İyi okumalar okur-chanlar^^Hatırlatma;
Gözlerini açtı. Herşey ona bağlıydı. Ağızından çıkacak her bir kelime önemliydi. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum.
-Lucy-
Üzerimde zarif, pembe bir elbise ile; uzun, şık ve ışıltılı koridorda yürüyordum. En sonunda önüme büyük, altın renginde, üzerinde sarmaşıklar dikkatlice işlenmiş hoş bir kapı çıktı. Gülümsedim ve kapının iki kanadına ellerimi yerleştirerek hızla kapıyı açtım.
İçerisi de koridor kadar güzel ve büyüktü. Uzun bir masada herkes oturmuş bana dikkatlice bakıyorlardı "Geciktim. Kusura bakmayın." Usulca ve asil bir şekilde yürüyüp boş sandalyenin önüne geldim "Yeni Tanrıça... Evet... Çok güzel... Nasıl biri..." Gibi fısıltılar duyuyordum "Merhaba ben Lucy HEARTFİLİA. Yıldızların yeni tanrıçası, 7 Dileğin sahibiyim." Reverans yaptıktan sonra sandalyeye oturdum.
Bu sırada içeriye mor saçlı, çok açık yeşil gözleri, buğday teni olan bir kadın girdi. Çok sinirli bakıyordu "Sen... benim yerimi çaldın. 7 dilek benim olmalıydı." Birden bana koştu ve önüme geldi. Bu sırada masadakiler ayağa kalkmış saldırıya hazırlanmışlardı.
Kız büyü yapacaktı. Birşey yapmıyordum. Öylece duruyordum 'Büyü yapamayacak' dedi iç sesim. Gerçektende yapamadı "Burada büyü yapamazsın Aura. İznin yok çünkü." Dedi biri. "Annen eskiden tanrıça olduğu için seni burada tutuyoruz. Yoksa çoktan yeryüzüne indirmiştik seni." Dedi başka biri. Kız dişlerini sıktı "Hepiniz bir gün bunun bedelini ödeyeceksiniz! O prensesler de dahil! Ama en çok sen ödeyeceksin bedelini Lucy HEARTFİLİA! Asıl Tanrıça benim! Annemin... değil!..."
Sesler buğulaşmıştı. Etraf, yanmış bir kağıt, rüzgarda dağılan kum misali toz olup uçmuş yerini karanlığa bırakmıştı. Yavaş yavaş kendime geliyordum "Ne zaman uyanacak?" Levy-chan bıkkınlıkla söylemişti bu cümleyi "Juvia, Lucy için endişeleniyor. Bu sıralar çok fazla uyuyor gibi..." Erza mırıldandı "Sadece ben farkettim sanıyordum-" "Endişelendiğiniz şeye bakın. 'Niye fazla uyuyor?(!) Aman tanrım hemen uyandırmalıyız!(!)' Siz kendiniz için endişe edin. Kral her an fikrini değiştirebilir."
Ah evet o fikri anlatayım. 2 kişi kura ile seçilecek ve arenada düşmanları pert edecek. Hepsini yendiği zaman bizi serbest bırakacaklarmış. Bıraktıkları zaman da biz adımızı değiştirip herşeyimizi toplayıp başka yerlere taşınacağız. Böyle planladık.
Juvia pastaneyi de götürmek istediğini söylemişti -_-
Levy-chan da yeni bir pastane açabileceğimizi yeni eşyalar yerleştireceğimizi söyleyerek onu rahatlatmıştı. Taşınma süremiz ise 3 gündü "Lucy, hadi uyan. Birazdan bizi çağıracaklar." Juvia yavaşça mırıldanarak ve hafifçe koluma dokunarak söylemişti.Gözlerimi yavaş yavaş açtım, yere oturarak Juvia'ya döndüm "Sence kim çıkar?" Juvia bir süre düşündü, donuk gibi gözüken ama aslında derinlerinde parıl parıl olan gözleriyle benim gözlerimin içine baktı "Juvia bilmiyor. Ama umarım o iki kişiden biri Juvia'dır. Juvia sizin zarar görmenizden korkuyor."
Juvia'ya gülümseyerek baktım. Tam ağzımı açmış konuşacaktım ki muhafızlardan biri bize seslendi "Hadi. Zorluk çıkarmayın. Kura çekilecek." Donuk, adetâ bir robot gibi düz çıkmıştı sesi. Sanki bu cümleleri söylemeyi ezberlemiş, hareketleri ezberlemiş gibi davranıyor, yüzünde hiçbir ifade tutmuyordu.
Bileklerimizdeki bilezikler büyü yapmamızı zaten engellediği için ayrıyetten birşey yapmamış, bize sadece yolu göstermişti. En son revir gibi bir yere girmiştik. Yine aynı kişiler...Kısa boylu yaşlı adam yine gözlerini kapatmış, kollarını bağlamıştı. 4 prens bir yerde toplanmış donuk gözlerle bize bakıyordu. General ve muhafızlar da vardı.
Tek fark bu sefer muhafızlar daha az idi. Ah, birde çok hoş, uzun beyaz saçlı mavi gözlü gülümseyen bir kız vardı. Kısa boylu adam boğazını temizledi "Şimdi sadece kura çekiceğiz. 3 saat sonra ise o 2 kişi arenaya çıkacak. Bu kadar. Şu kağıtlara adlarınızı yazıp katlayıp Mirajane'e vereceksiniz."
Tahta, kahverengi, eski ve küçük masanın üzerinde kağıt tüy ve mürekkep vardı. Yaşlı adam tekrardan konuştu "Unutmadan..." elini kaldırdı, bileklikler bir anda kırıldı, toz haline gelip uçtu ve tek bir kalıntı bile kalmadı. Ben masaya dönüp bir adım atmacaktım ki muhafızlar bir anda sanki ben saldıracakmışım gibi hazırlandı.
Adımımı atıp masanın yanına gittim. Tüyü elime aldım mürekkebe batırdım ve hoş kıvrımlı el yazısıyla adımı yazdım; LUCY. Kağıdı katlayıp kıza verdim. Kızlarda adlarını yazdılar ve kıza verdiler. Kimin seçileceğini biliyordum. (Siz de biliyorsunuz okur-chanlar*-*)
Kız bir torbaya kağıtları attı. Elini torbaya daldırdı ve bir kağıt aldı eline. Açtı kağıdı ve yüksek sesle okudu "Erza." Erza öne çıktı. Kağıdı kenara koyarak yeniden karıştırdı ve yeniden bir kağıt seçti "Lucy." Bende kızlara göz gezdirdikten sonra öne çıktım.
Korkuyordum ama ölümden değil, arkadaşlarımı kaybetmekten, oyunu kaybedip arkadaşlarımı ölüme sürüklemekten korkuyorum. Sonum ne olursa olsun kazanmaya çalışağım... Sonum ne olursa olsun...
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrıça (NALU)
Fanfiction-Sen sonraki yıldız tanrıçası seçildin. Sızlayan kollarımı birbirine bağladım ve sırtımı buz gibi olan ekru duvara yaslayarak kafamda dönen cümlelerden birini hızlıca sordum: -Peki bunu kabul edeceğimi nereden çıkardın? Ayrıca neden beni seçtikler...