"Başlayalım." dedi sert bir sesle.
Kum torbalarının olduğa bölüme ilerlerken onu takip ediyordum. Kum torbalarını parçalayacaksana darbeler indirenlere hayretle baktığımı gören Ömer
"Yakında sen de böyle olacaksın." dedi güven dolu bir sesle. Ona 'ben mi? ciddi misin' derecesinde bakarken kum torbasına döndü.
"Yumruk atmak çok basit gibi gözükse de yumruk atarken bütün gücünü doğru noktaya aktarman için vücut ve kol duruşun önemli. İzle ve tekrarla."
Kum torbasının geriye sendelemesini sağlayan sağlam bir yumruk vurduğunda duruşunu beynime kaydettim. Benim vurmam için geri çekilirken kum torbasının tam karşısına geçip bacaklarımı eğdim. Omuz ve kolumun duruşuna dikkat ederek tüm kuvvetimle bir yumruk geçirdim.
"Çabuk öğreniyorsun." Ensemde hissettiğim sıcak nefesle başımı arkaya çevirdim. Eli omzumu kavradı.
"İyi yumruk omuzdan çıkar ve yumruğu göz ve elmacık kemiği arasına hedefle." dedi eli elmacık kemiğimin üstünde gezinirken.
"Ama bunu yapmana gerek yok." dedi gözleri üzerimdeyken.
"Uzun bacakların var. Onları kullan." dedi göz kırpıp. Kafamı onaylarcasına salladım.
"Vur bana."
Kafamı hızla kaldırdığımda şaşkın gözlerle bakıyordum.
"Ne?" dedim anlamamış gözlerle bakarken.
"Yumruk at. Bacaklarını kullan. Ben de kendimi savunacağım. Bakalım beni alt edebilecek misin?" dedi sırıtarak. Hayır beni hafife falan mı alıyordu? Babam bir askerdi. Ayda yılda bir kaç kez görüşmemize rağmen yoğun ısrarlarım üzerine bana silah kullanımını ve bir kaç ipucu vermişti. Ve şimdi aklımdaysa onu pişman etmek vardı.Yavaşça yaklaştığımda hala sırıtıyordu. Gerizekalı sinirimi bozuyordu. Yüzünü hedef alarak bir başlangıç yapmaya karar verdiğimde sağa kayarak kendini kurtardı. Sola doğru hamle yaptığımda sağa kayacağını biliyordum. Beni şaşırtarak sol kolumu tuttu. Beni durdurmasına izin vermeden bacaklarına düşmesini sağlayacak bir tekme attım. Hayalim onun yere kapaklanması olmuştu. Hayatlar ise Ömer'le birlikte onun üstüne düşmemdi.
"İyi hamle. Çabuk öğreniyorsun." dedi boğuk bir sesle. Aramızda 5 santim vardı ya da yoktu.
Alkış sesi geldiğinde sese doğru kafamı çevirdim. Hala adını bilmediğim çocuk bize bakarak alkışlıyordu.
"Bravo mavi göz, beni şaşırttın." dedi bize doğru yürürken.
"Şaşırtmayı severim." dedim sırıtarak.
Ömer'in üzerinde olduğunu hatırlayınca üzerinden kalktım. O mavi gözlerde boğulabilirdim yoksa. Esmer çocuk elini Ömer'e uzatıp kalkmasına yardımcı oldu.
"Maç saati yaklaşıyor, dikkat et altına etme yerleri daha yeni temizlettim." dedi esmer çocuk alaycı bir şekilde.
"Ring'te dilinle temizleteceğim," dedi Ömer'de. Kendimi uzaylı görmüş masum köylü gibi hissederken ego yığını varlık bana bir bakış attıktan sonra aramızdan ayrıldı. N'oluyo bakışlarımı Ömer'e çevirdiğimde " Buğra ile yaptığımız ring maçları. Her hafta, bu bir gelenek." dedi. Bakışlarımla konuşabiliyorum arkadaşlar, bunu bir kenara yazın.
"E artık seni de yere kapakladığıma göre bana müsade." dedim ellerimi kaldırarak.
" Kendini de yere kapakladığını unutma, güzellik. Akşama buralarda ol." dedi ve gitti.Ve isminin Buğra olduğunu öğrendiğim ego yığınımızla birlikte kalabalığın baş gösterdiği ringe yöneldiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAZDROVYA
Teen FictionGözlerimi kapattığımda kendimi her şey yolunda olduğuna inandırmak istedim ama bu hiçbir zaman yeterli olmamıştı. İnsanları birbirinden farkı kılan seçimleriydi. Yaşayan bir ölüyken size "Yaşam mı ölüm mü?" diye sorsalar cevabınız ne olurdu? Ölümü t...