın Winchester olduğunu, her ay düzenli olarak bir hesaba benim için para yatıracaklarını söyleyip bir hesap kartı verdiler ve 13 yaşındaki bir kızı öylece bırakıp gittiler. O hesaba baktığımda içinde yüklü yüklü miktarda para vardı. Bununla kendime bir ev kiraladım. '13 yaşında biri bunu nasıl yaptı ?' derseniz bir şekilde oldu işte. Gözü pek biriyseniz ve kendinize güveniyorsanız her şekilde oluyor. Mia'nın da ailesi yok. Biz de birbirimize tutunup aile olduk. Diğer kızlarla da öyle -zaten çoğunlukla gelip bizde kalıyorlar-. Ama hepsi 2 ay sonra taşınacak. Ev arkadaşım Mia Londra'da çok prestijli bir okulda burs kazandı. Diğer 4'ünün -Madie, Carrie, Veronica ve Audrie- aileleri ortak çalışıyor ve şirketin diğer 2 ortağı Londra'da olduğu için oraya taşınacaklar. -Mia'nın bursunu sağlayan da Londra'daki ortaklardan biri.- Ben ise hala ne yapacağımı bilmiyorum. Yatakta uzanmış bunları düşünürken kapının kilit sesini duydum ve koşar adımlarla merdivenden indim. Gelen tabi ki Mia'ydı. Hızlı adımlarla yanına gidip boynuna atladım. "Anlat bakalım ne yaptın bugün ?"  diye sordum 32 diş gülümseyerek. "Eve daha yeni girdim değil mi ? Azıcık sabret."  dediğinde ona dil çıkardım ve adımlarımı mutfağa yönelttim. "KAHVE İSTER MİSİN?"  diye olanca gücümle bağırdığımda o da bana aynı şekilde cevap verdi. "EVET!" Suyu kaynaması için kattle'a bıraktım ve içeriye gidip izlemek için güzel bir bakınmaya başladım. Mia aşağı inerken suyun kaynadığını belirten 'tık' sesini duyunca "Sen filmlere bak, ben kahveleri hallediyorum."  dedim ve hızlı adımlarla mutfağa ilerledim. İki büyük kupaya suyu doldurup kahvelerini ve şekerlerini ekledim. Kupaları tepsiye yerleştirip salona gidecekken aklıma dün aldığım tiramisular geldi ve tepsiyi bırakıp buzdolabına koştum. Bana gülümseyen tiramisuya görünce sırıttım ve dolaptan çıkarıp tabaklara yerleştirdim. Tabakları da tepsiye koyup yine hızlı adımlarla bu sefer salona yürüdüm. "Evet ne izliyoruz bakalım ?" diye sordum koltuğa otururken. "LOL diye bir film. İzleyenler öneriyor. Ben de merak ediyordum zaten." "Peki o zaman. Bu arada dün tiramisu almıştım. KAHVE VE TİRAMİSU." diye bir çığlık kopardım o da aynı şekilde "KAHVE VE TİRAMİSU!" diye çığlık attı. Ardından o da yerine geçti ve filmi izlemeye başladık. Yaklaşık 1 saat sonra boşalan kahve bardaklarını görünce "Filmi biraz durdur da kahve yapayım." "Ben de zaten lavaboya gidecektim."  dedi Mia ve koltuktan kalkıp merdivenleri tırmanmaya başladı. Mutfağa gidip suyu tam kattle'a koymuştum ki kapının çalmasıyla irkildim. "Ben bakıyorum Miaa! Muhtemelen James ya da kızlardır." diye bağırdım ve kapıyı açtım. "Merhaba Samantha." dedi birisi. Karanlıktan kim olduğunu göremiyordum ama zaten bir önemi yoktu. Sesi tanımıyordum. 1-2 saniye kaldıktan sonra elimi kapının arkasındaki düğmeye uzattım ve dışarının ışığını açtım. Karşımda 2 kişi vardı. Tanımadığım 2 kişi. Biri uzun boylu, kısa saçlı, kaslı ve diğerine göre daha yaşlıydı. Diğeri ise öbüründen daha uzun neredeyse bir araba boyundaydı. Uzun saçları ve öbürü gibi kasları vardı. İkisi de fazla... yakışıklıydı. Onları tanımama rağmen tanıyormuşum gibi bir his oluşturuyorlardı. "Bizi içeri almayacak mısın Samantha ?" dedi kısa saçlı olan ve ellerine cebine sokup gülümsedi. O sırada Mia geldi ve adamları görünce donup kaldı. "Bi..birincisi benim adım Sam. İk..ikincisi de siz kimsiniz ve beni nereden tanıyorsunuz?"  dedim şaşkınlıkla gözlerim irileşirken. İkisi birbirine bakıp gülümsedi. Ben ise hala orada öylece onlara bakıyordum.

Hunter and HoranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin