BÖLÜM 9 / BROOKLYNDE YAĞMURLU BİR GECE 6

351 73 24
                                    

Yağmurlu Bir Gece

Ed Harris, Queens'teki  savaş gazilerinin toplandığı bara gitmek için çıktığında Adam da giyinmek için hazırlanmaya başladı. Kendisini şimdi daha iyi hissediyordu. Ed Harris'in bakımı ve sıcak apartman dairesi onu neredeyse iyileştirmiş, eski sağlıklı  günlerindeki kadar olmasa da kendisini daha iyi hissetmesini sağlamıştı. Günlerdir kafasında dolaşıp duran düşünceyi hayata geçirmek istiyordu. Frank  Farewelt'e beş bin dolarını geri vermek... Başkasının hibe ettiği paradan mutlu olacak bir tip değildi. En azından başkasının yardımını kabul edecek bir dilenci değildi. Farewelt onun hastalanmasına sebep olmuş olabilirdi ama nihayetinde tüm hastane masraflarını ödemişti. Bu yüzden ödeşmiş sayılırlardı. Üstelik o yağmurlu gecede mendireğin oraya gitmeyi kendi istemişti. Farewelt 'in kaldığı villaya giden tek yol  Chealse'den geçiyordu. Bunun içinde  oraya kadar taksiyle gidip mendireğe varacak oradan da patika yola sapıp villanın bulunduğu tepeye çıkacaktı. O yağmurlu gecede bu kadar uzun bir yolu nasıl yürüdüğüne  şaşırıyordu. Zatürre olmasına şaşmamak gerekti. Bir taksi durdurup Chealse'ye doğru yola çıktı. Taksi parasını beş bin doların içinden ödemeye karar verdi. Farewelt'e küçük de olsa borçlanacaktı ancak bu kadarına razıydı. Hintli taksici paranın üstünü gönülsüz bir şekilde verdiğinde Adam Brooklyn'deki tüm taksicilerin neden Asyalı göçmenlerden oluştuğunu düşündü. Şimdi önünde upuzun yükselen bir tepe ve keçi yolunu andıran dar bir patika vardı. Çocukluğunda buraya pek çok kez çıkmıştı. Şimdiyse tepeye çıkabilmek için inanılmaz bir güç harcaması gerekiyordu. Dik patika yoluna girdiğinde ağır deniz havası şimdiden çarpmıştı bile. Soğuk ter damlalarının sırtından aşağı doğru süzüldüğünü hissedebiliyordu. Tamamen iyileştiğini düşünmekle hata etmişti. Bedeni ona oyun oynamıştı. Villanın bulunduğu düzlüğe geldiğinde soluk soluğa kalmıştı. Ellerini dizlerine dayayıp öylece bekledi. Kırmızı taşlara örülmüş duvarları, yeşil kiremitlerle örülmüş çatısıyla olağanüstü güzellikte bir evdi. Adam evin kapısına geldiğinde vakit çoktan öğleni bulmuştu. Güneşin en tepede olduğu saatlerdi. Neyse ki kapı ilk çalışta açılmıştı. Kapıyı açan Farewelt değildi. En az kendisi kadar uzun, iri yapılı bir adam açmıştı kapıyı. Dökülmüş saçları yüzünden, olduğundan daha yaşlı gösteren adam kendisinden en fazla on yaş büyük görünüyordu.

"Buyurun birine mi bakmıştınız?"

"Rahatsız ettiğim için özür dilerim bayım. Bay Farewelt'e bakmıştım."

"Öyle biri yok burada. Siz kimsiniz?"

"Üç hafta önce burada birlikte içmiştik yani  daha doğrusu bir bardak viski içmiştik. Bana bu villanın kendisine ait olduğunu söylemişti."

Ev sahibi Adam'ı şüpheli gözlerle izliyor,dediklerini anlamaya çalışıyordu.

"Pardon o kişi size bu evin sahibi olduğunu mu söyledi?"

"Evet, Frank Farewelt adında biri, bir altmış beş boylarında kısa, minyon tipli, elli yaşlarında, gözlüklü bir adam. Onu hiç görmediniz mi?"

"Doğru eve geldiğinden emin misin evlat?"

"Evet, etrafta başka ev yok zaten. Mendireği gören tek yer burası ama yemin ederim üç hafta  önce buradaydım. Hatta şöminenin üstünde kızının fotoğrafı vardı."

Adam emin olmak için içeri şöminenin üstüne baktı. Orada sadece kendi ailesine ait birkaç fotoğraf ve biblo vardı.

"Hayal görmediğine emin misin? Bu ev on yıldır bana ait. Ve kimseye de kiralamış değilim. Üstelik düne kadar da burada birilerinin yaşadığına dair bir iz görmedim. Bence gitsen iyi olur."

KOD ADI : KIZIL EJDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin