Hande'ye elimle masaya oturmasını işaret ettim. Rahatsız bir şekilde sandalyeyi çekti ve oturdu. Onun karşısına geçerek yerimi aldim ve konuşmayı aklımda olcerken bogazimi temizleyip konuya girmeye hazirlandim.
Hande, elindeki çantayı masaya koydu ve ellerini birleştirerek bana bakmaya devam etti.
"Sizi dinliyorum,"
"Berk"
"Berk Bey"
"Bakın Hande Hanım. Burcu'nun durumu için iç açıcı haberler veremeyeceğim ne yazık ki"
"N-ne?"
"Sadece dinleyin, lütfen"
Hande, beni başıyla onayladı ve bende devam ettim.
"Burcu'nun durumu iyi değil. Bunu söylemek çok zor ama..O artık..Yuruyemeyecek"
"Ne?! Ne diyorsun sen doktor?!"
"Sakin olun lütfen"
"Öğrenince mahvolur o,"
"Öğrendi"
Hande, bana alev saçan gözleriyle bakmaya başladı. Birden ayağa kalktı ve yanıma geldi. Bende ayaga kalktım ve karşısında durdum.
"Nasıl söylersiniz bunu, ona!"
"Kendisi çok ısrar etti. Aksi halde bende söylemek istemezdim!!"
Hande'yi kollarından tuttum.
"Bakın Hande Hanım. Şuan Burcu'nun yanında olan tek kişi sizsiniz. Sizin güçlü olmanız gerek ki o, kendini daha iyi hissetsin"
Hande, dolan gözlerinden yaşların akmamasi için direnirken kollarını beden çekti.
"Tamam. Güçlü olmaya gayret göstereceğim. Ama kızı? O yanında yok mu?"
"Burcu'ya bunu yapan şerefsiz kaçırmış kızını"
"N-ne? Nasıl ya?"
"Şuan her yerde onu arıyorlar ama merak etmeyin"
"Burcu'yu görebilir miyim? Lütfen"
Biraz düşündüm. Bu iyi mi olurdu yoksa kötü mü bilmiyordum ama Burcu'nun yanında birinin olması gerekiyordu.
"Tamam. Gorebilirsin. Hatta yanında kal"
"Çok sağolun"
Hande hemen çantasını aldı ve koşarak gitti.
Burcu
Kapının açılmasıyla gözyaşlarımı hızla sildim ve uyuyor numarası yapmaya başladım. Şuan Berk'in o konuşmalarını dinlemek hiç mi hiç istemiyordum. Kafam daha fazla karışıyor ve ben düşüncelerimin içinde daha da fazla boguluyordum.
Kapı açıldı ve kapandı. Ayak sesleri gittikçe yükseldi. Yatağın kenarına sandalye çekildi.
"Burcu,"
Ama bu Berk değildi. Bu...Hande'ydi.
"Canım arkadaşım benim. Uyan hadi. Konuşalım seninle"
Gözlerimi açmak istiyordum ama cesaret edemiyordum.
"Duyar duymaz geldim buraya. Çok korktum"
Elleriyle elimi tuttu ve kısık bir sesle bir şey söyledi.
"Gerçi korktuğum gibi de olmuş"
Öğrenmişti. O da biliyordu.
"Nasıl yapar sana böyle bir şeyi? Aklım almıyor. Sanki sana çektirdikleri yetmedi!"
Beni en iyi anlayan kişi Hande'ydi. Buna ufacık bir şüphe bile duymuyordum.
"Senin için çok zor biliyorum. Yikildin. Ama ben, senin icin güçlü olacağım. Seni ben toparlayacagim"
Zorlaniyordum. Aglamama ramak kalmıştı. Ama istemiyordum. Ağlamak istemiyordum...
Hande, başını, tuttuğu elimin üzerine koydu ve ağlamaya başladı. Belki de onunla ağlamak, içimi dökmek ve konuşmak bana iyi gelecekti. Fakat bir şeyler bana engel oluyordu. Bir türlü gözlerimi açıp, ona seslenip, beraber ağlayıp, konuşamiyordum.
"Allah onun belasını versin,"
Dedi kısık sesiyle ağlarken."Hayatını mahvetti"
Başını kaldırdı. Ellerimi güvenle daha fazla sıktı.
Ardından kapı açıldı ve kapandı.
"Hande,"
Bu Berk'in sesiydi.
"Konuşmamız lazım"
Hande, yavaşça elimi bıraktı. Ayak sesleri giderek uzaklaştı ve kapı yine açılıp kapandı.
Berk
"Evet?"
"Beste. Burcu'nun kızı"
"Ne olmuş ona? Bir şey mi yapmış o adi herif?!"
"Ersan şuan karakolda-"
"Beste?"
"Yok"
"Ne?"
"Nerde olduğu bilinmiyor. O herifte agzini acmiyormus"
Ellerimi yumruk haline getirip, sinirimi azaltmaya calistim ama nafile. Böyle bir şeyde sakin olmak mümkün değildi.
Hande'ye baktim sonra. Benden farklı görünmüyordu.
"Karakola gideceğim"
"Hayır. Ben gideceğim. Sen de Burcu'nun yanında kalacaksın"
*
"Aras, birakta onunla ben konuşayım"
"Olmaz Berk. Polislerden başka kimse giremez"
"Ya yaptığı şey karşılıksız mı kalsın?!!"
"Tabiki de Hayır. Ama-"
"Bak. Ben içeri gireceğim. Onu cezasını vere vere konuşturacagim"
Aras'ın bir şey demesine izin bile vermeden koşarak içeri girdim.
Ersan denen şerefsiz olduğu yerde oturuyordu. Gomlegimin kollarını kivirdim ve yavaşça ona yaklaştım.
"Sen ne biçim insansın lan? Pardon,"
Ersan, konuşmadan öylece bana bakıyordu.
"Sen insan degildin"
Yanına vardım ve onu dikkatle inceledim.
"Beste nerde?"
Cevap vermek yerine bana bakıp siritmaya başladı.
"Sanane lan"
Yüzüne sert bir yumruk geçirdim.
"Söyleyeceksin!!!!"
Sadece sustu.
"Burcu'ya nasıl yaptın lan öyle bir şeyi?!!"
Bir tane daha yumruk attim.
"Nasıl kıydın şerefsiz!"
Bir daha yumruk...
"Bir dakika,"
Dedi zorla. Durdum. Oksurmeye başlarken, ben nefes nefese kalmıştım."Sanane lan Burcu'dan? Benim karım değil mi?"
"Lan seni var ya,"
Yakasından tutup onu ayağa kaldırdım ve kafa attim.
"Geberticem lan seni!!"
Yere düştü. Ona tekme atmaya başladım.
"Ecelin olacam lan!"
Üstüne ciktim ve yumruk atmaya devam ettim.
"Senin yüzünden yuruyemeyecek lan Burcu!!!"
Ersan'ın yüzü kan içinde kalmıştı. Gözleri seyirmeye ve oksurmeye başladı.
"Berk!"
Aras, bana seslendi ama takmadim.
"Ölümün benden olacak!"
Aras, içeri girdi ve beni tutmaya çalıştı ama bunu başaramadı.
"Duydun mu lan beni?!!"
Dedim, Ersan'ın yüzüne bağırarak."Berk, dur!"
Aras, diğer polisleri çağırdı ve beni Ersan'dan ayırdılar.
"Ne yapıyorsun Berk?!"
Aras, beni kolumdan tutarak dışarı çıkardı.
"Öldürdün adamı"
"Ölsün zaten,"
Gomlegime bulaşmış olan kan lekesini fark ettim.
"Böyle mi konusacaktin?"
Gomlegimin kollarını indirdim. Aras'a bakarken yakamı duzelttim.
"Önemli olan benim rahatlamış olmam değil miydi?"
"Ne?"
"Bende biraz olsa da rahatladım ve şimdi gidiyorum"
"Biraz mı? Adamın yüzü kan içinde kalmış Berk"
"Ne güzel ışte. Sükretsin. Ona az bile"
Aras'ın bir şey söylemesine izin vermeden, omzuna dokundum.
"Hadi eyvallah kardeşim"
Ilerlerken, Aras arkamdan gelerek konuşmaya başladı.
"Nereye?"
"Hastaneye"
"Ersan'ı da al"
Olduğum yerde durdum ve arkamı dönüp Aras'a baktım.
"O, benim elime geçse, iyileştirmek yerine öldürürüm. Bunu anlamadiysan gidip dövmeye devam edebilirim"
"Berk,"
"Hadi Aras, evli evine, köylü köyüne"