Koyarsın kıçını yatağa, herkes uyurken sen ağlamaktan şişen gözlerini sabah kimse görmesin diye paralarsın kendini. Soranlara en fazla uykusuzluktan, dersin geçiştirerek. Neden uyuyamadığın sorulmaz zaten genelde. Kimse kimsenin yarasını siklemiyor, biliyorsun. Anlatmak istemez, sessiz kalmayı seçersin genelde. Anlatınca da bir şeylerin degişmeyecegini bildiğindendir bu. Kırıklıklarını bir sır gibi saklarsın içinde, bazen ölene dek. Gerizekalı arkadaşların tırnaklarının ucu kırılsa gelip sana anlatır büyük bir dertmiş gibi. Bir şey demez, sadece dinlersin. Oysa içinden," Lan amına kodumun kızı, benim kalbim kırılmaktan parçalara ayrıldı, sen hâlâ tırnağının derdindesin! Götüne girsin o kopan tırnağın, tamam mı! " demek gelir ama susarsın ışte.
Kalbi kırık insanlar nadiren birilerini kırar çünkü. Tabağındaki hüznü dibine kadar tatmış insanlar kaşık tutmaya korkarlar. Ve işin kötüsü ne, biliyor musun? Sen hariç herkesi iyileştirme gibi bir derdin olduğunu anlamışsındır. Teselli edersin, bazen de ortak olmaya çalışırsın seninkinin binde biri olan acılara. Beş sezonluk dram dizisi olur senin hayatından ama kamu spotu gibi derdi olan insanlar vardır çevrende. Hâlâ gelio sana saçma sapan sorunlarını anlatırlar. Çantanın içinde duran tırnak törpüsünü alıp karşında duran kişinin boğazını kesip soluk borusunu çıkartmakla olur öyle şeyler, demek arasında kalırsın ve ne yazık ki ikinci tercihi seçersin. Dedim ya, kırılan bir kalp en çok kırmamayı öğrenir çünkü. Geceleri dişini sıka sıka düşündüğün tüm küfürleri gözlerine bakıp da söyleyemezsin sevdiğinin. Açık konuşacağım dersin ama genelde kapalı olur cümlelerin. Karşındaki kırılmasın diye tek sebebi. Çünkü sana seni seviyorum, demiştir senin tam da sevgisizlikten boğulduğun zamanlarda. Oysa bilmezsin her seni seviyorumun ardında gizlenen hayatını sikicem, cümlesini.
İçinden," Sen beni üzdün. Allah belanı versin, tarzında ya zamana bırakmalı ya da havalı cümleler kurmam gerekiyor belki, ama öyle yapmıyorum. Çünkü geri gelmeni değil, gelmek zorunda kalmani istiyorum. Kalbime değil, bokuma muhtaç olmanı istiyorum. Evet, ağzına sıçmak istemiyorum,' ağzıma sıç,' diye yalvarmanı istiyorum. Hani nasıl desem sıçmazsam kurtulma istiyorum hastalığından. Sen beni bitirdin ya, bir gün dönersen eğer pişman olarak dönmeni istemiyorum, sike sike dönmeni istiyorum. Yani öyle ki benden kurtulmak için kaçtığın yerden, ben olmazsam kurtulamayacağın şekilde dön istiyorum," demek gelir ama gözlerine bakarken için gider ve söyleyemezsin içindekileri. Nazik olmak istersin, bu kez de doğru kelimeyi bulamazsın. Gitmesinin sebebini merak edersin ama beni neden sevmedin diye soru olur mu hiç? Olmaz, sorarken ağlarsın çünkü. En fazla bir iki of çekersin, o da yıprandığının göstergesidir zaten. Bunca laf varken söylenecek," Beni üzmezsin sanmıştım, affet," dersin, yutkunarak. Hayatındaki tüm yanılgıların unutulur o anda, en büyük yanılmışlığın vardır çünkü karşında ve yanılgın, yangının olmuştur artık senin. Bilmiyorum ya. Galiba iyi niyetimizden kaybediyoruz ya da içimizdeki hasret önüne geçiyor sevgimizin. Ha unutmadan, sevmek zor zanaat, derdi babam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALİNİ ASAN KADIN
Teen FictionMerhaba. Yeni kitabım umarım begenirsiniz. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum :)