Pazartesi... Herkesin nefret ettiği gün. Tek sorun benim her günden nefret etmem. Yaşamaktan. Tüm bunlara katlanmaktan. Büyük kazayı atlatalı 6 ay oldu. Ben ailesini kaybettikten sonra zavallı olan ve herşeyi içine atan kız oldum. Bütün bunları yaşamak bana zor geliyordu. Ama alışıyorum... alışmak zorundayım.
Üzerime bluejean ve Black Veil Brides tişörtümü geçirdikten sonra gitarımı sırtıma taktım ve evden çıkmak üzere alt kata indim. Kazadan sonra halamlarda kalmaya başlamıştım. Onlar beni hiç sıkmıyorlar. Okuldan sonra genelde akşama parkta oturup çocukları izlerim. Aslında çocukları pek sevmem. Sadece onların koşuşturmalarını ve küçük şeylerle mutlu olmalarını kıskanıyorum. Evi sadece yatmak için kullanıyorum. Okul eve çok uzak olmadığı için genelde yürüyorum. Okuldan nefret ederim. Yani kim sever ki :c Okula doğru yürürken cebimden mp4'ümü çıkardım. Aradığım şarkıyı (Ed Sheeran-One) açtım. Daha 4. şarkı bitmeden okula vardım. Erken geldiğim için dersin başlamasına daha çok vardı. Bahçedeki banklardan çok dikkat çekmeyen bir yere oturdum. Insanları izlemek ne kadar doğru bilmiyorum ama hoşuma gidiyor. Onların bu sıkıcı ve saçma hayatta koşuşturma ve telaşlarını izlerken kafamı boşaltıyorum. Onları bu kadar izlemek yeterli. Okuluma gelirsek aslında benim okulum biraz farklı yani bana göre farklı. Orta okulda bu liseyi kazanabilmek için çok çalışmıştım ve sonunda da kazandım. Lise 1 de müzik öğretmenim müzik yeteneğimi fark etti ve bu konunun üzerine düşmem için beni teşvik etti. O yüzden okulun müzik odasını istediğim zaman kullanabiliyorum. Saate baktım ama müzik odasına gidip alıştırma yapacak kadar vaktim kalmamıştı bende oturduğum yerde gitarımı akort etmeye başladım. Gitar, şarkı söylemek... Benim hayatımın bir parçası. Bu işlerle uğraşırken etrafımda ne olup bittiğini önemsemiyorum bile. O kadar dalmışım ki yanıma birisinin oturduğunu bile fark edemedim. Ama kimin oturduğu da önemli değildi zaten. Küçüklüğümden beri insanlarla pek iyi iletişim kuramam. "Gitar çalıyorsun demek" sesin geldiği tarafa doğru döndüm. Hafif kumral ela gözlü bir çocuk. Erkekler genelde benim gibi garip kızlardan uzak dururlar. Bu çocuğun amacını anlayamadım. Kazadan sonra kimseyle konuşmamayı karar verdim ve konuşmaya da niyetim yok. Zaten kazadan önce bir kaç arkadaşım vardı onlar da kazadan sonra bana acınası gözlerle bakmaya başladı. Biliyorum kimse bu tür bir olayın başına gelmesini istemez. Ama en azından iyi birer arkadaşlarmış gibi davranabilirlerdi. Aslında onlara teşekkür etmem gerekiyor. Onlar sayesinde kimseye çok güvenmemem gerektiğini öğrendim. "Ben Brant. Konuşmayı pek sevmiyorsun galiba. Ama olsun en azından iyi bir dinleyicisin ha?" pek cana yakın birisi olduğum söylenemez. Bende sadece kafa salladım. "Bak beni yanlış anlamanı istemem ben okula yeni geldim ve seni bir kaç kere yalnız gördüm. Belki arkadaş olabiliriz." ne yapmaya çalıştığını anlayamadım ama uzun zamandır birisi ile iletişim halinde değildim belki birileri ile konuşmak iyi gelebilir. "Öğle yemeğini birlikte yemeye ne dersin." dediğim şeye şaşırmış olmalı ki bir kaç saniye yüzüme anlamsız baktı. "Demek dilin varmış hey hazır konuşmaya başlamışken yemekten sonra bana gitar çalar mısın? " dedi. Bende kabul ettim.
Tutarsa devam edicem :/