Medyadaki Broods-Bridges
İnsanoğlunun "gece huzur verir" lafına inanmıyorum. Aynı içlerindeki sahte iyiliklerine inanmadığım gibi.
Aksine gece insanların gerçekleri görmelerini engelleyecek ışığı kaldırır ve tüm doğruları tokat gibi yüzüne çarpar.Uzun süre ışığa baktıktan sonra oluşan geçici körlük gibidir gündüz.
Yine bir gece daha uykumdan uyanmış bunları düşünüyordum. Zaten çok zor uyuyabildiğim gibi deliksiz bir uyku da çekemiyordum. Gündüzleri binbir zorlukla toprak altına gömdüğüm anılar uyuduğum an ortaya çıkıyor ve güneş doğana kadar da yanımdan ayrılmıyordu. Bu saçma sapan kamp yerine evde olsaydım karanlık olmasına aldırmadan gün doğana kadar koşardım. Fakat şu anda bulunduğum orman bunu imkansız kılıyordu.
Bu yüzden bende zaman harcamak amacıyla fenerimi açıp kitap okumaya karar verdim. Çantama uzandığımda yanımda yüzünde gülümsemesiyle yatan Melis'i gördüm ve onu uyandırmamak için bu isteğimden vazgeçtim. Okulun sürtük damgasını yiyen, hiç arkadaşı olmayan Melis'in gülümsemesine şaşırmış ve bozmak istememiştim çünkü. Onun bu umursamazlığı bana hiç hatırlamak istemediğim birini hatırlatıyordu...İrem'i...
Bana aramızın abla-kardeş gibi olduğunu düşündürmüş, sonra da arkasına bile bakmadan beni terk etmişti. 12 yıl önce, ay farkıyla grubumuza en son katılan kişiydi. Bize anlattığına göre anne ve babası ayrılmış, İrem ise istenmeyen çocuk olarak kapı dışarı edilmişti.Bize büyüdüğünü, yaşadığı onca şeyi unuttuğunu söylemişti fakat biz biliyorduk ki kalbimizin en derinine ailelerimizden yediğimiz kazıklar ev sahipliği yapıyordu. En küçüğümüz o olduğundan hepimiz onun üzerine daha fazla titremiş, bir dediğini iki etmemiştik. Özellikle de ben. Onu olmayan kız kardeşim olarak görmüş ve en çok onunla zaman geçirmiştim. Fakat o...
-Ne düşünüyorsun sen öyle? Hem de bana bakarak? Bak kızım sen umurumda bile değilsin. Bu yüzden sen bana bulaşma ben de sana bulaşmayayım.
Melis'in sesiyle daldığım düşüncelerden uyandım ve bir cevap verme zorunluluğu hissetmeden yatağıma yattım. Yaklaşık yarım saat kadar sonra göz kapaklarım kendiliğinden kapanmıştı.
Uyandığımda hiç de acele etmeden tulumum topladım ve kıyafetlerimi giydim. Karamel renginde bir şapka ve yanıma küçük bir çanta aldığımda hazırdım ve çadırımdan çıktım. Herkesin yemek sırasında olduğunu anlamam uzun sürmedi ve bende herkes gibi sıraya girdim.
Yemeğimizi yediğimizde Sinem Hoca ayağa kalktı ve bugün yapmayı planladıkları şeyleri söylediler. Bugün hem derslere başlayacak hem de yürüyüş yapacaktık. Kimin hangi derse gireceğini her bir öğrencinin okuldaki en düşük puanlı derslerine göre seçmişlerdi. Ben de bu yüzden Kimya dersini anlatacakları alana doğru yürümeye başladım.
Bu sırada yanıma gelen ve kolunu omzuma atan çocuğa "hayırdır" dercesine kafa salladım ve kolunu omzumdan geri ittim. Çocuk bu ters hareketime şaşırmış olacak ki bir süre konuşmadı.
"-Beni tersleyen bir kız ilk defa görüyorum. Lezbiyen olmadığına emin misin?""
"-Götü kalkmış herkesi terslerim ben. Kişisel algılama" diye soğuk bir sesle cevap verdiğimde çocuğun uzaklaşacağını düşündüm fakat o beni şaşırtarak elini uzattı.
"-Adım Gökay."
Umurumda olmadığını belli edecek bir şekilde omzumu silktim ve elini havada bırakarak yürümeye devam ettim.
"-Hiç olmazsa adını söyleseydin" diye seslendiğine arkama bile dönmeden kulaklığımı taktım ve kendimi müziğin huzurlu havasına bıraktım.
Kimya anlatılacak alana geldiğimde şöyle bir çevreye baktım ve en arkaya geçerek toprağın üstüne oturdum.
Hemen dibime oturan bedene dönüp baktığımda adının Gökay olduğunu söyleyen çocuğu gördüm. Onun yanında olmasından rahatsız olduğumu belli edecek bir şekilde kıpırdandığımda aramızda olan mesafeyi daha da kapattı ve elini yeniden omzuma koydu. Bu kadar iyi niyetli olmak yeter diye düşündüğümde yüzümü yana çevirdim ve çocuğa "Defol" diye tısladım.
-Defolmazsam ne olur diye alaycı bir şekilde sorduğunda "Bu olur" diye bağırarak dirseğimle karnına geçirdim. Karnını tutarak eğildiğinde ise ensesine vurdum ve ayağa kalkıp sevgili olduğu her hallerinden belli olan iki gencin arasına oturdum. Kız olan bana öfkeyle bakarken erkek olan ise aç gözlerle beni süzüyordu.
-Gözlerini oyarım, dediğimde önüne döndü ve yaz tatilinde bile performansından hiçbir şey kaybetmeyen öğretmeni dinliyormuş gibi yaptı.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-Evet çocuklar beni dinlediğiniz için teşekkürler dedi hoca ve daldığım hayal aleminden çıkardı.
Bir çocuk herkesin kamp alanında toplanıp yürüyüş yapacağımızı söylediğinde herkes gibi söylenerek ayağa kalktım ve kamp alanına geri döndüm.
-Evet çocuklar herkes tekli sıraya geçsin. Düzeni hiç kimse bozmasın diye bağırdığında Sinem Hoca, herkes lafını ikiletmeden bir sıra oluşturdu.
Gittikçe vücudumun bir parçası olmaya başlayan kulaklığımı cebimden çıkardım ve daha yeni keşfettiğim şarkı olan Broods-Bridges şarkısını mırıldanmaya başladım.
Can we forget about it?
Can we forget?
Can we forget about it?
Can we forget
Sonlara doğru olan bu bölümü mırıldanırken gözlerimden bir yaş düştü. Hiç kimseye fark ettirmeden sildiğimde arkadan
-Mırıldanırken bile sesin bu kadar güzelse normal bir ses tonuyla söylesen... hayal bile edemiyorum diye bir ses duyduğumda arkamı döndüm ve sabahtan beri peşimi bırakmayan Gökay'ı gördüğümde gözlerimi devirdim.
-Neden benle uğraşıyorsun?
-Çünkü öyle istiyorum, dediğinde yeniden gözlerimi devirdim.
-Çok klişesin dedim ve telefonumdan başka bir şarkı açıp her zamanki umursamazlığıma geri döndüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL
Teen FictionKendi yaralarını kendin sarabilirsin dedi Tanrı ve elime bir iğne verdi... -Cem Adrian "Yalnızlık iyidir, güzeldir de insan kalabalığa alışınca zor oluyor be birader" dedim denize doğru. Herhalde beni tek anlayabilen karşımdaki uçsuz buca...