Angela'nın Ağzından
Bardan çıkarken çarptığım bedenle geriye doğru sendeleyip, yeri boyladım. Popom acırken cırladım.
''Önüne baksana aptal.'' Karşıdan gelen sesle ürksem de uzattığı eli kaçıramazdım. Çünkü o Ashton'dan başkası değildi. O da dudaklarını gererken, göz kırptığında heykellerin parçalanışı geldi aklımda. Parçalanıyordum.
Ve lanet olsun ki sigara, viski ve ter karışımı kokusu mükemmeldi.
Adeta Tanrı gibiydi.
Terliydi...
Gene kimin koynundan çıkmıştı?
İçim burkulurken ''Fransız ha? Aksanını sevdim garson.'' diyerek barın kapılarını açarken arkasından sadece baktım.
Ee sadece bana bakmak düşmüyor muydu?
Tam yirmi beş gün olmuştu mesaj atmayalı. Elim telefona giderken, bacaklarımdan kasıklarıma doğru bir sızı hissettim. Nalet olsun! Onu istiyordum.
Angela: Heyy!
Angela: Seni özledim.
Ashton: Ne istiyorsun?
Angela: Ah! Yaşıyorsun o yeter.
Ashton: Siktiğim iyi duygularından vazgeç
Ashton: Sürekli bu kelimeyi kullanmama neden oluyorsun.
Ashton: Uzak durun.
Ashton: Paramparça olan eşyalar tekrar yapılmaz.
Ashton: Boktan duyguları tekrardan hissedemem.
Görüldü bile atamazken, Destiny'i düşündüm. En yakın ama en kötü arkadaşımdı. Sırf bana inat olsun diye Ashton'a mesaj atmıştı.
Lanet olsun.
Lanet olsun..
Telefonu kanepeye fırlatırken, Destiny'in gülerek anlattığı o konuşma geldi aklıma. Ve Ashton'u yok yere harcadığı.
'Bana aşık olmuş. İnanabiliyor musun? Üstümde inlerken sürekli güzel olduğumu falan söylefi. Tamam o beni sever de benim kim olduğumu bilmiyor salak. Kahkahalarla geldim eve kadar. İşte, bir erkeği telefondan etkileyip altına girecek ve aşık edecek kadar başarılıyım Angela. Şimdi siktir git.'
Gözlerinmen yaşlar aktığını fark ettiğimde, cenin poziyonune geçip sonsuza kadar böyle kalmak istedim. Çünkü o üzülmüştü. Ve aşk buydu işte. Kendi paramparçalığını önemsemeden, sevdiğinin kırıklarını toparlamak. Mesaj sesiyle ruhum arınırken, Ashton'dan olsun diye dua ettim. Şifreyi girip girdiğimde ise hayal kırıklığıyla ellerim bacaklarımın yanına düştü.
Amy: Barda işler zorlaştı.
Amy: Yardıma gelir misin?
Angela: Hay sikeyim.
Angela: Geliyorum.
Hızla üzerime dar paça ve bluz geçirirken, telefonumu sesliye alıp. Yakın olan bara doğru koştum. İçeri girdiğimde Ashton'a gözüm kaydı. İçiyordu! Ve yanında grubu vardı. Bar kısmına yürüyerek gittiğinde Martin'in boyuma dalga geçmesini görmezden gelerek, zıplayıp yanağına bir öpücük kondurdum ve bir kaç votka alıp ikinci popi gruba dağıttım. William bana göz kırparken bende ona öpücük attım. Evet, bende çapkındım. Ama insan ne kadar böyle olursa olsun kalbinde biri vardı. Calum bana seslenirken adımla seslenmemesi için dua ettim. Fakat lanet olsun ki şansız günümdeydim.
'Angela!'
Ashton'la göz göze gelirken, tek kaşını kaldırıp sırıttığını gördüm.
***Heyy, heyy! Ne olacak. Gerçi Angela'nın tipini bilmiyor ldkrjgkldf ***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
STATUE // İRWİN
FanfictionAshton: Salaklarla ve çirkinlerle işim olmaz! Bilinmeyen Numara: Ne yani? Bilinmeyen Numara: İlla güzel mi olmam gerek? Bilinmeyen Numara: Heykeli sevmekten ne farkı var? (Görüldü: 18:33)