2. Bölüm

20.2K 1.6K 709
                                    

Selamunaleykum canlar. ❤

Güzel Okumalar... ❤❤❤

*

"Gözlerin şen çocuk sesleri açıyor. Gözlerin yelkenimin fenerleri. Mabel Matiz-Kül Hece

***

Ben ilk görüşte aşka inanmam ki. Ya da aşk denen şeye inanmam. Sevgi, evet ama aşk diye yıllardan beri süregelen şey sadece birkaç afilli sözden ibaret. Kısa süreli ama kuvvetli olduğu söylenen şey.

Hiç öyle birşey yaşamadım. Hiç birinden hoşlanmadım ya da herhangi birinden etkilenmedim de demeyeceğim. Ama hayatımın şu evresine dek geçirdiğim dönemde hiçbir insanın gözleri beni olduğum yere böylesine mıhlamadı. İki tane cadı kız kardeşim var. Ara sıra onların aşk acılarına, ağlanmalarına, hatta "Erkeklerin köküne kibrit suyu," vari söylemlerine denk gelebiliyorum. 'Üç tane aslan gibi ağabeyiniz var kızlar yapmayın,' diyemiyorum. O an ki şimşekleri üzerime çekmek gibi bir salaklık yapmayacağımı tahmin ediyorsunuzdur.

Benim onları duymadığımı sanarak tam yanımdaki odadan çoğu zaman söylenip dururlar. Eh, biricik evimizin müteahiti de sağolsun duvarları incecik yapmış, gel de duyma. O nedenle bizimkiler ergenliğe girdiğinden beri istemeyerek onlara kulak misafiri oldum. Ve kafamda hep şu düşünce oluştu. "Kız kardeşine nasıl davranılmasını istiyorsan sende başka bir kıza öyle davran." Ki öyle de yaptım. Lisede bizim çocuklarla makara yapmaktan ileri gitmedik. Eh lise kafasıyla daha ne kadar fazlasını bekliyorsanız. Gerçi lisedeyken sevdiği kızla evlenen arkadaşım oldu ama konumuz bu değil.

Adam nasipliymiş biz ne yapalım?

Zaten annemin "Yirmi beş olmadan evlenemezsin Tuğrul. Bana sakın gelip 'Anne ben evlenmek istiyorum deme,' Büyü biraz, işini eline al öyle," sözlerinden sonra da iyi ki lisede birini bulmamışım.

Annemin en sevdiği evladı olmak da bazen zor. Ayının yavrusunu severken yaşadığı tüm hadiseler bizim evimizde de çoğunlukla gerçekleşiyor.

Şuan, burada tüm hayatımın gözlerimin önünden film şeridi gibi geçmesi fazlasıyla ironikti. Ölmüyordum değil mi? Daha yaşamam gereken şeyler olmalıydı. Hele ki şu olanlardan sonra. Bence yaşamam gereken şeyler var. Değil mi Allahım?

Ufak bir gülümseme ile Ece'yi dinliyordu. Hayatımda şu zamana kadar gördüğüm hiç kimseye bu kadar uzun bakmamıştım. Beni kendime getirmişti sanki. İçimdeki onca karmaşanın sebebiydi. İki dakika olmuştu daha sadece. İki gün sonra kendimi düşünemiyordum.

Geçmiş olsun insan yavrusu.

Ece'yi kapının yanındaki koltuklara oturttu ve etrafında birilerini aradı. Sonra beni gördü. Yüzünde ufak bir tebessümle yanıma doğru ilerlemeye başladı. Bana ne mi oldu? Yeni yetme delikanlılar gibi ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. Sonra aklıma kusmuklu gömleğim geldi. Sonra dedim ki kendime, 'Bir kusmuklu gömlekten kimin karizması yerle bir olmuş?' Sonra üzerime bir kez daha baktım.

Sorduğum sorunun cevapsız kalmaması beni bir hayli sevindirdi.

Tam önüme gelince durdu. Minyon bir tipi vardı. Boyu ancak omuzlarıma geliyordu. Ece'nin kime benzediğini anlamıştım. Aynı bakışlar, aynı ifade. Kız halaya benzer diyenlerin yıllardır süregelen tezini çürütmeye teyzelerin hakkını korumaya gelmişti.

Bir Leyla HikayesiWhere stories live. Discover now